🎙 Bölüm 1: Duster’ın Tozlu Yollarında Futuristik Bir Başlangıç 🚗💥
Bu hafta HBO Max’in yepyeni dizisi Duster'ın ilk bölümünü mercek altına aldık!
📺 İlk sahneden itibaren tempoyu dorukta tutan bu yapım, bizi eski arabaların bile nasıl futuristik
görünebildiği bir evrene taşıdı.
🚘✨ Açık kalp ameliyatı sahnesiyle tansiyon tavan yaptı — böyle bir açılış sahnesi kolay kolay unutulmaz!
🫀💉 Luna’nın babasının kim olduğunu sorgularken, karakterlerin geçmişine dair ipuçlarını birlikte
çözüyoruz.
👀 Jim ve garson kız arasında neler döndüğünü konuşmadan geçemedik...
🍽️❤️ Nina’nın bebek suratı ve görünüşünün hikâyeye kattığı çarpıcı kontrast bizi oldukça etkiledi.
👶🔪 Ve tabii ki büyük soru: Joey’i kim öldürdü?
🔫🕵️♀️ Bu gizemi çözmek için tüm teorilerimizi masaya yatırdık. Dizi sadece hikayesiyle değil, karakterlerin
tarzıyla da bizi büyüledi. Özellikle Afro-Amerikalı karakterlerin giyim zevki adeta moda dersi gibiydi.
👗🔥
Duster daha ilk bölümden bizi ekran başına kilitledi ve bu hızla devam ederse favorilerimiz arasına
girmesi kaçınılmaz.
🏁📡 Bölümle ilgili teorilerimiz, kahkahalarımız ve şaşkınlıklarımızla dolu bu keyifli sohbeti kaçırmayın!
🎧✨
Çekim alanı Çekim alanı'na hoş geldiniz. Bugün Erkan'la beraber yeni bir diziye başlayacağız. Erkan'ı özlemişsinizdir. Erkan da bizi özlemiştir diye düşündük. Ve yeni bir diziyi çekmeye başlayalım dedik. Naber Erkan? İyilik sağlık. Tutaklarımı yalıyorum şu an. Çok heyecanlıyım. Unuttun mu? Unuttum. Ne söylenmemem gerektiğini, nasıl konuşmam gerektiğini hepsi gitti. Podcast nasıl yoruluyor da hiçbir fikrim yok şu andan itibaren. Uncharted tarih. Bakalım bir dakika sonra kendine gelirsin kral. Umarım. Isınayım biraz. Saksesine bir ara verdik. O aradan sonra hangi dizileri izledin? Ya da filmleri? Böyle çok ilginç. Çeken bir şey oldu mu? İzledim. Türk dizileri de izledim. Birkaç tane. Tabii. Neydi? İsimlerini bile bilmiyorum bazılarını ama. Eşref bir şey. Onu izledim. Eşref Paşa konuğu. Yok. Eşref adam. Bir de onun sevdiği bir kız var. Onun ismi. Eşref Zeynep gibi böyle ikili bir şey var. Hatırlayamadım dizinin ismini. Bir onu izledim. Onun haricinde evet bu kadar Türk dizisi izledim. Bir taneymiş. HBO'da ne izledim? Pete'i izledim. Aman Tanrım. Evet ya. Hiç bitmeseydi dediğimiz bir dizi oldu. Herhalde aklımda tek Pete kaldı. Bir şey yapalım ya. Senle bir Pete bölümü yapalım. Bir ya da iki Pete bölümü yapalım. Pete konuşulmaya değer. Çok güzel bir dizi. Yapalım. Tekrar izleyeyim. En çok sevdiğim dizi oldu. Hani böyle 14 bölümü. Bir podcast değil de belki bir bölümde konuşuruz. Asıl olan olayları. Pete'in podcastlerini falan da dinliyorum böyle. Hala dinliyorum. İçimde yaşıyorum o diziyi. Ya ne bileyim. Şey edemedim. Çıkamadım ben Pete'den. Hatırladıkça benim de aynı oluyor. Bir acil servisin tek gününü böyle bütün sezon nasıl yapmışlar diye merak ediyordum. Yani ilk başta çok algılayamamıştım. Kesin böyle çok yavaş ilerleyecekmiş gibi geliyordu. Sonra zaten yavaş ilerlemiyor. O ayrı mesele. Ama asıl olay o değilmiş. Yani asıl olay bambaşka bir şeymiş. O zaman spoilerları başka şeylere saklayalım. Gözlerimizdeki yaşları şöyle bir silelim ufacık. Şöyle toparlayalım kendimizi. HBO Max Türkiye'ye girmiş. Adı da HBO Max olmuş tekrar. Çok koydu. Blue TV miydi? Aynen. Sonra Max oldu. Şimdi HBO Max oldu. Sürekli değişecek galiba. Bir de renkte sürekli morla siyah arasında değişip. Geçiyor. Ben onu da anlamadım. Oradaki marketing ekibinin kafaları çok karışık herhalde abi. Şey olabilir mi ya? Gelecekti Coca-Cola herkesin ismini kutu kollarının üstüne yazıyor ya. Bu işte Aslı'nın emeğiyle üretildi falan. HBO'da öyle bir şey yapsa ya. İsmi sürekli değişiyor ama. Alex. John. Prince de şey gelmiş. Max'e gelmiş. O çok hoşuma gitti. İzledin mi ya? Prince'i ben bir iki izledim. Bayağı seviyorum. Çok oradaki iki karakteri de bayılıyorum. O Gira'yla. Emrah mıydı? Adını unuttum. Ben Instagram'da böyle küçük versiyonları olunca çok beğeniyorum. Çok küçük küçük parçalarını. Sonra galiba ilk bölümüm mü? İkinci bölüm mü? Tam yanlış hatırlamıyorum. Evet. Hatırlamıyorsam. O kadar şey bulmadım. Güzel bulmadım. Ben Instagram'dan izlemeye devam edeceğim o sizi. Bana eğer atarsanız reelslerini falan. Ben izlerim. Oradan bakarım. Oradan bakarım. Birinci sezonda çok aşırı kaka attım. İki o kadar hoşuma gitmedi ama. Üçün ilk bölümünün. İlk kısmına