🍣 Shōgun 5. Bölüm: Burrito'nun Dönüşü, Bahçıvanın Talihsizliği ve Kültür Şokları! 🎎
Bu bölümde olaylar adeta fırtına gibi esti! 🌪️ Toda Hirokatsu, nam-ı diğer Burrito 🌯, ölümün kıyısından
dönerek sahalara geri döndü. Onun bu dönüşü, izleyicilere "Acaba bir sonraki adımı ne olacak?" dedirtti.
🎭
John Blackthorne, Burrito, Fuji ve Leydi Mariko'nun yemek sahnesi ise tam bir görsel şölen sunarak
izleyicileri mest etti. 🍱🥢 Her ne kadar dörtlü yapmasalar da, bu ikilinin arasındaki etkileşim ve kültürel
farklılıklar, sahneye ayrı bir tat kattı. 🍶
🔥 Toranaga, beklenmedik bir toprak kayması sonucu yerin dibine gömülerek izleyicilere "Bu da nereden çıktı
şimdi?" dedirtti. Neyse ki, kahramanımız Blackthorne'un cesur müdahalesiyle kurtarıldı. 🛡️
🪶 Zavallı bahçıvan Uejiro, kuruyan kuş yüzünden suçlanarak trajik bir şekilde infaz edildi. Bu durum, Japon
kültüründeki onur ve disiplin anlayışının ne denli katı olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. ⚔️
🤯 John'un kültür şokları ise hız kesmeden devam ediyor! Japonya'nın gelenekleri ve yaşam tarzı karşısında
yaşadığı şaşkınlıklar, izleyicilere hem eğlenceli hem de düşündürücü anlar yaşattı. 🍵👘
Bu bölüm, hem karakter gelişimleri hem de beklenmedik olaylarıyla izleyicileri ekran başına kilitledi.
Shōgun'un büyüleyici dünyasında bir sonraki adımda neler olacağını merakla bekliyoruz! 🎧🔥
John'un kültür şoku olarak güncellemek istiyorum. Bu bölümün özeti John'un yaşadığı kültür şokuydu bence. Ya bütün bir başından sonuna kadar John'un Japon kültürüne adaptasyonda çektiği problemleri gözlemledik. Benim bölümden çıkardığım en büyük özet buydu yani. Bölümün adı da Broken to Fist miydi? Öyle bir şeydi. Aynen o tarz bir şeydi ya. Ne anlama geliyor ben bu arada bilmiyorum. Ya da bölüm ne şey dedi. Yani hani bölümün sonunda Toronaga'nın toprağın içine girmesine herhalde referans veriyordu. Valla herhangi bir referans verdim bilmiyorum da verdiyse de ben o referansı algılayamadım yani. Yani ismiyle bağdaştıramadım. Benim için John'un yaşadığı kültür şokunu anlatan bir bölümdü. Başlamak ister misin sen bölümde? Bir önceki bölümde Yoshi ne yapmıştı? İşte Ishido'nun gönderdiği adamları öldürmüştü. Böbreklerini falan görmüştük. Bu bölümde o böbreklerin toplanmasıyla başlıyordu. Aynen. Sakatatçı gibi başladı bölüm. Orada uzuvlar işte parçalanmış. Vücut parçaları vesaire onunla başladı. Bölümler arası geçişler çok iyi oluyor değil mi? Yani birbirini tamamlıyor. Mesela bir önceki bölümde ıslak Toronaga ve John'u görmüştük. Bu bölümde de toplanan böbrekleri gördük abi. Tabii yönetmenler ya da sinirciler çok iyi iş yapmış. Çok çok iyi toparlamışlar. Bölüm geçişleri on numara olmuş. Oturup bir çırpıda izlesen o geçişler hırpalayabilir yani seni. Evet geçen zaten son bölüm biliyorsun. Toronaga'nın oğlunun sıçışı da bitmişti. Bölüm. Miniti parçalamıştı gereksiz anlamsız. Bu bölümde dediğin gibi o parçalanmış cesetlerin toplanmasıyla başladık. Ve cesetler toplanırken gümbür gümbür. Arkadan Toronaga'nın beklediğimiz ordusu geldi. Bravo. Biz geçen bölüm kızmıştık. Dedik bu Toronaga'nın askerleri nerede? Bu bölüm işte öyle bir giriş yaptılar ki hepimizin eminim izleyen herkesin tüyleri diken diken olmuştur. Benim oldu. Abarttım biraz ama. Evet. Yani Toronaga gümbür gümbür geldi. Yeri göğü sallaya sallaya geldi yani. Büyük bir orduyla geldi. Hani bir işim var gidip geleceğim dedikten sonra. Sonra. Hakikaten iyi toparlamış yani o arada orduyu. Kalabalık büyük bir ordu olarak geldiler. Ama esas zaten geldikten sonra da hemen dizinin başında şok edici bir olayla karşılaştık. O da neydi? Ordunun başında Toronaga'yla bir de yanındaki kim var? Moriko'nun bir önceki bölüm parçalandığını düşündüğümüz eşi. Meğersem ölmemiş. Mucizevi bir şekilde nasıl kurtulduysa. O tek başına kılıçla kurtulmuş ve ölmeden Toronaga'yla birlikte gelmiş. Şekilde gördük. Abi ben o sahneyi görünce. Dedim böyle bir gaza geldim. İnanamadım abi çok büyük twist oldu benim için. O adamın gelmesi. Evet evet o baya şeydi ya. Şaşırtıcı oldu