🎙️ Yeni Bir Podcast Macerası Başlıyor! | Shōgun #1
Kılıçlar bileniyor, entrikalar şekilleniyor ve... biz de şaşkınlıkla bakıyoruz! 😆 Bu hafta, son zamanların
en çok konuşulan dizisiShōgun'un ilk bölümünü masaya yatırıyoruz. Ama dürüst olalım, bu bölüm tam birfırtına
öncesi sessizlikti. Yani, büyük beklentilere girmeyin, biz de girdik ve oturduk bekliyoruz.
Altuğ ile birlikte;
⚔️Neden bazı adamların saçları bu kadar garip kesilmiş?
⚓Anjin aslında nereli, pasaportunu kontrol ettik mi?
🗡️Herkes neden kendini öldürmeye bu kadar hevesli?
📜Ve tabii ki Japon isimlerini ezberleme çabalarımız... (Pes etmedik, ama zorlanıyoruz.)
Merak etmeyin, bu bölüm biraz durağan olsa dabiz sonraki bölümlerde fırtına gibi eseceğiz! Kahkaha
desibelimiz artacak, tempomuz yükselecek! 🚀
📅Haftaya Cuma ikinci bölümle yine buradayız! Şimdi katana’nı al, podcast’ini aç ve bu yolculuğa bizimle çık!
🎧🔥
Sen uyumuş muydun ilk izlerken? İlkinde direkt uyudum. Ama iyi uyuttu yani. Gerçekten uzun zamandır alamadığım uykumu Shogun'un ilk izleyişinde aldım. Ama bu sefer tekrardan izledim ve bu sefer full focus izledim. Yani gerçekten hiç uyumadım diyebiliriz. Ben de gerçekten bir şey izlerken ilk 10 dakikasında falan genelde uyumuyorum. Tutuyor beni. Hani ne oluyor ne bitiyor onları takip etmeyi seviyorum. Ama abi Shogun'un 5. dakikasında uyumuştum. Abi çünkü müthiş yavaş başladı yani. Müthiş yavaş başladı. Öyle bir yavaş başladı ki bana ninni gibi geldi yani. İlk izlediğimde. Ama şimdi bugün tekrar bir kendimi refreshlemek için izlediğim zaman çok kendimi... Evet dedim ya bu sefer bütün dikkatimle izleyeceğim. Ve o mentaliteyle girince olaya uyumadım yani. Ve sonuna kadar izledim. O zaman sen başla istersen. İzlenimlerin ne diziyle ilgili? Şimdi öncelikle bölümün sonlarına doğru. Japoncamın bayağı geliştiğini hissettim. Yani kendini çok verirsen anlamaya başlıyorsun. Bayağı Japonca yani. Çok uzun Japonca. Yani açıkçası ilk bölümün sonunda yani bitirdiğim zaman. Sondan başlayayım. Bir sonraki bölümü merak ettim açıkçası. Her ne kadar ilk izlediğimde uyumuş olsam da. Bu izlediğimde öteki bölümü merak ettim. Yavaş başlıyor gibi dizi ama sonra hızlıca toparladık onu. Sona doğru. O yüzden de şimdi mesela. Bir sonraki bölümü merak ediyorum. Aynı fikirdeyim abi. Bölüm bitince ben de ikinci bölümde ne olacak acaba dedim kendi kendime. Bölüm başları biraz dönemi anlatıyor. Dizi 1600'lerde geçiyor. Hollandalı bir gemi Japonya'yı bulmaya çalışıyor. Japonya'yı bulup oranın işte gelirlerini falan onlarda almak istiyor. Ama Japonya'da durum nasıl? Japonya'da sadece Portekizli denizciler var. Benim anladığım kadarıyla. Portekizler orayı bayağı bir yiyor. Yerken de onları katolik yapıyor. Tabii. Portekizler. Ve İspanyollar çok dinli aralar o zamanlar. Gidiyor Japonları da Hristiyan yapmaya başlıyor. Yalnız gelen bizim İngiliz ve Hollandalılar da Protestan. Bu zaten başlı başına benim izlemek istediğim bir çatışmaz. O kısım çok hoşuma gitti. Aynen. Şimdi ne oluyor? Kısmına geçmeden önce tabii isimler konusu. Sen de de öncesinde konuştuğumuz gibi. Biraz karışık yani bende. Şimdi ana karakterimiz biraz zor durumda. Çünkü yine her zamanki gibi. Bir konsey var. Ve bu konsey diyor ki. Arkadaş sen olmayacaksın. Bitireceğiz seni. İndireceğiz seni diyorlar. 