Succession: Özel bölüm

Bu bölümde, hem hepimizin keyifle izlediği sevdiğimiz filmlerden hem de yapay zeka teknolojisinin arkasında gizlenen potansiyel tehlikelerden derinlemesine bahsettik.
İkinci sezonun çekimlerine kaldığımız yerden, daha da derinleşerek ve yeni konularla devam edeceğiz. Yeniliklerle dolu yeni bölümlerde görüşmek üzere!

Bölüm İncelemesi

Bu bölüm ikinci sezonu konuşmaya başlayalım. İzlediğiniz için teşekkür ederim. İzlediğiniz için teşekkür ederim. Dün gece çok güzel uyudum. Bebekler gibi uyudum. Biraz açar mısın çoktan kastında mesela günde 5 saat mi? Günde bu arada hafta içi de dahil 5 bölüm falan izliyorum. Onu izlerken bir şeyler yapıyorum ne bileyim oturup kalkıyorum işte. Baya bir köpeklerle oynuyorum. İşe yarar bir şey yapmayıp hani hiçbir şey düşünmeyip sadece dizi ve köpekle geçen bir 4-5 günüm oldu. Çok çok iyi geldi. Sanki böyle 2-3 ay izin yapmış gibi hissediyorum. Yarın işe nasıl döneceğim bilmiyorum abi. Normalde bu kadar. Bu kadar fazla izlemiyorum. Ama bu süre biraz herhalde böyle bir boşluğa ihtiyacım vardı. Havalarda sağ olsun çok soğuk olduğu için çok kolay bir şekilde bu moda girdim. Yani güzel oldu bana güzel geldi. En son ne zaman bulmuştun o boşluğu hatırlıyor musun? Evde durup bir şeyler yaptın. En son ne zamandı? Evde yalnız kaldığım sürece bunu hissediyorum. İlişkiler içinde herkesin böyle ayrı zamana ihtiyacı var. Pek gün içinde fark etmiyorsun ama onu bulduğun zaman hissediyorsun. En son ne zaman oldu? Muhtemelen geçen yıl oldu. Tatile gidince falan da. Ya da yalnız başıma mesela Türkiye'ye gittiğim zaman da bunu hissetmiyorum. Çünkü sürekli bir şey var. Yoğun bir program. Onu gör, bunu gör. Oradan şuna git. Git şu yemeği ye. O bayağı yoruyor beni. Evde hiçbir şey yapmadan oturmak benim en favori etkinliğim bu aralar. Biraz da şeyi de hissetmeye başladım artık yavaştan. Ne kadar kaliteli vakit geçirirsen geçir. Ya da ne kadar yaptığın değişik şeyler olursa olsun vücudun bir dinlenmeye ihtiyacı var. O da hani gerçekten en sabit olduğun yerde en çok dinlenebiliyormuşsun. O da benim gibi geliyor bana. Doğru. Mantıklı. Tatile gidince ne oluyor abi? İşte denize gireyim diyorsun. Yalnız olsam bile. E yoruluyorsun. Onu yapıyorsun. Sanki böyle bir detoks gibi oluyor bana. Bir de bunun yanında şeyi yapabilsem aslında çok daha güzel olur. Telefonu falan bıraksam iyice artık uçuşa geçmiş olurum. Tatile benzer etki yapması için tatilde tek bir yere gitmen lazım ve uzun sürmesi lazım. Ayrıca öyle benzer etki yapabilir. Öbür türlü logistik bir challenge zaten. Sürekli hareket edilir. Değil mi? Aynı yani. Sizin var mı böyle çılgınlık? Dizi izlediğiniz vakitler hayatınızda? Benim senede 2-3 kere oluyor. Yani böyle benim de herhalde 2-3 gün falan sürüyordur. Tabii işlerden dolayı hafta için falan genelde olmuyor ama bazen bir tatile denk geliyor. Bazen bir hafta sonunda denk geliyor. Uzun uzun dizi izliyorum. Dizi, film falan. Ama genelde daha önceden izlediğim filmleri izlemek keyif veriyor. Yeni bir dizi izlemek ya da yeni bir film izlemek keyif vermiyor. Çünkü yine kafana çok çalıştığın sonunda kalıyorsun. Mesela sen diyorsun ya işte köpeklerle oynuyorsun bir taraftan. Bir taraftan onu izliyorsun. O zaman çok keyifli oluyor. Zaten kaçıracağın bir şey yok. İzlemişsin. Keyfini çıkartıyorsun. Keyifli