yani. Kimsenin beklemeyeceği bir şeydi bence. Tora mı diyelim biz ona yoksa öbür adını mı? Biliyorsun yakın arkadaşları başka bir şey uzak olanlar Tora diyor ona. Adı neydi ya o adamın bu arada? Tora Hirokatsu! Dur hemen bakayım ya. Mariko'nun kocasının adı neydi? Tora Hirokatsu! Abi burito gibi bir şeydi sanırım. Tora Hirokatsu! Ona burito diyelim. Bak. Hahaha. Böyle bir şey değil miydi? O Hirokatsu. Tora Hirokatsu! O bambaşka bir şeymiş. Tora Hirokatsu. Tora Hirokatsu! Ben burito diye hatırlıyorum niye öyle? Burito. Hahaha. Allah Allah. Biz burito diyelim o zaman abi. Yok yok hayır. Bu kanunası çok iyi. Senin dediğin notu sayı oydur yani. Bende niye burito diye kaldı onu algılayamadım. Neyse. Peki. Geldi burito. Toranaga ile birlikte ordunun başında geldi. Hepimiz tabii şok olduk ama en büyük şoku tabii ki Mariko yaşıyordu. Çünkü bir önceki bölüm John ile yeni seviştiydik. Hayda ne yapacağız şimdi? Kocam geri geldi dedi Mariko. Ne yaptı? Toranaga da Mariko'ya dedi ki sen aynı evde kalmaya devam edeceksin. Tora da senin yanına gelecek. Angie'ninle aynı odada kalacaksınız. Pardon aynı evde. Aynı evde kalırsanız üçe gider. Bilmiyorum. Toranaga herhalde o işlere karışmıyordur. Yani Toranaga seçimi onlara bırakmış ya. Ben sizi aynı eve yerleştireyim de ne yaparsanız yapın demiş yani. Büyük bir lider tabii yani adam. Çok da çok da özele girmeden. Ama hani şeyi de neydi buritoyu da. Burito. Burito. Burito. Angie'nin evine yönlendirmek suretiyle orada bir ailenin doğuşuna sahne olduk yani. Abi Burito, John, Fuji ve Mariko akşam yemeğine geçiyorlar. Benim dizide izlediğim en güzel sahneydi. Yani en çok keyif aldığım sahneydi. Aynen o bölümü ben de çok sevdim. İlk başta dörtlü yapacaklar sandım. Bir an hani heyecanlandım falan. Sonra işler hiç öyle gelişmedi. Bunlar iki tane alfa erkek orada sidik yarışına girdiler. Sidik yarışına girdikleri zaman da John Toda'yı. Toda'ydı değil mi o da? Buritoyu. Burito. Buritoyu dedi ki kardeş dedi sake öyle ufak içilmez. Bizim geldiğimiz yerde biz büyük kaplardan içeriz dedi. Ve öküz gibi sakeler içmeye başladılar. Sakeler havada uçuştu. Ben dedim dörtlüye daha da yaklaşıyoruz. Her şey şu an yolunda gidiyor. Abi sonra ne oldu? Anlatmak ister misin anlatayım mı? Yo devam et iyi gidiyorsun. John dedi ki sen Osaka'dan nasıl kurtuldun? Burito da sinirlendi üstüne alındı. Dedi sen bana inanmıyor musun gibisinden. Bu arada ben inanmıyorum Burito'nun karşısından. Bence bir şekilde Burito'yu Ishudo yolladı gibi geliyor bana İsmail. Burito sinirlenince dedi ki. Dedi ki kardeş dedi getirin benim yayımı dedi. Oy! Koy! Yürüyün hadi! Yayını getirdiler. Sağ mı sol mu diye sordu. John da dedi sağ dedi. Sonra Burito yayını çekti. Çektiği gibi karısına doğru fırlattı o yayı. Mariko'ya. Mariko sana müslüm buyur. Mariko sana müslüm buyur. Mariko sana müslüm buyur. Mariko sana müslüm buyur. Mariko sana müslüm buyur. Mariko sana müslüm buyur. Mariko sana müslüm buyur. Mariko'nun burnunun ucundan geçti. Sıyırdı geçti. Ve gitti bir yere ok saplandı. Sonra çekti bir daha attı. İnanılmaz bir sahneydi. Ok aynı yerden geçti. Yersen tabi böyle bir şey gerçek hayatta olmaz da yani. Dizide olunca güzel oluyor. Bir de herkes öküz gibi sake içmiş. Biz dörtlü bekliyoruz abi. Japonlar ne yapıyor? Yine birbirlerini challenge ediyorlar. Ya orada biz zaten ufak çapta bir şeye sahne olduk. Şimdi zaten Mariko'nun John'la birlikte olmasına uyuz olduğu için Burito. Bir de üstüne üstlük o John'un evine git kal dediği için Toronaga. Zaten uyuz bir şekilde geldi. Yani böyle iyice John'a bilenmiş vaziyette geldi. Böyle bir iki muhabbet etmeye çalıştılar. Sarmadı da muhabbet. Gitmedi yani zaten. Orada bir sıkıldılar falan filan. John da dedi ki ulan bari muhabbet edemiyoruz. Gömelim şu sakeleri yani. Adam gibi içelim kafamız yerine gelsin. Belki daha çekilir olur bu akşam yemeği dedi. Yani bence sake muhabbeti öyle başladı. Sonra sake'nin su gibi aktığı gecede böyle iftahfiften kafalar güzel oldu falan. Sonra bahsettiğin gibi işte sağ mı sol