5 taneydi galiba değil mi? Sonuçta 5 tane farklı klandan bahsediyoruz. Dolayısıyla yine bir konsey oylamamız var. Onun öncesinde de ana karakterimizi bitirmek istiyor bu konseydeki arkadaşlarımız. Öyle başladı dizi. Ve zaten ilk bölümün sonunda da bu işte yakaladıkları gemi. İçindeki yabaniler dedikleri. Herkes birbirine yabani diyor zaten. Çok güzel ya. Aynen. Ve yine her zamanki gibi gey şakalıklı bir ablamız var. Bu zaten olmazsa olmazı yani. Bu dizilerin yine en güzel Japon kadınlarını bulup oraya yerleştirmişler. Bakalım yani şimdi ben birazcık merak ediyorum hani bundan sonrasında ne olacak diye. Ama esas olay zaten bu klanların savaşı. Ve bir yandan da din. Arkada da bir din savaşı da var. O yüzden güzel başladı yani bence dizi. Abi dizide katolikler ve protestanların yanında. Tabi şeyler de var. Japonlar onların dini ne? Şaman mı? Yok Japonların dini ne? Japonlar dinsiz anladığımız kadarıyla şu an bir fikir üretemedik. Ya Japonlar işte artık neyin propagandası yapılırsa. Onun peşinden giden bir grup diye biliyorum ben. Dizide en azından öyle. Bir de abi türbanlı teyzeler vardı gördün mü? Evet bravo. Evet o türbanlı teyzeleri ben de bir şaşırdım yani anlam veremedim. Yani niye bunlar niye burada diye. Yani buraya da mı girdiniz birader? Dedim yani içimden. Burada da mı siz dedim yani. Bir de şey ya genelde böyle klanların arasında şeyden ben ayırt edebiliyorum. Böyle mesela kafasının tepesi kazık ama yanları uzun olanları bir grup yapmışlar. Saçı olanlar ayrı bir grup diye böyle mesela bir şey var orada. Klasifikasyon var. O dikkatimi çekti. Onlar samuray değil mi ya? Samuray. Samurayların. Senin için samuray benim için kafası kazık adam. Hahaha. Abi o saç modeli zaten çok Türkiye'de çok insanın var. Hani kafasının üstü kendi yanlar. Tersten Amerikan tıraşı abi. Bir de niye böyle yani ya bunlar mesela birbirlerini uyarmıyor mu? Arkadaş çok iğrenç olduk ya böyle falan diyen olmuyor mu yani kendi aralarında? Neden yani neden üst tarafı öyle kazıtıp yanları bırakıyorsun acaba? Kesin bir anlamı vardır da böyle saçma salak bir hikayesi vardır kesin ama dinleyince acayip etkileniriz falan muhtemelen. Ama yani birbirlerine söylüyor olmaları lazım yani biz böyle olmadık. Bu saçı olmadı aga falan demiyorlar birbirlerine. Abi bir de şeye hastayım. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim şimdi konudan konuya atlıyorum ama. Bu adamların en ufak hatalarında kendilerini öldürme niyeti nedir arkadaş? Ya bir rahat olun ya biraz chill yani. Ya böyle en ufak şey de kendine kılıç sokmaya çalışıyor falan. Ya bu kadar stres yapmayın yani biraz rahat olun yani. Evet samuraylarla ilgili görüşlerim de böyle. Abi dizide 5-6 sahne oldu ikisinde insanlar kendini öldürmeye çalıştı birinde gitti çocuğunu öldürdü. Evet. Duda kendisini öldürme kısmı da