baktım. Ben de Instagram'dan. Bayağı komik gözüküyor. Tam bana uygun bir dizi. O yüzden heyecanlıyım. Bir iki hafta sonra ona başlarım. Üçüncü sezonu hemen. Binç Fulç yapamayacağım. Birer hafta bekleyeceğim artık. Ya da beklesem mi ya? Sonra mı izlesem? Ne yapsam? Bilmiyorum kafam karışı. Şimdi oralarda yaz geldi. Bekleyebilirsin. Ya da ağırdan alabilirsin biraz olayı. Sen sevdiğin dizileri nasıl yapıyorsun peki? Sevdiğim dizileri? İzlerken mi? Ben full izliyorum. Full izliyorsun. Bekliyorsun yani. Beklemiyorum. Yani işte beklememek için. Deli gibi izliyorum. Sonra üzülüyorum. Niye bu kadar çok izledim? Hiç gerek var mıydı buna falan diye insan şey yapıyor ama. Tutamıyorum kendimi. Ya ben de şey yapıyorum. Eğer Sony oynuyorsa izliyorum. Bir hafta bekliyorum. Sonra tekrar izliyorum falan. O biraz yorucu, üzücü oluyor. Binç Fulç yapmayı özlüyorum bazen. Netflix'in hayatımıza getirdiği en güzel özelliği. Apple TV ve HBO benden aldı götürdü. Biraz aslında değiştim ben de izleyici olarak. Aa stüdyo. Aa doğru. Bak onu unutmayalım. Çok güzel. Çok güzel. Çok güzel. Çok güzel. Çok güzel. Çok güzel. Çok güzel. Çok güzel dizi olmuş. Hatta ondan sonra onu bir yani izledim. Şu an kaçıncı bölümdeyim bilmiyorum. Hemen entourage açtım arkasına. O gelmedi. Önceki zamanlarda entourage izliyorum. Sonra onu açınca onu izliyorum. Ya stüdyo çok güzel. Çok komik. Biraz neyse belki onu sonra konuşuruz da. O adam da Seth Rogen karakterini de biraz kendimi görüyorum. Bazı konularda çok hoşuma gidiyor. Çok güzel yapmışlar. Mesela hangi yönü en ağır basan, en benzeştiğiniz yönümüz? Evet. Alakasız yerlerde sürekli ön planda olmak istiyor ya. Biraz o diziyi izleyince aa ben de böyleyim galiba. Sonra konuştum bunu. Hani çok ciddi, çok bold bir şey. Yok ya falan filan feedback'i aldım ama biraz hani adam onu istediği zaman mesela atıyorum Golden Globe konuşmasında bana da teşekkür et diyor. Zoe Kram ise. Ben öyle bir konuşma yapmamazsam ama o konuşma içinde bana da teşekkür edilmesini kesin isterim. Ben de tamamını diyecektim. 3 Söz. Teşekkürler. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Sen anlamıyorsun. Simüle önde bu. Ne kadar önde nasıl değişebilirim? Yazλır mü mü değişebilirim şu an crewantla cekぼ shin Jess 오늘 guildkey mystery bir Speaker, Alman atma GT1 Yeniniitation muca returnом. Halo bi pellek, soldiers 음악 im Susan and the Dracula theme, Power i bir oyun,wie frank, mix r� Russian Fan Club, Akron, Leave Canada Por tener, so rosa manka çünkü şimdilik aksine toplantı kalau artık biz açık erstellen relacionan yayın yg ötekine tutuk aksine. Ben burada Christopher Nolan'ı göstermeye çalışıyorum. Ben bir araya geliyorum ve sadece dinlemeye çalışıyorum. Çok üzgünüm Rami ve bugün onu öldürüyorsun. Ama her bölümde de olayları asla öyle zorlamam. Mesela bu normal işinde de öyle mi? Mesela bir şeyler yaptın. Bir yerlerde bir projeyi konuşurlarken sonra da esaslı iş çıkarttı. Tabzap tabzap falan denmesini mi istersin mesela? O coşkuyu istemiyorum. Bunu şey yaptım. Hani bir retrospektif yaptım. Ama o saygıyı görmek istiyorum o kesin. Alkışlamalarını ya da beni ön plana atmaları falan pek umurumda değil. Ama işte tamam. Tamam işte bak bu adam böyle böyle şeyleri lead ediyor. Saygısını hissetmek hoşuma gidiyor. Kesinlikle. Senin nasıl peki? Sende var mı Seth Rogen'a benzettiğin şeyler? Benim de aşırı hoşuma gidiyor öncelikle. Bir de ben aslında ondan sonrasıyla ilgili de bir şeyim var. Mesela dediler ki işte bu projeyi Erkan yönetti. Şöyle iyi oldu böyle iyi oldu falan. Ben de oradayım diyelim. Değil mi bu konuyla ilgili? Bir şeyler söylendi falan. Falan deyip böyle biraz mağrur bir şekilde geçiştirme. Gibi bir şeye giriyorum. Onun nedeni de hani daha ne görünmek? Ya bu hiçbir şey değil yani. Aslında hiçbir şey değil. İçimde ama şey diyorum. Yaptık be. Yine yaptın. Ama dışımdan öyle görünmemek istiyorum. Onun için uğraşıyorum. Ama bazen patlıyor. Mesela bazen bazı yerlerde işte bir iki kişi söyleyince üçüncüsüne. Değil mi ya çok iyi yaptın falan demeye başlıyorum. Tutamıyorum peki. Artık kendi içinde onu demektir. Evet. Evet. Evet. Demekten sıkılıyorsun belki. O zaman dışarı uğruyor. Aynen. Pişliğini yapabilirim noktasına gelebiliyorsa. Bırakıyorum artık. Ya ben bir de stüdyoyla ilgili şeyi hissettim abi. Bazen kendi içimde sürekli bir müzik varmış. Gittiğim yerde