mu muhabbeti oldu. O sağ mı sol mu neyin sağı neyin solu ben şu anda bile emin değilim. Ne için sağ o anlamadım yani. Hani sol dese nereye nişan alacaktı onu da anlamadım ama. Neyin sağıydı soğuydu o sen anladın mı onu? Hani sol ne peki? Abi çok güzel sordun. Ben sağ deyince kafasını sağından göndereceğim diye anladım. Ama solundan gitti ok. Aynen. Evet orada bir aydınlanamadım ben. Neyin sağı sol. Hani sol dese nereye atacaktı o oku onu da algılayamadım. Yani o yüzden şöyle bir durum oldu. Günün sonunda Burito oku attı biz de wow dedik. Ama sağ sol kavramını bilmeden wow dedik. Belki de bok gibi bir atış yaptı. Onu bilmiyoruz yani. Hani neyin sağı solu olduğunu bilsek o atış havalı mıydı boktan mıydı daha rahat anlardık diye düşünüyorum. Ama işte aynı delikten geçti falan dediğin gibi yerse o yüzden aa falan olduk. Yani kafamız bir dünya bile olsa dünyanın sakesinde içsek aynı delikten iki kere geçeriz. Biz dersini almış olduk. John'un yaşadığı ilk kültür şoku bu muydu peki bu bölüm? Galiba buydu. Bir tanesi buydu. Aslında bu sahneden önce de şunu belirtmek gerekiyor. Çünkü bölümle ilgili önemli bir an. Toronaga ava çıkıyor. Avda bir tane kuş yakalıyor. O kuşu diyor ki al benden bunu Anjine hediye et diyor. Mariko'ya veriyor. Mariko götürüyor diyor. Bak bu sana hediye ediyor. John da diyor. O inanılmaz bir hediye ben o zaman bunu en güzel şekilde pişireceğim diyor. Pişirmeden önce de o ölü kuşu alıyor. Evin damına asıyor. Ve diyor ki sakın buna dokunmayın. Bu burada kuruyacak. Ve ben bunu çok güzel bir şekilde yapacağım diyor. Ve o sırada Japonca karşısındakiler İngilizce anlamadığı için diyor ki eğer buna dokunursan ölürsün gibi bir şey diyor. Bu şekilde nasıl yapacağımı çok merak ediyorum. Bu şekilde nasıl yapacağımı çok merak ediyorum. Evet. O zaman bu şekilde yapalım. Tamamen kelimeler çeviri sırasında anlamını kaybediyor. John orada aslında olayı biraz acite etmek istiyor. Ama karşısındakiler gerçekten dokunursa öldürüleceğini düşünüyor. Ve o kuş orada kalmaya başlıyor. Tabii kuş çürümeye başlıyor. Koku yaratmaya başlıyor. Sinekleri topluyor. Falan filan. Bu konuya daha sonra geliriz. Daha sonra ne oluyor? Senin dediğin sahneden sonra oklar atılıyor. Gece herkes yatağına gidiyor. Ve ne oluyor? Tabii ki Burito Mariko'yu dövüyor. Ne yazık ki. Evet. Mariko'yu dövüyor. Bunu duyan John kafa bir dünya şekilde kalkıyor. Odaya gidiyor falan filan. Ama bir bakıyor ki zaten Burito oradan ayrılmış. Ortamdan ayrılmış. İşte Moriko zaten ne oluyor? Aga sen niye girdin odana falan yapıyor. Böyle bir ters yapıyor buna. İşte burada kültür şokları arka arkaya devam ediyor burada yani. Çünkü hani John iyi bir şey yaptığını sanarken hani ne oluyor falan. Ben geldim. Bir durum numara geldi. Ama Moriko diyor ki sen ne yapıyorsun? Nasıl giriyorsun bu odaya? Şşş falan yapıyor. Orada ikinci bir kültür şokunu yaşıyor. O sırada da Fuji anlatmaya çalışıyor canım yani. O da işte bize yardımcı olmaya çalışıyor. Ya sen öyle yaptın ama işte bizde şöyledir böyledir falan filan. Bunu anlatmaya çalışıyor John'a. Tabii ki John buna çok kafası ermiyor. Tabii o kadar sake içmesinin bir sonucu olarak da kafası ermiyor da olabilir. Ama orada bir şey yaşanıyor yani arada yine böyle bahsettiğimiz gibi işte kültür, sel bir durum oluyor ve John buna bir anlam veremiyor tabii. Çok kötü oluyor abi. Ne yapıyor? John bu sefer Brito'nun peşinden gidiyor. Diyor ben bu Brito'yu haddini bildirmem lazım diyor. Brito Brito diye bağırıyor. Brito dönüyor. Ve adam direkt eğiliyor. Kusura bakma diyor John. Ben senin evine hakaret ettim. Bir daha olmayacak. Affederim. Dersin abi deyip kılıcını bırakıp çömeliyor. Saygısını gösteriyor. John da diyor ki olmaz ama böyle falan filan. Brito diyor ki çok sake içtim o yüzden oldu diyor. O da sakeden dolayı olur mu falan filan muhabbetleri oluyor. Daha sonra John diyor tamam artık yapacak bir şey yok diyor. Geri dönüyor. Bence John orada rahatlıyor. Kavga etmek zorunda kalmadığı için. Çünkü eve döndüğü zaman dönüyor bir bakıyor iki