bana çok saçma geldi abi. Hani kendi ölümünü seçmek için adam tamam kendini öldürmeye çalışıyor. Bir nebze okey de lan bu olana kadar mücadele et öldürecek gücün varsa değil mi? Abi zaten dalgalar adamı yerden yere vuruyor. Ya adam orada kılıcı çıkartıp kendine sokması çok daha zor yani hani bıraksa kendini kafayı gözü vuracak taşı ölecek zaten yani. Gerek yok yani o kılıcı çıkarayım da şöyle bir de açıyla sokayım kendime 30 dereceyle falan. Derdine girmesi birazcık bilmiyorum zor yol bence yani. Karakter isimleri zor ama o karakterin adı Yabushige. Yabushige ile ilgili iki tane çok manyak şey var. Ölümünü attık hadi tamam ölmedi de yani kendini öldürme isteğini atıyorum. Abi bir adamı diri diri yaktı. Daha doğrusu kaynar suda bekletti. İkincisi de ona gelen bir tane hayat kadınını başka birisiyle olmasını izledi. Ya bu adam sadist mi bu adam ne abi ben anlayamadım. Onu ben de tam anlayamadım ama orada sanki kadın onu ona yöneltti. Ona yöneltti gibi algıladım ben. Ya adam. Evet ama o da kabul etti bunu. Yani evet bu da bir seçim yani çok da yadırgıyamadım yani. Bu sefer de izleyeyim demiş olabilir yani sonuçta Yabusele bu. Yabusele değil tabi de. Yabusele basketbolcu benim takımda olduğu için oradan biliyorum. Evet ilk ismimizi bulduk bundan sonra Yabushige aslında bizim için Yabusele olacak. Aynen Yabusele. İkisinin de tipi çok fena. Oldukça yakınlar. Herkesi o zaman Google'dan Yabusele'yi Google'lamasını rica edelim. Böylece o karakterin neye benzediğini öğrenmiş olurlar. Diğer ana karakterimizin adı daha doğrusu asıl ana karakterimiz Toronaga. Ya biz Toronagacı mıyız bu dizide abi? Ölümüne Toronaga mı diyeceğiz? Abi ölümüne Toronaga diyeceğiz çünkü zaten uzun uzun yıllar sektöre emek vermiş. Her aksiyon filminin Japon karakteri değil midir Toronaga? Yani ben Toronaga'yı görür görmez tanıdım yani dedim. Ya aileden biri gibiyim. Geldim abi. Toronaga'nın o masum bakışları yani beni hemen Toronagacı yaptı bilmiyorum. Toronagacıyız yani ölümüne. Bir de hani kuşuyla bir şey vardı ya böyle ilk sahnesi ilk Toronaga'yı gördüğümüz sahne. O sahne çok hoşuma gitti. Tabi kuşuyla demeyelim şimdi dinleyenler yanlış anlayabilir. Yani gerçekten literally kuştan bahsediyoruz burada. O sahneyi ben hızlı geçtim. Tanık olmak istemedim. Yok yok şaka bir yana tabi Toronaga kuşuyla o gemiyi bulan adamla mesajlaşıyordu. Öyle değil mi? Öyle hatırlıyorum. Gemiyi bulan adam köylü. O adamda herhalde kilit bir şey olacak. Bölüm sonunda da onu gösterdiler falan ya böyle. Muhbir zaten onu anladım. Azıcık Portekizce konuşmayı da biliyor. Kendini geliştirmiş. O adamı yerler ben sana diyeyim yani. Şimdi böyle bize kıyısından köşesinden sevdirtmeye çalışıyorlar adamı. Bu demektir ki bu bir şey değil. Bu demektir ki bu bir iki bölüme artık kazanda mı pişirirler? Doğrarlar mı? Ya bir şey olur yani. Başına bir iş gelir onun. Zaten Yabusele onun arkasında abi diyor senin bir tane muhbirin var diyor köyde. Onu bulup yakabilirdin. Aynen. Yabusele'yi de alkışladık orada yani bu harika öngörüsüydü. Tebrik ettik