anlarını hatırlıyorsun zaten onları beklerken. Bir taraftan da diğer işlerinle böyle küçük küçük uğraşıyorsun. Aşırı keyifli bence. Ama bir süre yapınca bunu 4-5 gün falan bırakamıyorsun abi. Böyle bir şey haline geliyor. Uyuşturucu gibi bir şey. Ben hatırlıyorum üniversitede. O zamanlar Heroes vardı. Herkes konuşuyor konuşuyor. Ben hiç izlememişim. Bir hafta sonra dedim ki ben de izleyeyim. Açayım işte bütün bölümleri indirdim. Okulda. Üniversite interneti o zaman uçuyor. Evdeki internet o kadar hızlı değil falan. İndirdim DVD'lere bilgilerle kaydediliyorsun. Eve geldim. Oturdum izleyeceğim. Abi bir bölüm izledim. Çok güzel. 2, 3, 4. Gidiyor. Sabahtan akşama kadar. Yani yemek yiyorum ve onu izliyorum. Uyuyorum. Sabah kalkıyorum onu izliyorum. Abi hafta sonu bitti. Pazartesi oldu. Dedim ki ben evdeyim. Gitmiyorum okula falan. Pazartesi izle. Salı izle. Çarşamba şeyim var. İşte önemli dersler var. Salla diyorum. İşte şey yaparım. Bir sonraki sınavda. Ben galiba o sene birkaç dersten kaldım. Sırf o yüzden de üniversite uzadım bir sene. Ama şeydi yani. Mesela onları izledikten sonra tekrardan normal yaşama döndüğümde şey hissediyordum. Ya ne kadar güzeldi. İşte dizi izlerken çok böyle eğleniyordum. Şimdi buraya geldim. Tekrardan böyle hayata adapte olmaya çalışıyorum gibi falan gelmişti. Onda bence bir sınırı var ama yine ara ara yapıyorum. Artık tabii üniversitede bilmem ne olmadığımız için bunu iki üç gün belki işte max dört beş gün hadi diyelim yapabiliriz falan. Ama iyi ya insanı kendinde hissettiriyor. Ya bir de şey seviyorum ben. Daha önceden izlediğim bir filmi tekrardan izlemeyi çok seviyorum. Eğer seviyorsam yani filmi. Bazen ileri alıyorum. Bazı bölümlerini çok sevmiyorum mesela. O zaman ileri alıyorum. Çok keyif veriyor bana. Bir de şey alışkanlığı başladı. Çok kafayı yormayacak dizi izleme alışkanlığı. Hatta dün One Dollar Lawyer diye bir dizi var. Galiba Kore dizisi. Nasıl açıldı hiçbir fikrim yok yani. Ya Netflix'e bir şeye bakıyordum ya bir yere bakıyordum falan. Bir şekilde başladı o. Ben de yatıyor muydum uzanıyor muydum bir şeydi. Komik geldi ismi. Neymiş falan derken böyle ilk bölüm falan derken geçti. Abi komple bir sezonu bitirdim ben. İyi günler. One Dollar Lawyer izliyorum. Bir taraftan da bugün Lego falan yapıyorum. Güzel yani hani ikisi beraber arada. Bir de de geçtiler. Bu use case bana yabancı geliyor biraz. Yapmadığımdan değil de çok nadir yapmışımdır. Aklıma bir Californication geliyor. Böyle tekrar tekrar açıp baktığım. O da pek fazla değil doğrusu. Siz hani sanki müzik dinler gibi galiba dizi ya da film de izliyorsunuz. Arka planda o varken başka bir şey yapmak amaç aslında. Bu use case bende yok. O yüzden de pek izleyemiyorum. Hep bir şey açtığı zaman odak noktam olması gerekiyor. Onu o kadar sevmiyorum. Her şey güzel oluyor mesela. Müzik açıyorsun. Müzik açarken televizyonda bildiğin bir filmi açmak çok güzel oluyor. Arka plan gibi. Görüntü film daha geliyor. Müziğin sen kardeşinin. Aynen. Mesela ben onu İspanya'da çok Bukowski'ye açardım. Bukowski diyorum ya. Miklö Boski'ye açardım abi. Arka planında dururdu. Interstellar'ı çok açıyorum. Mesela Seda ile şeyi çok izliyoruz biz. Nothing Yili. 10 kere 20 kere izlemişizdir abi. Yani sürekli bizim Netflix'e gir. Hep yarıda ya da işte bitmiş. Tekrar başlamışız