tane ok birbirleri üzerine girmiş. Hedefe atılmış. Onu görünce bir korkuyor çünkü karşısında Brito Brito diyoruz da adam baya sağlam Samuray yani. John mu onu dinlemez yani. Bir şey olsa böyle taco gibi keser onu. Abi zaten işte John o yüzden kültür şoku yaşıyor. Hani orada böyle arkasından koşuyor falan. Böyle işte bir ortam yaratıyorlar orada. İşte çekimler mekimler böyle zoom out falan oluyor. İşte adamları ikisini aynı karede görüyoruz falan filan. Uff diyorsun kavga çıkacak falan. Şırak diye Brito özür diliyor. Zaten bir iki konuşmaya çalışıyor John. Aman sikik kültürünüzü deyip geri dönüyor sonra fark ettiysen. Çünkü John'un da kafa karışıyor yani. Ulan kavga edecektik ne oldu ya bu özür diledi benden falan. Ama falan ya. Yani. Yapıp geri dönüyor yani. Orada ardı ardı yaşadığı bu üç kültür şokları tabi John'u baya hırpalıyor yani. Tabi daha kuş mevzusu sen başlamıştın. O mevzuya gelince daha da tapa vuracak John'un kültür şoku. Ondan biraz bahset istersen. Ben şeye götüreyim abi. Bu bizim favori ajanımız. İlk bölümden beri öldüremediğimiz ajanımız. Baya olay olmaya başladı. Ben bu kadar büyüyeceğini tahmin etmiyordum. Evet. Yabış Ege. Her şekilde Toronaga'nın gözüne giremiyor. Toronaga bir şekilde onu şey yapıyor. Hep itin götüne. Diyor ki bak senin yeğenin çok iyi çok akıllı bir şey yaptı. Onun sayesinde ben savaşı kazanacağım. O yüzden topların başına onu koyuyorum falan diyor. Yabış Ege iyice ayar oluyor. Diyor ki ya artık Toronaga'nın bu haber aldığı adamı bulup kesinlikle onu öldürmemiz gerekiyor diyor. Yeğenle bağırıyor çağırıyor. Ajan da diyor ki Toronaga'ya bak beni arıyorlar ben gidip teslim olayım sana. Sana sıkıntı yaratmayayım artık diyor. O da diyor hayır git başka birini bul. Ajan diye onu ver diyor. Sonra ne oluyor abi? Bu sahneyi de yine burada bırakalım. Bir sonraki sahnede Toronaga pardon. Kimdi? John Mariko'ya gidiyor diyor ki Mariko diyor kusura bakma dün seni koruyamadım diyor. Galiba öyle diyordu. Hani dün neler oldu böyle falan filan gibisinden. Mariko da diyor ki kardeş diyor. Bundan sonra artık seninle konuştuğumuz her şeyi diyor. Sadece iş için olacak diyor. Benden artık bireysel bir arkadaşlık bekleme diyor. Ben orada çok üzüldüm abi. Evet ama o kısa sürede değişir ya diye tahmin ediyorum ben. Yani öyle bir şimdi arada bir şey yaptılar öyle bir hafif gergo bir ortam oluştu ama bence tekrardan eskiye döner. Bu arada o şeyden ben de bahsetmek istiyorum azıcık. Ya bu senenin yayını Omi'ye topçuların komutanlığını vermesi o benim hoşuma gitti mesela. Çok farklı bir şey oldu yani değişik bir hamle oldu. Çünkü oğlu s***** sonra zaten oğlunu azletmişti o mevzudan. Yabusele zaten böyle yavşak bir karakter olduğu için hani zaten İsmail'e de yancı olmaya çalışıyor. Toranaga'ya da yancı olmaya çalışıyor. Yani hangisi güçlü kalırsa onun yanında olacak belli yani. Ve bunu da Toranaga çok iyi biliyor. Bunu bildiği için de bu elemanın yeğenini topçuların başına getiriyor. Orada Yabusele de böyle kontrfiyada kalıyor. Evet. O benim hoşuma gitti yani. O hani hakikaten böyle nice bir hamle oldu bence. Yabusele diyor ki savaştan sonra ne olacak biliyoruz zaten Toranaga yok olacak. O yüzden İsmail'le de aramızı iyi tutalım hadi sen bir Osaka'ya git bir konuş onlarla falan diyor böyle. Osaka mevzusu benim biraz kafamı karıştırdı ya. Yani şu açıdan şimdi biliyorsun Toranaga istifa etmişti. İstifa ettiği için o beş kişi olan klan sayısı dörde düştü. Bu bölümde dediler ki. Şu an beş değil dört kişiyiz bir kişi eksik. Dolayısıyla azledemiyoruz Toranaga'yı dedi İsmail. Abi o zaman istifa etmeden önce niye azletmediniz ben onu algılayamadım. Herif bugüne kadar yani işte bir bölüm öncesine kadar istifa etmemişti sadece kaçmıştı. O zaman azletseydiniz yani niye şimdi dört kişiyiz yapamayız falan yapıyorsunuz yani onu. Orada benim bir kafam karıştı yani. Abi şey ya. Taiko'nun karısını rehin tutuyordu ya o yüzden azledemediler. Yersen. Peki. Yani ne kadar inanırsın ne kadar inandırıcı gelir bilmiyorum ama. Yok şu an