yani. Muhbir olduğunu bilmesini. Yabusele'nin bir tane yeğeni vardı. Yeğeni de bir tane adamın kellesini uçuruyordu. Abi o sahnede ben buz kesildim ya hiç beklemiyordum. Gereksiz bir hamleydi o da. Onu da ben de anlayamadım ya. Onu niye kestiğini de anlayamadım adamın. Ötekiyle konuştu diye mi? Konuştu diye. Hani bırakın artık falan filan dedi. Hani sus falan dedi. O adam tekrar konuşmaya çalıştı. Hristiyan gitti böyle haçmak çıkarıyordu. O da şırak diye indirdi yani. Bunların aile de var bir ne derler ona? Şiddet. Abi çok gerginler. Bence Japonların biraz rahatlamaya ihtiyacı var yani. Bence Japonların biraz rahatlamaya ihtiyacı var yani. Bence Japonların biraz rahatlamaya ihtiyacı var yani. Ya bu gerginlikle olacak şey değil yani. Haç çıkardı diye kafa kesmek. Yok denizde yüzemiyorum diye harakiri yapmak falan. Bunlar bence çok abartılı hareketler yani. Yine iyi gelmişler günümüze ya. Bir de şey yapıyordu ya o adam. Gidip bizim John Blackthorne'ın üzerine işiyordu. Daha doğrusu kafasına işiyordu. Yine aynı yeğeni abi. Yani dediğin gibi çok gerginler. Gerginler abi yani. İki dakika rahat durmuyor kimse yani. Kesin bir olay var. Bakalım bilmiyorum şimdi ikinci bölümde kim bilir bizi. Bakalım bilmiyorum şimdi ikinci bölümde kim bilir bizi. Daha ne gibi heyecanlar bekliyor. Şeye ne diyorsun peki? Bizim pilot'a. Adını şu an hatırlayamadığım. Pilot. Pilot dizinin John Blackthorne işi. Ha John John evet bravo. O adama ne dedin? O adamı sevdim ben biraz ya. Hayatta kalma içgüdüsüyle hareket ediyor. Sonuna kadar zorluyor. O hoşuma gitti. Bu hani Osaka'ya giderken gemileri batmak üzere ya. Orada hani bunları düzeltiyor. İşte geminin batmamasını sağlıyor falan. O iyi bir karakter olacakmış gibi geliyor. Bir de hani ilk seferde. İlk sahnede şey oluyor ya. Asıl bu Erasmus gemisinin kaptanı kendini öldürüyor. Mesela orada da adam şey yapmıyor. Hayatından vazgeçmiyor. Ben bir şekilde Japonları bulacağım. Oraya gideceğim diyor. Ve gidiyor. Bu arada gerçek hayattan alıntı bir karaktermiş bu. Öyle mi? 1600'lerde gerçekten böyle bir tane İngiliz denizci varmış. O orada şey oluyor. Samuray falan oluyor. Japonlar bunun gitmesine izin vermiyor. O karakterin hikayesiymiş aslında bu Shogun. Nice'mış bunu bilmiyordum. Bu kitap zaten diye biliyorum ben. Değil mi? Kitap. Kitap işte bu gerçek olaylardan alıntı. Shogun da o kitapların dizisi. Rodriguez var. Sen Rodriguez hakkında ne düşünüyorsun? O da İspanyol bir adam var ya. İspanyol bir adam. Abi Rodriguez de tam bir sol açık tipi var. Kısa boylu çabuk. Ya bilmiyorum. Rodriguez de şey bir karakter. Ne bileyim böyle araya renk katması için konmuş bir şey. Ben sevdim onu mesela. Değil mi? Aynen. Böyle adama çirkeflik falan da yakışıyor yani. O yüzden hoşuma gitti yani. O da zaten bir müddet devam eder gibi geliyor bana. O da gergin değil ya. O da hoş. Böyle kafası iyi takılıyor. Bir yandan da John'u şey yapacak ama sıkıştıracak gibi. Mesela şey dedi ya hani ben senin günlüklerini buldum. İşte köylere saldırmışsın falan. Biraz gıcık olacağı zaman