o müzik artıyor. Ya da işte duygusallaştığımda azalıyormuş gibi hissettim. Abi dizide tam o var ya. Sürekli arkada bir orkestra çalıyor. Ona bayıldım yani. Evet. Şey. Ben bazı yerlerinde ondan nefret ettim. Çünkü ben onu izlerken zaten arkada çalıyor ben. Sanki böyle ikimizin gülüne giriyormuş gibi hissettim. Dışarı çıkarken falan onu hissediyor musun? Ben arabaya bindiğimde mesela böyle bir anda sanki böyle bir şey var. Arkada bir müzik çalıyormuş falan. Ya da o hisler oluşuyor. İnanılmaz oluyor abi. Yerde yürürken ormana gittim bir şey hissediyorsun. Yolda yürüyorsun. Bilmiyorum. Bilmiyorum garip bir kafalar yaşıyorum ama. Ya ben moduma göre müzik açmayı çok seviyorum. Herkes yapıyordur zaten bunu. Ama mesela bisiklete binerken dinlediğim müziği değiştirmek için duruyorum falan yani. Hani random'ı. Ne? Playlist çalarsam biraz hani down boy müzik olursa direkt duruyorum. O an öyle hissetmiyorsam. Ya da şey hissettim ben. İşe yaklaştığım zaman abi inanılmaz gaza getirecek bir şarkı dinleyerek işe girmeyi çok seviyorum. Resmen böyle bir giriş yapıyorsun. Ya da eve dönerken biraz daha böyle mutluluk verici bir müzik dinliyorsun. Öyle şeyleri çok net hissettim yani. Şey oluyor. Müzik doğru değilse kenara çektiğim de oldu benim. Kenara çekip müzik bulup öyle devam ettim. Bir de şey oluyor bende. Müziği tam park yerine gelince. Gelinceye kadar park yerine geldiğimde en tepe noktasının olmasını bekliyorum. Onun için ayarlıyorum. Mesela eğer şey olacaksa tam olmayacaksa müziği baştan başlatıyorum. Şarkıyı baştan başlatıyorum ki tam oraya geldiğimde arabayı fark ettiğimde tam onu alayım öyle çıkayım. Ay abi çok iyi ya. Gereksiz huyla. Neyse ruh hastalığımızla ilgili daha fazla spoil etmeyelim kendimizi ve asıl dizimize dönelim. Ne dersin abi? Harika olur. Diziyi seçmek kolay oldu. Erkan Dastır yapalım mı? Dedim yapalım dedin. O da senin izleme listendeymiş. Ben dün izledim. Sen de herhalde dün ya da bugün izledin. Dün izledim aynen. Ben de dün izledim. Ve hani HBO Max'e yeni gelmiş. Ayın 15'inde çıkmış bir dizi. Bugün ayın 17'si. İki günlük bir diziyi konuşacağız. Bol bol spoiler vereceğiz tabii ki. Dastır toplamda 8 bölüm olacakmış. İkinci sezonu var mı falan bilmiyorum. Ama 8 bölümlük bir dizi. Benim en sevdiğim dizi kategorisi abi. Böyle hızlı şekilde bir şeyler oluyor. Eğer tabii arada gereksiz şeyler olmazsa. Konuyu kapatıp geçiyorlar. Bu diziden benim beklentim biraz var gibi. IMDb'sine baktım 7.8. Aslında bir dizi için düşük gibi. Ya da ortalama gibi. Çünkü hani böyle Last of Us'ın falan. İyi bölümlerine bakarsan 9.4 falan. İşte Severance'a bak 9.6'ları falan var. 7.8 oralarda düşük kalıyor. Ama izlediğim içeriğe karşılık 7.8 iyi gibi geldi. Senin diziyle ilgili izlemlerin ne? Ya zaten Severance gibi diziler. Last of Us gibi diziler. Bunlar 9 üstü. Alması ve 9 olmaları falan çok normal. Harika diziler kendi aralarında. Bunların haricinde yapılan dizilerin de böyle mükemmel olmasına gerek yok yani. Sonuna kadar zorlamasına. Farklı şeyler anlatıyorlar. Kurgusu farklı vesaire vesaire. 7.8 bence iyi ilk bölüm için. Ben daha düşük beklemiştim. Sevmediğimden değil ama daha düşük olur. İnsanlar biraz daha kötüler vesaire gibi hissetmiştim. Yani Last of Us'u bile kötülüyor. Yani herkes böyle bazı bölümleri böyle. Aa bu çok kötü oldu. Ne riskit oldu. Yani hepsini daha nasıl çekecek bu adamlar falan dediğin şeyi. Duster'ın ilk bölümünün 7.8 olması bence güzel. Araba güzel. Belki onlandır. O olabilir. Ben diziyle ilgili şeyi sevmedim. Ya Duster ya bu. Arabanın kendisini de düşündüğümde hep aklıma toz geliyor benim. Böyle her yer toz oldu. Böyle tamam sarı tonlar okey. Ama toz geliyor gerçekten. Yani olasıklardan toz kalkacak falan. Tabii dizide de hani bunu görüyoruz ediyoruz falan ama. Dizinin içinde bütün görüntüler. Çok keskin ve çok net. Evet. Herkes çok bebeksi. Herkes çok böyle tertemiz falan. O biraz canımı sıktı. Senin hiç gözüne battı mı o? Dizi Phoenix'e Arizona'da geçiyor. Yani aslında çölün ortasındalar. Çölde ışık çok olacak. Biraz aslında o renk paleti normal. Ama aşırı bebekselik konusunda inanılmaz haklısın. Bebekse olmayan karakter neredeyse yoktu yani. Özellikle asıl karakter Jim zaten öyle. Hani aşırı womanizer onu zaten öyle gösterecekler. Ama o. O da öyle. Nina 12 yaşında gibi gerçek. Abi gözlüğüne baktım böyle kilitlendim. Hani