inandım. Şu an inanmış vaziyetteyim tamam bu konuyu kapatabiliriz o zaman. Peki ben o zaman başka bir konuyu getireyim. Abi Maiko'nun hikayesini az biraz anlamıştık bir önceki bölümde ama Maiko bu bölüm tüm hikayesini anlatmıştı. Ne oluyor babası işte hükümdara. Suikastçı babası. Suikast ediyor. Evet. Daha sonra kendisini ve ailesini tabii ki öldürüyor. Suikast ettiği için sepikoyu dayıyor. Sepikoyu. Zaten başka bir şeyi bekleyemezdik yani. Adamlar yani denizdeki dalgayla baş ödemeyince bile kendini öldürüyor. Suikasttan sonra zaten başka bir şey beklemezdik başka bir şey. Zaten 3-5 bölümdür sepikoyu olmuyordu. Ne oluyor lan falan demeye başlamıştık ki sepikoyu hikayesi duyduk bir rahatladım ben orada. Aynen ben de çok rahatladım iyi geldi. Ama abi şey sahnesinde ben çok üzüldüm. Maiko şey diyor ya Maiko hani ben de babamın bu ailemi öldürdüğü zaman onun yıl dönümü geldiği zaman kendimi öldürmek istiyorum ama kocam izin vermiyor. Kocam izin vermediği için de öldüremiyorum ve bu acıyla yaşamaya devam ediyorum gibi bir şey diyor. O çok duygusal bir yandı abi. O da zaten bizim o favori sahnemizin en sonunda doğru olan bir şeydi. Orada bir Maiko için üzüldüm abi. Evet evet Maiko'nun hikayesi üzücü zaten ya o belli yani. Hani zaten daha önce de böyle birazcık şey yapmışlardı bahsetmişlerdi dediğin gibi. Bu sefer biraz daha detaya girdiler falan hani o hala onun acısını işte ilk günkü gibi hissediyor şeyi verdiler bize. Biz de aldık dolayısıyla güzel bir sahne oldu bence de. John'un kültür şokuna ekstra bir kültür şoku da bu eklendi tabi ki. Aynen. Çünkü kocası izin vermeden kadın hiçbir şey yapamıyor ne yazık ki. O şeye de şok oldu zaten hani biz ne dersek işte sözümüz şeydir o kuş muhabbetindeki gibi. Kuşu kesme dersen kesmeyiz yoksa öldürürüm dersen öldürürüz falan hani her laf orada böyle bir Allah'ın emri gibi karşılanıyor ya ona da bir şaşırmıştı yani. Dizinin finaline yaklaşalım o zaman. İki kritik sahne var. Birincisi kuşa dokunulan sahne. İkincisi de deprem sahnesi. Kuşa dokunulan sahneye gelelim. Marie Koy ile konuştuktan sonra John evine gidiyor. Orada köyün CEO'su olduğu için evi güzel. Ben bir eve gideyim bir banyo yapayım falan diye rahatlamaya gidiyor. Sonra bir bakıyor abi herkes ağlıyor köye girince. Ben dediğimi orada Toronago öldü herhalde. Evine gidiyor. Bir bakıyor. Fuji böyle üzgün bir şekilde yavaş yavaş penguen gibi yürüyor geliyor kafasını eğiyor. Diyor ne oldu diyor işte Batçivan'ı öldürdükçe. Abi dur sen hızlı geçtin ya depremden önce mi bu mevzu değil mi? Depremden önce. Batçivan depremden önce öldürüyorlar. Kuşa dokundu diye. İşte zaten John orada. Sen o erkekleri öldürüyorsun. Kırmızı bir kuru bir kuru. Allah'ın kutlu kuru. Seninle ne yanlış oluyor? Ben ölmek için. Benim İlahi İlahi adını neden bana sormuyorsun? Ne? Beni kutlamayacaklar. Gidin. Hepiniz gidin. Orada da bir kültür şoku yaşıyoruz. Sonra hatta diyor ki benim yüzümden öldü herif falan lanet olsun falan geliyor yani zaten bir noktadan sonra. Seninle ne yanlış oluyor? Ama yani John'un yaşadığı kültür şokunu ben izlerken yaşıyorum yani. Ben falan da bir saçma geldi yani. Bir de şeyi de anlamadım John o lanet kuş. Karkezli bir kuş. Niye astı abi oraya? Dry aged mi yapacak kuşu? Evet. O yüzden miydi o? Benim anladığım o abi. Daha böyle tadı iyi olsun diye biraz kurutmaya çalışıyor. Anladım. O nemde de güzel kurur. 35-40. 35 günde falan. Evet. Tabii filmimizin bir diğer gerçeği olan deprem gerçeği işte bu Japonya'da sürekli olan deprem mevzusu sonra gündeme geldi. Oraya geçelim mi? Geçelim tabii ya. Abi deprem sahnesinde biraz keyfimiz kaçtı. Çünkü mega heyelan oldu orada. O mega heyelanla Toronago abimiz bir gömüldü falan filan. Hadi neyse onu çıkarttık zar zor. Çıkarttıktan sonra yalnız köyünde. Köyünde tamamı o heyelanla birlikte gitti. Yani herifin güç bela bilmem kaç tane adam bulup getirdiği o ordu kim bilir ne kadar kaldı bilmiyoruz tabii şu anda. Ama o köy komple kayıyordu yani denize doğru en son. Abi yer yarıldı içine girdi Toronago. Utancından