bir yandan da afacan bir karaktere benziyor. Aynen. Ya şimdi o gerçek niyeti anlayan tek adam pozisyonda olduğu için. Adamların merchandise olmadığını anlayan tek adam pozisyonda. O yüzden o da onu kullanacaktır herhalde diye tahmin ediyorum. Bence de öyle olacak. Altı o zaman iki tane kadın karakterle ilgili sana ufak şey sorayım. Birincisi Toronaga'nın kaçırdığı bir tane varisinin annesi varmış. O hikaye bölümün başında geçiyor. Evet. Hatırladın mı? Evet hatırladım. Abi bir tane kadını esir alan bir adamı mı tutacağız biz bu dizide? Şimdi tabii önce nedenini öğrenmemiz lazım. Ama tabii o da çok farklı. Çünkü herkes bir şey yapar. Yani herkes bir şey yapıyor. Herkes birini öldürüyor. Herkesde bir şerefsizlik var yani. Çünkü düzgün bir adam yok yani şu ana kadar. Abi çok haklısın. Zaten benim anladığım kadarıyla bunu Osaka'ya çağırdıkları zaman Toronaga'yı. O da beni öldürmesinler diye karşı tarafın sevdiği bir insanı esir almış gibi anladım ama tam da detay vermediler. Ben de öyle anladım. Çok güzel. Çok güzel. Çok güzel. Çok güzel. Çok güzel. Çok güzel. Çok güzel. Çok güzel. Çok güzel. Çok güzel. Çok güzel. Çok güzel. Çok güzel. Çok güzel. Çok güzel. Çok güzel. Çok güzel. Çok güzel. Çok güzel. Orada Bluetooth ölmeyi utilizme üzerinde belki de ama bu里마니かmも.'s fault Yıldır oradaymış falan öyle bir konuşma olmuştu hatırlıyor musun bilmiyorum. Hani ne zamandır bu şeydesin ailedesin diye. O zaman 16 yıl falan demişti. Kesin orada böyle bunun ailesiyle ilgili falan bir şeyler çıkacaktır yani. Ya intikam şeyin mantıklı geldi. Zaten kadının tipi de ben intikam alacağım tipili bir kadın seçmişler yani. Böyle hafif vamp böyle ince bir dominasyon hissettim yani kadında. O yüzden bana şu an mantıklı geldi yorum. Mariko'yu görünce ben de baya şey oldum. Bacak bacak üstündeydi bir doğru oturmaya falan karar verdim yani. Kadın gerçekten tırsıtıyor. İyi karakter seçmişler. Evet evet iyi seçmişler ben de beğendim onu. Güzel de bir ablamız. Ağzına o zaman podcast'i buraya kadar dinleyen varsa baya kafaları karışmış olabilir. Sen bir 3-4 cümleyle bölümü özetle. Dizimiz Shogun dizimiz klanlar arasındaki savaşın hüküm sürdüğü Japon topraklarında geçmektedir. Ama aynı zamanda bu toprakların sahibi sadece Japon. Japonlar değildir. Portekizli tüccarlarımız da burayı kullanmakta ve ciddi karlar elde etmektedirler. Bunu bilen İngiliz denizcilerimiz ise bu durumu öğrenmiş ve bu toprakları bulmuştur. Şimdi ise yapılacak tek şey vardır. Japonlar klanlarımız ve yeni denizcilerimiz arasında çıkacak bu kirli oyunları sonucunda nereye varacağız bunu öğreneceğiz. Benim dizide ilgili ilk bölüm yorumum bu şekilde. İsmini aklımda tutamadığım 100 tane karakter var dizide. Anlam veremediğim sürekli birbirini kendilerini öldürmek isteyen insanlar falan var. Bu dizi ancak bu kadar güzel özetlenirdi. Yani isimlerle ilgili problemim var yani. Tabii ikinci kez izleyince böyle oluyor. Çünkü ikinciye izlediğim için süper hakimin. Sadece isimlere hakim değilim. Ya isimleri takip edemedim ben. Çünkü bir de adamlar