falan böyle. Çok ilginç. Ya şeyi yatırımı zor oluyor. Arka'nın biraz önce dediği mesela Netflix'e iyi bir dizi bulmak benim için çok zor abi. Ya biri önercek ya şunu izle diyecek. Netflix'te doğru düzgün bir dizi yok. O yüzden Netflix'te bildiğim şeyi açıyorum ben de genelde. Yoksa yeniden başla yatırım yap falan biraz zor geliyor. O yüzden Succession gibi dizileri işte biz sana önerdik. Sen bize öneriyorsun. Öyle izleniyor. Yoksa ben dizi izleyemiyorum artık yeni dizi. Benim de derdim o zaten aslında evet. Bir şeye oturuyorum. Sahibi böyle genelde bırakıyorum. Bu Yusuke'ye zil hiç geliyor bana. Deneyebilirim. Bu biz artık garantici miyiz? Böyle daha kaliteli bir dizi izlemek istediğimiz için mi oluyor? Yoksa diziyi izlerken kafayı yormak istemediğimiz için mi? İkisi de. Çünkü mesela Severance'ı izlerken ben şeyle izledim. Çok böyle güzel görünüyordu. Ama izlerken izliyorsun ama başına oturmak ve izlemek sonrası. Yani ekstra başka bir şey yapamazsın. Çünkü kapan karışıyor yani ne oluyor ne bitiyor onları takip edeyim gibi bir algı oluşuyor. O muhtemelen ekstra. Ama seni yoruyor da bir taraftan. Seviyorsun ama yoruyor. Devam ediyorsun devam ediyorsun falan. Bitirdiğinde yine bir hoşnutluk duyuyorsun. Ama ekstradan beynin de yorulmuş oluyor. Bir şeyi ikinci kez izlediğinde ya da hatırlamak için ya da ne bileyim arkadan dönsün diye izlediğinde. Hoşnutluk kalıyor. Beynin de yorulmuyor. Bence çok güzel olay. Yani Harry Potter açıyorum ben mesela arada bir. Arkada dönüyor. Hatırlıyorum olayları da biliyorum falan. Keyifleniyorum ama sıfır beyin yorulması. Hı. İnsanların artık bu. Etenşiyon spenimi nesi ya daha düşük. Hani ilk beş dakikada dizinin ya da filminin insanları kendilerini bağlamasını istiyor. Ama çoğu film dizide öyle değil ne yazık ki. İyi şeyler. Böyle ilk sahneden sizi öküz gibi yakalayan bir şey var mı? Heroes mesela öyledir zamanında. O çok iyi başlangıcı vardı hatırladığım kadarıyla. Öyle dizi filmi ben pek hatırlamıyorum artık. Mesela Dune abi çok güzel film falan herkes bayılıyor. Çok sıkıcı. Çok üzgün hissettim kendimi. Zamanım gitti lan üç saat gitti falan oldu ama. Çok sıkıcı abi. Abi Dune'e bak ben Dune şeyiyimdir, aşığımdır. Bu arada Denis Villeneuve'ı da çok seviyorum. Ama Denis'in diğer, D'n'il'in diğer filmleri de o sıkıcı yani. Bunun için de daha önceden bir zaman efor harcamış olmak gerekiyor demek ki. Yani mesela ben Dune serisini tamamıyla okudum. Tekrar tekrar okuduğum kitapları da var. Böyle olunca insan bir taraftan Denis Villeneuve Dune çekiyor ki kendisi de hani fanı. Dune fanı. Ne kadar olacak, ne kadar iyi olacak. Zaten beklenti olarak çok iyi olacağını düşünüyorsun. Ve onu izlerken de kendi ya daha önceden sanki izlemişsin gibi bir şey oluşuyor bende. Daha önceden okurken kafanda kurmuşsun. Kurduğun şeyleri orada bir daha görmeye başlıyorsun falan. İnanılmaz zevk veriyor. Ama eminim ki eğer Dune kitaplarını okumadıysan o kadar çok kendini zaten hype'lamadı ve içinde ne olduğunu hani çok da kestiremiyorsan. Dune şey oluyor olabilir. İşkence oluyor olabilir. O uzunlukta bir film. O aa ne kadar yavaş. Bu sahneye ne gerek vardı falan. Senin dediğin etki tabii ki önemli ama yani hem o olsun. Tamam ben kitabı okumuş da olayım mesela. Yine sıkılabilirim ama. Sıkılabilirsin tabi. Lord of the Rings'i de