değil ama. Çok garipti. Güzel çekmişler bu arada sahneyi. Hani nasıl diyeyim iyi bir şekilde hissediyorsun yani. Yani geçmiş zaman da öyle bir doğa olayı olduğu zaman ne olabileceğini az biraz görüyorsun. Toronago'yu kumun altından çıkardıktan sonra saldırıya geçen ekibin askerlerini görüyoruz. Onlara hiçbir şey olmuyor bu doğa olayında depremde. Toronago'nun askerleri muhtemelen *** yemiş durumda. Onu da göreceğiz. Bir sonraki bölüm onlarla başlarız gibi geliyor bana. John güzel bir şey yapıyor. İlk önce Toronago'nun yelpazesinden Toronago'nun nereye kazındığını. Nereye girdiğini buluyor. Daha sonra çıkarıyor. Çıkardıktan sonra Mariko geliyor. Hızlı bir şekilde onun katanalarını arıyor abi. Neden arıyor bilmiyorum. Herhalde katanasız yürümesi olmuyor Toronago'nun. John da bakıyor bu büyük bir olay hemen katanasını çıkarıp Toronago'ya veriyor. Toronago da alıp teşekkür ediyor. Çok tatlılar yine. Aslında abi John gay olsa Toronago ile iyi takılır bak ben diyeyim sana. İkisinin arasında. Elektriklenmeleri hep oluyor. Hep oluyor abi. Zıbınla yüzme mevzusundan sonra bu tarz şeyler hep böyle birbirlerine yaklaştırıyor Toronago'yu da John'u. Toronago da bir gülüyor falan. Lan bunu mu verdin bana falan diyor ama bir yandan da hoşuna gidiyor yani. Lan diyor var ya bak şimdi bizi falan koruyor. Bak hediye verdin falan. Şimdi tabi onlar da çok büyük olan şey. Halbuki John için sıradan bir şey yani. Çok istiyorsun al benim kılıcı bunu kullan diyor aslında John. Ama işte onlar için. Bu işte söz olayı işte bu tarz hareketler tabi kültürel olarak çok farklı şeyler olduğu için. Onun da etkisiyle Toronago pozitif yönde etkileniyor gibi gözüküyor. Bir de Toronago galiba o kılıcın hiç önemsiz bir kılıç olduğunu bildiği için gülüyor abi. Aynen öyle ben de öyle anladım. Neyse bu detayı vermeyelim bu detayı bölümü izleyenler anlar. İzlemediyseniz de o detayı bulup yorumlara yazın. Yorum yapılacak yer yok ama olsun. Daha sonra. John. John aslan parçası tabi ne yapıyor? Evine gidecek. Evine gidiyor bir bakıyor Fuji yerde. Abi Fuji'yi ben yerde görünce çok üzüldüm. Ben de ben o Fuji'yi seviyorum ya. Nedense hoşuma gitti o karakter beğendim yani. Fuji'nin sırtına bir şey olmuş. Onu şey yapıyorlar düzeltmeye çalışıyorlar. Doktor gibi bir teyze var sırtına bir şeyler yapıyor. John da gidip onun elini tutuyor. Her şey iyi olacak diyor. Bu arada sıkıyorum her şey iyi olacak demiyor muhtemelen de öyle bir şey oluyor herhalde. Sentiment o yani. Daha sonra John gidip abi taşı kaldırıyor. Bahçedeki taşı kaldırıyor. Çünkü bölüm başında bahçıvanla bir muhabbetleri oluyor. Bahçıvan diyor ki bahçe bahçedir diyor ama bahçeyi güzel yapan şey kayadır diyor. John da gidip kayayı dikleştiriyor. Ve etrafındaki kumları düzeltiyor. Bölüm o şekilde bitiyor. Çok duygusal bir bölümdü ya. Ben çok sevdim bu bölümü. En sevdiğim bölüm oldu abi. Evet güzeldi. Bayağı iyiydi ben de beğendim. O yemek kısmı özellikle çok iyiydi. Uzun tutmuşlar ama başından sonuna iyiydi yani orası. Orayı çok keyifli izledin. Ben de bayağı güldüm eğlendim o sahnelerde. Okla kadar. Aynen. Ama şey söylemedin ya en sonda İsmail'in yanına gelen ablamız. Aaa doğru. Oşido. Nasıl unuttum ya orayı sen anlat. Çok iyi hatırladın. Bu kadar hatırladım. Ahahahah. Oşido geldi ve dedi. Merak etmeyin ben şimdi müdahale edeceğim mevzuya dedi. Söyle kapattılar yani. İsmail çok orada politik davranıyor ama Oşido yani Tayiko'nun karısı abi kadın resmen kan istiyor. Hadi saldıralım falan bulundu. Evet evet. Aynen. O bir dolu gelmiş. İnanılmaz. O orada tutsak tutunmayı tabii kendine yedirememiş. Ve oğlumun geleceği için endişeliyim o yüzden saldıralım diyor İsmail'e. İsmail'in de eli mahkum. Biz İsmail'i kötü adamız. Biz İsmail'i kötü adam biliyorduk. Abi kötünün kötüsü varmış. Aynen abi o kadını sırf bu şey için böyle farklı bir şeye bürümüşler yani. Böyle agresif dominant geldi yani. Dolayısıyla muhtemelen manipüle edecek o da bayağı bir ortalığı. O zaman spekülasyonlara başlayalım Altun. Bir sonraki bölümde