da Japonca konuşuyor ya. Hani mesela İngilizce konuşup Japonca böyle isim girdiği zaman orada bir farklılık oluyor. Onu hemen idrak ediyorsun yani. Alıyor yani bünyen. Ama olay adam. Ful Japonca konuşuyor. Bir de ismi de Japonca söyleyince benim için sıradan bir Japonca kelime gibi oluyor. O yüzden isimleri öğrenemedim. Ama ikinci bölümde özellikle bu konuyu da kendimi geliştirmek için elimden geleni yapacağım. Süper. Gerekirse üç kere izleyeceğiz ikinci bölümü ama o isimleri öğreniriz. Kapattıktan sonra ilk bölümü bir daha izleyeceğim. Sırf isimler için. Ama aklımızda kalması gereken isimler. Toronaga. Aynen. Blackthorn. O kadar şimdilik. James miydi adı? James diye desek ona. James demeyelim adı John. John mu? Yine de James desek olmaz mı ya? Onu James demek istiyorum. Bir de ne vardı? Yabusele vardı. Yabusele. Yabusele'yi de unutmayalım. Şimdi Yabusele sadist adam. Toronaga zaten Toronaga. James de denizci. Evet. Her bölüm üç isim öğrensek biter abi bu dizi. Biter biter. 10 bölüme bitirirsin. Bu arada şeyi de çok anlayamadım ben. Yabusele'nin adamı gereksiz pişirmesi yani. Yani o sahne dışında. Böyle herifte çok bir agresyon yok yani aslında. Orada bir anlamsız bir böyle şeye arşa ermiş vaziyette o şiddet olayı. Onu tam algılayamadım yani. Yabusele ertesi gün hani Toronaga'nın adamı geldi geminin mallarını falan aldı ya. Yabusele güçlü gibi ama tam da güçlü değil. Hiyerarşide altlarda bir adam. Altlarında üstünde bir adam. O yüzden biraz sadist bir adam gibi geliyor bana. Evet. Böyle sakin gibi ama içten içe bir sadist karakteri var. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. suya düşüyor. John onu kurtarmak istiyor. Uçurumun kenarına geliyor. Oradan inip Rodriguez'i çıkarmaları gerekiyor. John ben ineceğim diyor. Yavuz Sele falan filan derken John bu sefer challenge ediyor Yavuz Sele'yi. Hadi o zaman sen in diyor. John ya Yavuz Sele'den kurtulacaktı orada. Yavuz Sele ölecekti. Ya da gelirse de ki geldi ona saygı gösterdi. Ben. Anladım. Senin kad Linux'un önünde devam edemezsin değil mi? Onun konularını anladın mı? O under Discord sleep'i movimiento. Büyükemediğin bileği öpmüyor. Nasıldı o? Öyle bir şey oldu. Evet. Yani evet. Öyle bir şey oldu hakikaten. Değişik bir sahneydi o da. Ama güzeldi. Ben de sevdim. Bence böyle çok şey olacak abi. Çok savaş falan olacak. Çok böyle ikili değil mi? Entikalar olacak. Güzel patik şeyler göreceğiz. İlk bölümü hiçbir şey görmedik. Ama fena bir intro değildi bence. Fena değildi. Bölüme kaç verirsin abi? Ya bu bölüme çok vermem. Ama yani hızlanacağı kesin yani. Ya eminim bir her bölüm bir üstüne kata kata gider diye düşünüyorum. Hep böyle sürekli arttıracaklar yani. Kesinlikle aynı fikirdeyim ya. Bence Joe Chuck yani. Bir 3-4'te biz burada baya heyecanlı şekilde bir şeyler anlatacağız. Bence de. Ama şu an bölüm bu kadar heyecanlı. Aynen. Süper. Altı. Ekleyeceğin yoksa kapatalım abi. Haftaya tekrar ikinci bölümü konuşacağız zaten. Tamam anlaştık o zaman. Bir sonraki haftaya ikinci bölümde görüşmek üzere. Görüşmek üzere.