o gözlüğün o öyle bir çevrede o kadar dümdüz kalmasına. Şey o altıgen gözlükleri vardı galiba. Altıgen mi? Beşgen mi? Tam bilmiyorum. İncecik zaten. Çerçevesi. Şu an konuştuğumuz konuların diziyle hiçbir alakası olmaması. Ama böyle kitap gibi duruyor. Gözünü takmış. An diyorum ya nasıl çektiniz bunu ya? Takarken bozulması lazım. Takarken yamulması lazım. Ama ya 70. İşleri çok iyi veriyor. Bu arada kıyafetler çok güzel. Dediğin gibi araba öyle. Bu arada Dastır dediğin arkası toz olacak. Diziyi çekebilecekleri en yer çöl. Hani onu da bulmuşlar aslında. Senaryonun o kısmı da çok güzel. Daha fazla toz görmedik ama göreceğiz. Bir de şeyi söyleyeceğim. Böyle dizilerde dönem dizilerinde bu arabaları bu mekanları nasıl buluyorlar nasıl yaratıyorlar gerçekten takdir edesim geliyor. Her birine ayrı ayrı bakasım geliyor. Türkiye'de de dönem dizileri var galiba. Hatta son bak bir tane orada var. Kral Kaybede. Dersediği bir tane dizi çekiyorlar. O da 90'larda geçiyor galiba yanlış hatırlamıyorsam. Mesela orada da arabalar eski. Ama arabaların eski olduğunu anlıyorsun. Çünkü yani artık salmış araba kendini falan. Onların tekrardan bakımının vesaire yapılıp parçaların belki değişmesi vesaire gerekiyor. Filmlerde kullanılabilmesi için. Yine iyi iş yapmışlar. Kötü iş değil tabii oradakiler. Ama bu tür yapımlarda yabancılar bu işi gerçekten şey yapıyor. Bile istiyor. Sanki yeni fabrikadan çıkmış gibi o arabaları nasıl gösteriyor. Hayret ediyorum. Amerika'da daha fazla insan olduğu için daha fazla bile zengin olduğu için belki orada bu arabaların koleksiyoncuları daha fazladır. Hani manyaklar oluyor ya böyle hani belgeselde falan çıkıyor karşınıza. Alıp bakıyorlar falan sıfır araba gibi. Onlar için bu arabaları bulmak biraz kolay olabilir. Alanı yer atmaları da basit oluyor. Çünkü çölde istediğin kadar git oraya bir belki stüdyo kuruyorlar olup geçiyor yani orada para çok olduğu için bunları kolay yapıyorlar. Öyle işte stüdyoları kuruyorlardır Erkan. Sizi kuracak paran varsa kurarsın. Paran varsa yaparsın tamam mı işte. Tamam o zaman diziye girelim. Dizide asıl karakterimiz Nina. Bu bir FBI ajanı. Diğer asıl karakterimiz de Jim. Nina ile başlıyor dizi. Nina'nın Nasıl diyelim FBI tarafından aşağılanmasıyla başlıyor aslında. Nina 3 kere başvurmuş kabul edilmemiş bir tane kadın. Çünkü bu bir siyah kadın. Afro-amerykan demeyeceğim ben. Siyah bir kadın. Siyah bir kadın olduğu için de FBI bunu almıyor. Çünkü 70'lerde aşırı beyaz yine. Her şey. Daha sonra ne oluyor? Nina Bir tane görev için Phoenix'e gitmek istiyor. Çünkü oradaki bir case bunun için çok Enteresan diyor. Aslında müdürü bunu kabul etmeyecek ama başlarından atmak için Benim anladığım kadarıyla Phoenix'e gitmesine izin veriyor. Phoenix'e gittiğimizde de karşımıza Duster ve Jim çıkıyor. Duster araba. Jim de aslında araba. Jim arabayı sürüyor ama arabayı böyle kendi gibi tanımlamış. İçine bindiğinde orası onun özel mekanı haline geliyor. Hatta filmde sahneler görüyoruz. Hızlı araç kullanma sahneleri. Mekandan hızlıca girmeler, mekana hızlıca Hızlıca çıkmalar vesaire gibi. Bu da aslında Jim'in karakterini yansıtıyor oluyor. Jim'in karakteri turuncu mu bilmiyorum ama araç turuncu. Hatırlamıyorum ama O dönem Koldan kullanıyordu. Ben şey dedim ya otomatik araç mı varmış ya o dönemlerde falan dedim bir. Ya da bana Otomatik araç kullanıyormuş Hissiyat yarattırdı dizi. Koldan mı kullanıyordu? Koldan kullanıyordu. Tabii tabii eski 50'lerde falan da vardı galiba. Ulan Amerika ne zenginmiş ya. Yani bize otomatik araç 2010'da geldi işte. Daha önce vardı ama kimse almıyordu. O Almanlar mı acaba bizi kandırdılar ya? Bütün Amerika Otomatik araç kullanırken Almanlar bize hala Vitesli araç satıyordu o zaman. Fly me to the moon muydu neydi? Bayağı eski bir dönem dizisiydi o da. Orada da otomatik arabalar vardı. Ya ben şey diye düşünüyordum. Koldan bir şeyleri değiştirdiklerinde onun da bir şekilde manuel olduğunu hep düşünüyordum. Hani ne bileyim bir yerden bir yere bağlanıyordur o kol. Sen çevirmişsin gibi oluyordur falan diye düşünüyordum ama bayağı otomatik araçlar kullanıyorlarmış demek ki. Otomatik Transmission bayağı eski bir şeymiş ya. Abi ya. Oğlum biz ne yaşadık ya. Ya da Avrupa'da. Ya 39 ile 64 arası Early Hydraulic Automatik diye geçiyor. 65'den bugüne kadar da Increase Ratio Count and Electronics diye geçiyormuş. Yani düşün. 