sence Fuji yaşıyor mu öldü mü? Bence yaşıyor ya. Yaşıyor. Bence de umarım yaşıyordur ama bence öldü. Bana öldürmezler gibi geliyor yani. İyi karakter. O da çünkü böyle böyle şey bir yani şey olmasaydı şu neydi ya Burito. Burito. Geri gelmemiş olsaydı onu öldürürlerdi derdim yani. Ama şimdi Burito geldi ya. Evet. O böyle arada bir süspansiyon gibi o kadın çünkü böyle işte Moriko Burito John arasındaki dengeyi kuruyor gibi bir rolü var bence. Öyle olduğu için de işte o sırtındaki kulunç ağrısıyla bırakılıyor. Öldürmezler diye düşünüyorum bilmiyorum tabi. Bence de öyle olması lazım çünkü Fuji bence iyi bir karakter. Dediğin gibi Moriko artık biraz daha kocasıyla olmak zorunda istemese de bir şekilde üç beş bölüm Fuji ile idare edip dizinin sonunu Moriko ile yapacağız gibi geliyor bana. Dürüst bir dizi ise Fuji ölmüştür. O da ayrı bir mesele. Bakalım göreceğiz onu. Peki diğer bir spekülasyonu yapalım. Sence Moriko kocasına başkaldırma gibi bir şey yapacak mı? Çünkü Toronaga bir şekilde onları boşayabilir abi. Şu an çok saçma bir soru soruyorum ama olmasını istediğim şeyleri söylüyor gibiyim. Moriko Burito'dan nefret ediyor. Burito da Moriko'dan pek haz etmiyor. Bir de Burito nasıl geri geldiği de muamma yani. Sen orada güzel bir şey söyledin aslında. Orada adam normal bir şeyle gelmediği kesin diye düşünüyorum ben. Yani böyle işte orada yok iki üç tane samuray geldi beni kurtardı ben de kaçtım falan ben onu yemedim yani. Çok muhtemel yani yine bir tahminde bulunacağım ama bu İsmail bizim bu adamı inside information versin diye azat etti. Geri yolladı karşılığında da işte bilgi almak için o taraftan diye düşündüm ben. Çünkü orayı da böyle bir blur bırakmışlar yani. Çok net değil. Adam o hikayeyi de anlatmadı zaten. Hatta orada bir bozuk yaptı yani böyle işte yok kahramanlar ölüdür falan bilmem ne böyle bir saçma salak bir laf söyledi. Ancim zama ozaka'ya tahşet etmezse bu yüzenin lütfen dinlemesini dilerim. Bu yüzenin lütfen dinlemesini dilerim. Ama şunu demek yani anlatmak istemedi yani nasıl olduğunu. Orada da ben şey gibi düşündüm yani İsmail bunu sıkıştırdı kıstırdı tamam hayatını bağışlayacağım. Ama sen de gideceksin ve bana oradan bilgi vereceksin yani ajanı yaptı bence Burito'yu. Kesin abi orada şey diyordu kahramanlar ölüdür hikayeler de çocuklar içindir diyor. Bravo çok iyi hatırladın. Kahramanlar ölüdür böyle iyi başlıyor ama sonra hikayeler çocuklar içindir de böyle o değiş böyle gücünü kaybediyor yani ikinci bölümden itibaren. Ama biz anladık yani günün sonunda aslında bir kahraman değil orada yani. Bana da öyle geliyor. Hatta ölmediği için de birazcık böyle morali bozuk şekilde gelmiş. O zaman üçüncü soru mu sorayım abi spekülasyon yine sonraki bölümle ilgili. Sence bir sonraki bölüm bu kadın saldırı emrini verecek mi? Bu bölüm mesela biraz John Fuji üzerineydi Mariko üzerineydi. Yine savaş hazırlıklarını görmedik. Bir sonraki bölüm sence nasıl geçecek? Abi zaten böyle diye diye dizinin yarısına geldik yani. Ha şimdi savaşacaklar abi bilmem ne yapacaklar falan. Dizinin yarısına geldik ya artık biri bu emri verir herhalde diye tahmin ediyorum da. Şimdi muhtemelen bir sonraki bölümde de olmaz o iş yani şimdi herifin yine şey gitti ordu. Ordunun yarısı gömüldü falan yok öteki taraf karışık zaten. Yine yani böyle birazcık bir sonraki bölüm savaş olmaz gibi geliyor bana. O bölüm sonunda şey görüyoruz ya İsmail'in orduları yaklaşıyor falan. Ben dedim herhalde bir böyle kapı sıcaktar. Emin de olamadım çünkü daha 5 bölüm var. Şimdi savaş başlasa 5 bölüm bittiyse 1. Dünya Savaşı mı lan bu böyle? Baya uzun sürer yani. 5 bölümlük. Aynen doğru söylüyorsun bilmiyorum yani bakalım onu önümüzdeki bölümde göreceğiz. Çok bir ipucu vermediler o noktada. Band of Brothers mesela 2. Dünya Savaşı dizisi 10 bölüm ama 8 bölüm savaş var 2 bölüm de yok yani. Bizimki 1. Dünya Savaşı. Yani bizimki 5 bölümde baya büyük Japonya Savaşı'nı bölüm bölümü izleriz yani ama. Bakalım ne olacak ya ben çok sevdim bu bölümü. Umarım böyle bölümler daha