okumamıştım öyle değil. Lord of the Rings çok iyi bir ilk film. Hiç öyle sıkılmamıştım. Dune'un iki filminde de ben sıkıldım. İzledim. Okey. Beğendiğim yerler oldu. Okey. Ama o akışta bir sorun var bari. Söyle hikaye anlatımında bir sorun var. Oyunculukta da bence. Az çok sorun var. Harbiye var. Harbiye var. Daha falan iyiydi de hani ben Zendaya, Mendea ya da o Fransız çocuğu falan çok sevmiyorum. Şöyle bir olay. Şimdi Yüzüklerin Efendisi ile karşılaştırıyorsun ama o dönemde Yüzüklerin Efendisi bir kitap bir film şeklindeydi. Evet. Burada Dune'u iki filme bölmüşler yani ilk kitap. Yani keşke bir kitap bir filmde çıksaydı diyebilirsin. O zaman daha böyle üst notaları gösteren bir film olurdu. Ne dediğinde hakkı olabiliriz. Ama benim gibi biri için uzun olur. Uzun izlemek de okey olduğu için ben aşırı beğendim. Tabii ki bir başkası için bu değişiklik. Yüzüklerin Efendisi nedir o kast ya? Nasıl bir seridir o? Nasıl çekilmiş? Ben ilk izlerken şey demiştim yani benim hayal ettiğim şekilde nasıl bir film çekilebilir? Ya. Hala aklıma aldı. Çok başarılıydı. Hobbit serisi de başarılıydı. Kafamda canlandırdığım her şey oradaydı ya. Bir de bu arada çok pardon şöyle bir şey de olabilir. Ben Yüzüklerin Efendisi konusunda çok aşırı hype ve heyecanlıydım. O yüzden benim ekstra hoşuma gitmiş olabilir. Düğün konusunda da aslında Erkan sana şeyi soracağım. Sen bütün kitapları okudun falan. Aşırı hypesin. Ona gittin. Ona rağmen çoğu insanın sıkıcı bulduğu bir filmi iyi bulduysan muhtemelen o çok iyi bir filmdir. Çünkü senin beklentin daha yüksek aslında. Evet ama ben neden iyi buldum? Görsellerini çok başarılı buldum ben. O gezegene gitmek çok hoşuma gitti. Orada baki tarcayasaydım eğer mesela böyle bir gezegen olsaydı mesela. O da hoşuma giderdi. O yüzden oradaki geçen ekstra zaman benim için çok iyi. Bir başkası için olmayacaktır. Onu seyredmeye çalışıyorum. İkincisi de kitapla ayrık olduğu yerler var tabi ki. Sonuçta film çekerken bunları göz ardı edemezsin. Değiştirilmesi gereken bazı yerler oluyor haliyle. Ama kitaba sadık kalma konusunda da birçok son dönem yapımlarından çok daha iyiydi. O da çok etkiledi beni. Bir üçüncüsü de Yüzüklerin Efendisi kadar olmasa da kitabın ekrana aktarımını çok başarılı buldum. Düşündüğüm gibi olan şeyleri daha iyi gördüm. Evet hani kas seçimi falan tartışılır mı tartışılır işte konuşursun. Ama ben genel anlamda görseli yüzünden, yarattığı atmosfer yüzünden ve kitabın düzgün uyarlanması yüzünden çok başarılı buldum. Çünkü son dönemde herhangi böyle bir şey izlediğimde ilk tepkim şey oluyor yani. Neyi bozacaklar acaba? Mesela Apple'ın Foundation'ı var. Foundation'ı çektiler abi. Dediler ki Apple çok güzel dizi çekecek. Asimov'un Foundation'ı mükemmel olacak. Kitabın uyarlaması zaten bunu yapsa yapsa Apple yapar falan dediler. Abi ilk bölümü izledim. Dedim ki tamam okey değiştirmişler bazı yerlerini. Okey yani tamam ama güzel hani ortamı falan yakalamışlar. İkinci bölüm bir başladı. Kitapla hiçbir alakası yok. Ben ne izliyorum dedim. Hatta geçen gün galiba dedim ki ikinci dizinin bir başından başlayayım dedim. Hani ne olacak ne olabilir dedim. Ben ne kadar daha değiştirmiş olabiliyor. Safsata ya. Safsata yani. Foundation falan değil adına başka bir şey deyin yani. İsmet'te, Mehmet'te değil yani bu makul serisi falan değil. Öyle