39'a kadar geliyor. Ben bir şeyi hatırlıyorum. Peugeot'un 206 mı öyle bir modeli vardı. Ona ne diyorlar triptonik mi diyorlardı. Öyle bir vites çeşidi vardı. O şey gibiydi. Sen vitesi değiştiriyorsun. Otomatik gibi. Bu arada değiştirmen gerekiyordu. Sadece debriyaj yok. Aracın altında sanki birisi varmış da o debriyaja basıp vitesi değiştiriyormuş gibi oluyordu. Sen değiştirdikten 10 saniye sonra falan değişiyordu vites. Araba şey değil mi? Arabanın adı Duster ama araba aslında başka bir şey yani. O da mı Duster arabanın modeli? Duster Duster. Duster mı? Plymouth Duster diye bir araç. Plymouth denilen markası bilmiyorum. Muscle Car. Bu genelde böyle Amerika'nın filmlerinde eski filmlerinde falan bayağı görülen bir araç galiba. Çok popüler değil. Herhalde diğer ne bileyim John Wick'in kullandığı neydi? Mustang vardı mesela. Evet. 69 Mustang'ler falan gibi bir şey değil galiba. Ama yine de herhalde önemli bir araç. Diye düşünüyorum. Beni baya hoşuma gitti yani şu an olsa binirim yani. Masa iyi derim. Çok pis gaza getirdi beni. Far tasarımını çok beğendim. Bir tane dikdörtgenin içinde iki tane farlar var. Orada da ızgarası var. Çok güzel görünüyordu. Ya bu 1970'lerde 60'larda 50'lerde inanılmaz fütüristik arabalar varmış. Biz neden şu an böyle bok gibi arabalara biniyoruz? Şu an kafamı çeviriyorum dışarı bakıyorum. Bütün arabalar iğrenç ya. Bu arabaların yanında. Şimdi Amerika'nın yine çok parasının olmasına geleceğiz ama yollar falan büyük. Araçları da büyük orada. Avrupa'da yollar daracık daracık. Araçlar da küçücük küçücük gibi olmuş. Birazcık paradan kısmışlar herhalde. Ama yani garip arabalar yapmışlar ve bunu yapmak için uğraşmışlar. Şimdiki gibi kalıptan da çıkmıyor durum. Baya elle vura vura düzeltmişler mi o araçları diye düşünüyor insan. Ben şu an o arabaları binmek için baya bir şey yaparım yani. Amerika'ya taşınmam ama. O ayrıntı. Şimdi Jim'le ilgili söylediğin şey çok hoşuma gitti. Yani aslında arabayı sürme tarzı ya da işte arabanın verdiği tepkiler Jim'in karakterini gösteriyor ya da o an hissettiklerini gösteriyor. Jim'in bir de şeyi var yani böyle bir kılası var. Lost'tan da gelen gibi bir kılası var. Bir de arada neydi oynamıştık? Colony diye bir dizide oynamıştık galiba. Ben seviyorum. Yani o karakterini de bence her diziye taşıyor. Şey değil. Her birinde farklı adam oluyor falan gibi bir durumu da söz konusu yok. Neydi adamın adı? Holloway. Sanki buraya da birazcık gelmiş. Başlarından falan da kaynaklı. Ama böyle bir güzel görüntü veriyor yani. Kolunu çıkartıyor camdan. Bir arabanın içinden görüyoruz onu falan. Böyle bir kılası var. Arabanın dışına çıksa da güzel de yani çıkmadığında da böyle güzel görüntüler veriyor. Adam tam nasıl diyelim çok albenisi yüksek birisi. Bütün kadınlar ona bakıyor. Herkese flirty davranıyor ve sürekli gülümsüyor. Yüzünde hiçbir endişe yok. İşte çok gıcık bir iş yapıyor. Yani yaptığı işte mafyanın şoförlüğünü yapıyor. Ve bu işi çok iyi yapıyor. Anladığımız kadarıyla. Ona rağmen herkes bunu çok seviyor. İlk bölüm başladığında konuyu anlamamıştım. Bu ne yapıyor falan. Polis mi değil mi şeyi kavrayamamıştım. Sonradan anlıyoruz. Kalp yetiştiriyor. Galiba mafyanın oğluna mı kalp yetiştiriyor oluyor? Kalp yetiştiriyor hatta kalbi çalıştırıyor falan yani. Elini falan soktu. Bir şeyler yaptı orada. Ben dedim ki yani ilk başta polis gibiydi. Sanki polis bir yere bir şeyleri yetiştiriyor gibiydi. Sonra bir kurtu çıktı ortaya. Dedim ki bu kurtuda kesin uyuşturucu var dedim. Sonra kutuyu açtılar içinden sürpriz. Bu sefer şey çıktı. Kalp çıktı. Şak şak şak şaşırdım ben 3 kere. En sonunda parmaklarıyla kalbi tekrardan çalıştırdı. Sonra çıktı dışarı. Sanki şey hani marketten iki ekmek almış gibi. Kızıyla karısının yanına mı gitti ondan sonra? Ben orada şok. Dünyanın en iğrenç hani ameliyat ortamı. Bir tane mansion içinde tonla doktor bir şeyler yapıyor. Derken doktorun tekil dışarı gidiyor. Bu arada açık kalp ameliyatı. Açık kalp ameliyatı 1970'lerde bence yoktu. Diyelim ki var. Şey gibi 1970'lerde otomatik vites arama olup olmaması gibi. Abi daha sonra eline eldiven giy gel diyor. Oradaki operatör doktor. Bu da eldiveni takıyor ve gidiyor. Adam zaten orada enfeksiyonundan öldü. Abi zenciri. Mafya babasının çocuğu. Geçmiş olsun. Mavi bir eldiven takıyordu. Bulaşık yıkayacak gibi. Yani hani böyle temposu çok yüksek bir giriş yapmak istemişler. Ama o açık kalp ameliyatı. Bence çok gereksiz. Bence şey olmuş. 