fazla olur. Duygusal bölümler, hikayeli bölümler. Ama savaşa da biraz kanı susamış gibi konuşmuşum ben 4 bölüm podcastleri dinlediğim zaman. Öyle bir durumum yok ama hani o şekilde bir savaşı görmek de istiyorum açıkçası. Evet evet o beklediğin savaş çok yakında belli ya. Belli şu an hazırlanıyoruz. Ama bu aradaki duygusal şeyleri de yani yapmalarını da anlıyorum. Neticede günün sonunda işte karakterlere falan empati de kuruyorsun şey yapıyorsun hani biraz daha işlemesi için izleyenlerin içine. Bu tarz duygusal bölümler de gerekiyor yani açıkçası dizilerde. O zaman bunun üzerine şunu sormam lazım. En sevdiğin karakter şu ana kadar kim? Son sorum. Zor bir soru oldu bu ya. Bilemedim yani şu an çok böyle ya bir kere Toronaga'yı seviyoruz. Yani onu ayrı tutuyorum. Ya hala ben şu an Toronaga'dayım yani. Toronaga'yı bir kenara bırakırsak ben Mariko arkasından Fuji abi. Kadınlara bayılıyorum yani dizideki kadınların politik davranmasına. Mesela Mariko her şeyi birebir çevirmiyor yani. Kadın orada onu yapıp şey yapabilir. İki erkekten birisi birbirini öldürsün ben de rahatlayayım moduna girebilir ama yapmıyor yani. Orada biraz arayı kalibre ediyor yani. Fuji'yi de çok seviyorum. Neyse bakalım. Fuji'yi ben de seviyorum ya. O iki kadın karakter de çok iyi ben de ikisini de çok seviyorum. Zaten abi başka da yani böyle ön plana çıkan çok bir karakter yok yani açıkçası. Yani Mariko, John, Toronaga işte bunlar birinci sıradalar. İkinci sırada da işte Yabusele, Yoshi, Fuji ve diğerleri geliyor yani. Hierarşi var. Burito, İsmail üçüncü şeyde. Abi bir de suratı yanık bir tane adam var ya. Konseyin dört elemanından birisi. O adamın hikayesini merak ediyorum ben. Umarım onu anlatırlar. Onu anlatmadan bitirirlerse abi çok sevinirim. Abi onu anlattılar ya vebalı herif. Ciddi misin? Oha! Ben de onu da kaçırmışım. Veba mıydı? Neydi lan o hastalığın adı? Veba değil. Vallahi unuttum ya şu an. Cüzdan, cüzdan. Cüzdan abi cüzdanlı herif. Aaa! Cüzdanlı evet şimdi aklıma geldi. Abi cüzdan 1600'lerin hastalığı mı? O kadar eski mi ya? Ne bileyim abi ben öyle hatırlıyorum. Uyudurmuyorsam şu an. Cüzdanlı gibi hatırlıyorum. Ha bir de herifi niye perdenin arkasından konuşturuyorsunuz onu da anlamadım yani. Abi işte bulaşıcı hastalık diye mi korkuyorlar acaba? Abi bulaşıcı hastalıklısa herife aynı odada oturmayın yani. Adamın önüne bir tane perde koymuşsunuz sadece ön tarafı kapalı perdenin. Sağ, sol, o arkası açık yani. Adam cüzdanlı demek ki. Ben yüzü yandı falan sandım o adamın. Yok ya cüzdanlı herif. Yanlış hatırlamıyorsam. Yok abi doğru hatırlıyorsunuz. Sen bu diziyle ilgili her şeyi çok iyi takip ediyorsun abi. Ben senin kadar iyi yakalayamıyorum olayları. Kaçırıyorum. Ya bir de şey arasında ben çok gidiyorum ya. İngilizce ve Japonca arasında. Ben bir de diziyi Japonca izliyorum. Yani İngilizce konuşulan yerleri de Japonca konuşuyorlar. Direkt altyazı takip ediyorum. Orada bazı yerlerde bazı kelimeler falan beni bitiriyor zaten böyle. Çok da Disney güzel bir dil kullanmış. Orada edebi sanki Shakespeare İngilizcesi gibi altyazılar var abi. Bazı kelimeleri durdurup bakıyorum. Lan bu muydu? Ben hep alın alıyorum. Ooo sen zormuş ya. Daha challening bir şeymiş seninki. Full Japonca yani. Full Japonca. Ben dizinin orijinal dilini Japonca sanıyordum. Mersem, asıl John falan filan İngilizce konuşuyormuş. Ben onu sonradan öğrendim. Evet. Ne yaptın abi Japonca olarak mı açtın diziyi sen? Hep Japonca izledim. Bu bölüme kadar. Bu bölüm bir başta İngilizce alayım bakayım dedim. Sonra bir baktım John Monshane oluyor. Bizim Japonlar Japonca konuşuyor. Lan dedim oğlum ben boş yere Japonca izlemişim bunu. Neyse. John'a da Japonca dinledin yani bugüne kadar. Evet. Bu bölümü de bitirdik o zaman. Bitirdik ya. Güzel bölümdü. Güzel duygusal anlam oldu. Evet evet güzel bölüm oldu. Dörtlü olmadı ama artık onu da... Bakalım. Öteki bölümlerde ne olacak? Yani birazcık merak ediyorum. Ben de abi. O zaman bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle. Görüşmek dileğiyle.