olunca ve gerçekten bir şeyin aktarıldığını görünce herhalde insanın hoşuna gidiyor galiba. Onun dizisi de var baktınız mı HBO'da? Bakmadım ben. Dune'un dizisi geldi. Benim dizisem de. Tavaş yanımda. Three Body Problem vardı. Onun da aktarımı aynı Foundation'da Erkan'ın anlattığı gibi böyle değiştirmelerle falan olmuştu. Onu da eleştirmişlerdi baya. Ben kitabı okumuştum. Netflix'in yaptığı işi de baya beğendim ama işte aktarırken değiştirirken falan iyi de değiştirir misin herhalde kötü de değiştirir misin bilmiyorum. Birazcık diversity, equity, inclusion falan yapmışlar. Aksiyonu ön plana çıkarmışlar. Kitapta normalde her şeyi Çinliler yapıyor mesela. Böyle bir iki batıl karakter var o kadar. Bence okeydi gayet keyifliydi. İzlemediyseniz bakın Three Body Problem. Ben kitapları okudum. Kitaplar çok iyi. Ama ikinci kitaptan itibaren bir yeter bu hani sürekli Çinlilerden. Çinliler de yapmasın artık bazı şeyleri falan olmuştu. Ama haklılardı adamlar yani. Bir başka şurada Hollywood'da bir film izlesen her şeyi Amerikalılar yapıyor. Ama bilmiyorum Netflix güzel yaptı diyorsun. Belki bir şansı verilebilir. Ben keyifli yaşadım. Farklı farklı falan da. Abi belki bize yine güvendiğim insanlar Three Body Problem'a şöyle başladı kitapları okuyup fanatik olanlar. İlk bölümde inanılmaz bir dizi harika. İkinci, üçüncü, dördüncü bölümde yok böyle bir dizi kesin izlemelisin. Sonlara gelince ya biraz bozdular ama bence çok iyiydi. Muhtemelen herkes Alberg gibi düşünüyor hani. Baya iyi benim buradan anladığım kadarıyla. Ben ilk bölümü izledim. Ondan sonrasını bıraktım bir şeyler geliyor oraya. Ama şey dediğin Alberg biraz dayı orada hani şey olmuş ya. Böyle diversity falan işin içine girmiş. Şimdi ikinci sezon çekiliyor. Trump'la beraber onlar da dayı bacıtı keser mi abi? Umarım yapmazlar. Yani yaptıkları şey fena değildi çünkü. Saçımlar, karakterler vesaire. Yani benim şey problemim yok işte ana karakter kadın olmuş, yok renkli olmuş, olmuş bu olmuş. Hikayeyi çok bozmasınlar der. Kitap kadar iyi değildi bu arada dizi. Kitap çünkü çok iyi. Ama öyle değildi. Cass kötü deyince June'un Cass'ine baktım abi. Timothy var. Timothy'ye kötü diyemezsin. Seni çarmıha girerler. Biraz önce kötü dedi ama. Ben o herifi sevmiyorum. Tom Holland'ı falan da sevmiyorum. Bu yeni yetme adamları sevemiyorum yani. Ben böyle Harrison Ford'çu falan bir adamım. Tom Holland'a laf edersen bak karşına ben çıkarım. Timothy'ye istediğini de. Ama ben her şeyden çok güzel Tom Holland'a laf ettirmem. Timothy, Çarmıh diyordun. Tom Holland daha bir ötek abi. Tom Holland bence iyi bir oyuncu abi. Neyse tartışmayalım, arkadaşlığımızı bozmayalım. Tom Holland güzel dans ediyor olabilir ama oyunculuk biliyor. Abi sonra Oscar Isaac var. Oscar Isaac bence baya iyi bir oyuncu. Javier Bardem varmış bu arada. O iyi. Ne vardı ya şu Skyrim'deki adam var. Ah adını unutmuyorum. Fena değil yani ilk beş kişiye baktım abi. Josh Brolin var. Peki sevmeme nedeni, mesela Dennis Bündel'in diğer filmlerinde nasıl hissettiniz? Örnek veriyorum. Blade Runner. Arrival ya da işte Blade Runner 2049. İkisi de çok iyiydi bence. Onlar konusunda bir sıkıntı yok yani. Dune'u da beğendim de Akış'ı beğenmedim yani sıktı beni. O hissi aldım hani otururken. Ben şuan sıkılıyorum ama hani görüntüsü, artistliği zırtı pırtı