8 bölümde bence bir hikaye anlatacaklar. Hikaye de baya uzun. 8 bölüme sıkıştırmakta bence zorluk çekmiş olabilirler. Bir de pilotta böyle birazcık daha fazla mı konu işleyelim demişler bilmiyorum. O yüzden bazı şeyleri yavaş almaları gerekirken çok hızlı geçmiş. Gibi bir his uyandı bende. Yani onu yapıyor. Sonra hemen eski yavuklusu galiba bilmiyorum. Eşi de olabilir. Sevgisi de olabilir. Hiçbir şey olmayabilir. Bilmiyorum. Yanına gidiyor falan. Sarılıyorlar falan. Orada bir laflaşıyorlar. Şakalaşıyorlar falan. Yani karakter o kadar hızlı bir şekilde gözümüzün önünde canlandı ki. Hani böyle John Wick'teki gibi. Mesela bir filmde böyle 10-15 dakika boyunca büyütüp büyütüp koymadılar yani önümüze. Şak diye bakın. Araba bu. Bu adam da acayip bir adam. Buradan izlemeye başlayın çünkü daha hikayemiz var. Anlatacak hikayemiz var. gibi bir moda girdi. Tam dediğin gibi bu da işte bu adamları bu mafya çökerçek yeni ajanımız dediler. Orada da işte Nina var. Nina Phoenix'e geliyor. Phoenix'de onu bir tane başka bir ajan karşılıyor. O ajanda Kızılderili kökenli birisi. Adı Avon'du galiba. Avon bunu alıp FBI ofisine götürüyor. FBI Directorı orada karşılıyor. Diyor sen bu iki tane jerk ile çalışacaksın. Bu iki tane götü kalkık adamla çalışacaksın diyor. O iki adam bunu sürekli ezmeye başlıyor. Nina bu kez de bir şeyler yapmayı istiyor. Gerçekten o mafyaya göç artmak istiyor. Göç artmak istediği mafya da Saxon. Bu işte Aşık Kalp Ameliyatı olan çocuğun babası o mafyanın başı. Nina bir şeyler yapıyor. O bir şeyler yapmaya çalıştıkça da bu iki tane götü kalkık ajan onu sürekli durdurmaya çalışıyor. Ama bir şekilde Avon ve başka bir tane tatlı sekreterle beraber bunlar gerçekten delil toplamaya ve soruşturmayı ilerle etmeye çalışıyorlar. Orada da Nina Nina'nın Nina, Jim'in hangi sahnedeydi hatırlamamasam da boynundaki madalyayı görüyor. Madalyonu görüyor. Araba sahnesinde. Savaşta takılan madalyonlardan ya da askerde takılan madalyonlardan galiba. Askerde gitmediğim için bilmiyorum. Orada başka bir isim görüyor. Jim'in kardeşi. Joey. O da araştırıyorlar falan bakarlarken Joey ölmüş. Sonra hatta araştırmanın ileriki safhasında da nasıl ölmüş diye bakarken araba araç kazası diye geçiyor. Ama sonradan videoyu bulacaklar ki videoda aslında bir şey patlıyor arabanın altından gibi bir durum söz konusuydu değil mi? Beni rast eden şey şu oldu abi. Bu geldiğin noktada. Jim, Nina onun yanına geldiği zaman ya ben seni hapse atacağım. Hapse attığım zaman sen Luna'yla artık beraber olamayacaksın. Biliyorum Luna'yı çok seviyorsun. Ya da sen bana muhbir olacaksın ve dışarıda Luna'yla hayatına devam edeceksin diyor. Jim burada çok fazla korkuyor abi. Ve hemen Meksika'ya geçmeye çalışıyor. Ben bu kısmı yemedim abi. Burası bana çok basit geldi. Çünkü adam yıllardır işte Phoenix'deki bir tane mafyanın şoförü. Ya bu adamı bir tane ajan gelip korkutamaz. İmkanı yok. Ben bunu birazcık şey gibi algıladım. Acaba Jim biraz saf mı? Çünkü normalde mesela mafyanın adına çalışıyorsan hani mafyanın kötü işlerini biliyor olursun. Ya da ne bileyim birisi sana dese ki ya bu adam öldürüyor. Dersin ki yani mafyalar zaten mafyanın altında çalışıyorum. Normal gibi bakarsın falan. Ama sanki kardeşiyle ilgili olan olayı söylediğinde bunun sanki o ah nasıl olabilir ya? Hani seksün bir business man. Hani ben mafya ile çalışmıyorum gibi bir tepki koydu ortaya. Bir diğeri de şey. Onunla konuşurken sonrasında bu Nina ile konuştuktan sonra adamın yanına gittiğinde adam şey dedi. Biz bu işlerle uğraşıyoruz falan. Adam öldürmek daha kolay gibi bir laf etti. Aynen. Öyle deyince mesela orada da böyle bir gözleri büyüdü falan. Acaba hakikaten o yaşına gelmiş bilmiyor mu bu olayları dedirtti. Çünkü senin dediğin gibi hemen kaçacağı zaman da kaçacağı yerde. Yani güvenli bir yer değil ki. Kolunu boğulup böyle şey yapıp kanlımanını aldılar. Bir yerlere bir şeyler yaptı o kanla. Yazı mazı yazdı. Kanıyla imza attı abi. Aa pardon. Bak bir de imza. İşte Meksika'ya kaçmaya karar veriyor. Ama Meksika'da tabii ki aç kalmaması için iş yapması gerekiyor. Meksika'daki kötü bir tane adamın şoför olmak istiyor belli bir süre. Bunu sağlayacak bir kişi var. Onun yanına gidiyor. O kişi emin misin diyor bak geri dönüşü olmayacak diyor. O da eminim diyor. O zaman ver avucunu diyor. Avucunu kesiyor. Kanı akıtıp o kandan bir damlayı alıp Jim bir güzel imza atıyor. Yani diyor ki sonraki bölümlerde bu adam bana bela olacak. Bir yerde de gitmeyecek ama. Gidecek de plan değişiyor. Değil mi? Planı nasıl değişiyor? Sen aslında az biraz anlattın. Planı nasıl değişiyor? Şimdi bu olaylar oldu. Gitti birazcık da olaylara kulak kapatıyor diyelim. Sonra baktı ki hakikaten bu saksım bir şeyler yapmış olabilir. Kardeşine. Nina ile buluşuyor. Diyor ki ben diyor seni haksız çıkartmak için diyor bu olayın peşinde duracağım. Informant olacağım diyor. Kağıtları orada da imzalıyor. Ama bu sefer normal mürekkepli kalemle imzalıyor. Bu sefer kan yok. Çünkü Amerikan devleti ile iş yapıyorsun. Öyle Meksika'ya bir şeyler kaçırmıyorsun. Orada birazcık daha sivil olman lazım artık. Onu yaparken de birisi izliyordu. Bir polis, bir başka polis de dürbünüyle olayı izliyor. Çok hızlı gelişiyor her şey. Yani her bölüm bu kadar hızlı gelişecekse işimiz var. Biraz yavaşlatmamız lazım. Bu tempoya ayak uyduramam ben. Bu benim için benim zevkime göre biraz fazla hızlı. Burada ana karakterleri tanıttılar. O polis de ana karakterlerden biri olacak galiba. Bu poliste seksinden rüşvet yiyen bir polis. Çünkü bölüm içinde Jim aslında ona bir zarf dolusu para götürüyor. O adam da zaten lisede beden eğitimin dersindeki kızları dikizleyen iğrenç bir herif. Elinde sürekli dürbün var ve alakasız bir yerde dururken bunları görüyor. Bence izlemiyor ama. Tamamen random olmuş bir şey. Bak bu sahne de benim hoşuma gitmedi. Erkan. Dizi hızlı ilerliyor. Konu hızlı ilerliyor. Çok güzel. Böyle bir belayı eklemeye gerek var mı dizide bilmiyorum yani. Hani bu umarım pıt diye bu olayı çözerler yani. O polisin gidip seksine bunu söylemesi, işte Jim'in ona yalan söyleyip işte kendini şey etmesi falan ne bileyim. Benim hoşuma gitmiyor. Aynen yani şey kaçıyor. Ne denir ona? Cheesy. Aynen çok cheesy. Çok basit. Çok cheesy işte ya. Çok sıkıcı. Sıkıcı. Ya da çok kör göze parmak mı? Yok o da değil. Cheesy'nin Türkçesi ne ya? Banal çıkmasından korkuyorum. Banal. Dandik. Ucuz. Ucuz. Ucuz numaralar. Numara çekmesinler bize abi. Biz dizi izleyen insanlarız. Böyle ucuz numaralara bizim karnımız tok. Bana konuyu anlat. Bana arabayı göster. Dönsün. Mazıl kar. Bana bunlarla gelsinler. Yok oradan geçiyormuş da dürbünüyle onu da görmüş. Sonra rolün bir yerlerinde bir yerlere ekleyecekler. Konuyu başka yöne sattırmak için. Bunlara girişmesinler. Konu bence çok hoş. Hani polisiye var. Ben seviyorum. İşte mafya var. O da hoşuma gidiyor. Bir de çok da ciddi bir dizi değil. Hani yakışıklı bir adam var dizide. Çok womanizer. Bu arada söylemedik bir tane çok tatlı yine şey var. Garson kız var. O garson kızı gym alıp bir tane işte Union'un başındaki adamı devirmek için gidip adamı bayıtıyorlar. Bayıltıyorlar. Daha sonra onunla şantaj fotoğrafı falan çekiyorlar. O kız da çok şey iyi bir karakter olacak gibi. Bu arada gym o kızla beraber galiba. Emin değilim. Bir kız da uyanıyordu. Ama kızın vücudunu gösterdi. Yüzüne emin olamadım. Yok ya o değildir. Çünkü onun da mesela bir sevgilisi vardı galiba. Sonradan peşlerinde koşan. O sevgilisi mi abi? Ben anlamadım onu. Kızın sevgilisi olmayabilir. Ama adam sevgilisi olduğunu düşünüyor bence. Kıza göre olmayabilir. Doğru tespit abi. Eski takıntılısı da olabilir. Orada da kavga çıkıyor. Bir şeyler çıkıyor falan. Dizi çok hızlı ilerliyor. Bilmem. Yani ama evet kızın da vücudu falan bayağı iyiydi. Sonra mesela orada kız adamı kandırırken o bir herhalde siyasi bir figür mü oluyor? Şeyde polis mi bilmiyorum tam. Hatırlayamadım o. O şey bir kamyon sendikasının başkanı. Onu kandırırlarken mesela orada gym gidiyor. Bir şu şey makineler oluyor. Top veren içinden oyuncak çıkan makineler. Evet. Oradan böyle bir şeyler almaya çalışıyor. Tamam mı diyor. Her alışında da böyle kahretsin kahretsin falan yapıyor. Ben gerildim. Ne oluyor yani? Ne çıkmasını bekliyor? Buna ihtiyacım var falan derken böyle bir şeyler yaptı falan. Sonra adamları götürürlerken bu da bıraktık gitti devam etti. Meğerse kızına panda arıyormuş. Abi yani tamam anladık yani hem womanizer hem çocuğuna karşı ilgili. Evet. Doğrunun yanında ama aynı zamanda kötü işler de yapıyor. Tamam biz bu karakteri anladık. Bu karakter hani bize yabancı değil. Ama her şeyi de ilk bölümden verme yani. Bunu ikinci bölüme sakla. Bir yerlerde yapsın bir şeyler. Bu arada kızı dedin. Onun kızı olup olmadığını bilmiyoruz ama ben de kızıymış gibi hissediyorum. Izzy'nin kızı. Ona eminiz. O ona uncle Jim diyor. Ama izi de hani sana çok pahalı falan diyor. Hani Jim de boş yere öyle bir şey yapmaz. Herhalde kızı. Ama kızın haberi yok. Bununla ilgili de bir dram gelir abi. Eğer kızıysa kızı bunu anladığı zaman Jim'le konuşmaz. Jim de o dalgınlıkla birkaç şey yapar. Hata yapar kesin. Oo bir de öyle bir şey var değil mi? Belki de aralarında anlaşmışlardır. Demiştir ki ben kızı tek başıma büyüteceğim. Senin babası bellemesin. Sen hayatımıza girme saçma saçma işler yapıyorsun. O yüzden de uncle rolünü üstlendirmiş olabilirsin. Çünkü öyle uncle falan deyince ben dedim ki o zaman bu kadın kim? Ama sonra kadın da da yazınca dedim ki yani bir insan kardeşinin karısına yazmaz herhalde. Göreceğiz artık öyle mi olmuş yoksa gerçekten eskiden bunların bir olayı mı var? Ama dizi dediğin gibi hızlı girdi. Ben sevdim abi. İlk bölüme kötü puan varmam. 7.8 varmışlar. Ben 8 rahat verirdim. Ve ilgimi çekti. İki karakter gerçekten Nina ve Jim. İzlemek isteyeceğim karakter. Bir de bu hikayeyi duyduktan sonra Jim ile Joey ile ilgili bir bölüm olursa eskiye dönen falan filan. O da çok duygusal olabilir. Çok güzel olur. İyi meta şey verdiler bize. Malzeme verdiler gelecekle ilgili. Ayrıca ben kostümlere de çok bittim. Yani hem Jim'in hem de Nina'nın. Ara ara da zaten özellikle bunları da gösteriyorlar. galiba. Onlar çok hoşuma gidiyor. Herhalde bundan sonraki bölümlerde de bol bol görürüz renkli renkli. Bu arada ben de arabanın renginde giymişim. Şu an fark ettim. Bu arada renkli renkli dedin. Fark etmişsindir. Sadece siyahiler renkli giyiniyor. Beyazlara o renkli abartı kostümlere hiç yakışmıyor. 70'lerde bile. Evet ya çok şeydir yani. Demek ki abi onlar giyinmeyi biliyor. Ya da üstünde taşıyabiliyorlar. Aynen. Üzerinde gerçekten taşıyorlar. Abi bir bölümde ben kıyafet deyince şeyi söyleyeyim. Jim'in ayakkabısına yakınlaştılar. O da kovboy çizmesi giyiyordu. Yazın o sıcağında inanılmaz karizmatik duruyordu abi. Kovboy çizmesi Orayı kaçırmışım ama kovboy çizmesinin arkasında şey mi oluyor? Oluyor. Bunda o yok. Bunda o yok. Çıkartmıyor. Arabaya biniyor çünkü. Çizme demeyelim de bot muhtemelen. Ama şey böyle hani büyük topuk olur ya. Ön tarafı olmaz falan yani böyle. O ayakkabıdan giyiyor. Suet bir ayakkabıydı. Bayağı güzeldi. Hayatım boyunca giymeyeceğim öyle bir ayakkabı. Biz şeyden devam. Nike. Nevalas. Aynen. Bir spor ayakkabılarımızla devam edelim hayatım. Birinci bölümle ilgili var mı? Başka aklına gelen söylemek istediğin? Başka bir şey yok. Zaten yapımcının yine bu Lost'un şeyi Abrams yapıyor. Öyle mi? Bilmiyorum. Ben Lost izlemedim bu arada. Tanrı affetsin. Nasıl? Hiç. Sıfır. Sıfır. Gerçekten hiçbir bilgim yok. Bu çok şey oldu benim için. Çok şaşırtıcı. Bence izlemeye başla onu. Öneriyorsun yani. Tabii tabii. Kesin izle hatta. İzlemeye başla. Değil yani. İzlememen hata. Büyük hata gibi düşün. Aha. Şu an şok içindeyim. Tamam. Sen nasıl kaçırdın onu? Nasıl izlemedin ya? Ya çok aşırı şeydi abi. Popülerdi. O sırada Sea Fleet Under falan izliyordum ben. İşte kenarda. Öyle olunca bunu izlemedim. Sinir oldum. Herkes Lost konuşuyordu. Ben de gıcık oluyordum. Ben onu şeyde yaptım. Breaking Back'te yaptım. Ben de onu izlemedim. Öyle mi? Aynen. Sen izledin mi onu? Breaking Bad'i kesin izle. Abi o çok güzel. Tamam. Ben daha iyi bir şeyde Lost için. Çok saçma. Kesin izlemeyeceğim. Ben Breaking Bad'i sende Lost'a açmayacaksın. Ya Breaking Bad'i izlemeyecek sen. Better Call Saul'u kesin izle. Onu izledim canım. Onun da bir şey yok. Onu izledim. Bak bunu yapan insanlar arasında. Aynen. Spin-Off'un bilmem nesi falan dediler. Ben konuyu bilmiyorum. Ana konuyu. Ben onu izledim. Gayet güzel diziydi o da. Çok iyi. Bunun üzerine Breaking Bad'i izlersen coşarsın. Yok. Gerek yok. İzledim. Instagram'dan izledim. Realistlerden. O zaman haftaya ikinci bölümü izleyelim. 22'sinde çıkacakmış. Ondan sonra yine bir bölüm izahı yollarız. Bu arada ilk bölümü izlemeyen varsa izler. İkinci bölümünde beraber dinler konuşuruz. Biz. Harika. Duster'ın ikinci bölümüyle görüşmek üzere. Erkan. Kendine iyi bak. Sen de kendine çok iyi bak. Çok öpüyoruz.