işte ortamı yaratmış herifler bir sürü iş var falan. Onun hatırına izledim. Ama sıkılarak. Ya Eraybullah'ı laf eden varsa. Şu an direkt çıkabilir yani. Konuşmadan bu podcastten hayatımızdan çıkabilir. Yani Interstellar için de aynı şeyi diyorduk ama bu konuya girmeyeceğim gerçekten. Arkadaşlığımız zedeleniyor. Interstellar'ı sevmeyen mi var ya? Buyurun başkanım. O'Reit diyen vardı ya. Kimdi o? Kimdi o O'Reit diyen? Bu arada konuyu ben Ayberk'e şöyle paslıyorum. Biraz önce söylediğimiz gibi hani dizi film konusunu ben açtım biraz. Ne izleyeceğimi bulamıyorum. İnsanlığı, benim gibi zevkli olan insanların ne izlediğini merak ediyorum. I am D.B. ya da işte Rotten Tomato bu soruya cevap vermiyor. Sen bir şeyler söylediğin zaman daha bak senin gibi düşünenler bu filmi seviyor gibi bir şey demiyor. Ben bunun için bir uygulama buldum. İki yıldır onu kullanıyorum. Taste diye bir uygulama. Bir daha söylermisin anlayamadım da. Taste mi? Taste. Taste. Taste. Okey. Tat. Su taste'si su yolunda. Eyvah. Bunu beğeniyorum bunu beğenmiyorum gibisinden. O sana yorumlarda bulunuyor. Git bunu izle falan diyor. Ve bana söylediği her filmi diziyi ben çok sevdim abi. Senin AI ile ilgili söyleyeceklerin vardı. Ama AI ile ilgili şeyler söyleyeceğim diyordun. Bu film dizi konusunda çok güzel bir şey. Ama şimdi böyle bize iyi recommendationlar yapan uygulamalar falan daha fazla yokken abi. AI neden hayatımızda bu kadar önemli bir şey haline dönüşüyor? Yani ben şeyi anlamıyorum abi. Sen bunları izlediysen bu filmleri kesin izlemelisin diyen bir uygulama yok bana. Ama ben sofistike bir soru sorduğum zaman öküz gibi cevap veren bir kod var. Benim kafam karışıyor abi. Ben Che Chie Pity'ye desem ben bu sekiz filmi çok seviyorum. Hangi filmi izlemediğim bana çok güzel cevap verecek yeminim. Ama nedense uygulama yoktu bugüne kadar. İyi güzel not yapar bakmasına katan. Herhalde Amazon'un recommendation sistemi ya da Netflix'in recommendation sistemi falan daha algoritmik de generator AI gibi çalışan bir şey değildi. Ama onu aslında değiştirebilirler artık. Zamanında da değiştirirler. Hatta ya da şu an değiştiriyor bile olabilirler. Biz konuşurken generator AI nasıl sana yardımcı olabilir? Örneğin mesela art framework'ı şöyle olan bir şey bul bana dediğinde yardımcı olacaktır. Çünkü bütün frame'leri analiz edip aralarında benzerler. Bir tane özellik kurabilir visual framework'lar arasında falan. Ya da bütün filmin script'ini çıkartır. Script'ler arasında belki bir analiz yapabilir. Böyle böyle spesifik işler, başarılar çıkacak diye bekleniyor zaten de. Daha benim de öğleyle bildiğim bir şey yok. Çıkacaktır ama. Çıksın yolumuzu bulalım. Yani pattern'ı nasıl ayarlayacak? Mesela ben diyelim ki bilim kurgu çok aşırı hoşuma gidiyor. Filmleri seçerken de işte bunları falan söyledim. Ama bir taraftan da ben Holiday filmini bayıla bayıla izliyorum. Tekrar tekrar. IMDB puanına baksan 6 falandır yani. Bayıla bayıla izliyorum ama yani öyle böyle değil. Yılbaşında açarım, sıkıldığımda açarım, çok keyifliyimdir açarım falan. Şimdi bana sadece Holiday üstünden bir film önerecek falan olsa diyelim ki 8 tane film önerelim dedi soner. 8 tanesinden bir tanesini de Holiday seçtim. Ne yapacak abi? Yani bunun haricinde başka bir doğrusu gün romantik komedi falan izlemişliğim de yok belki. Nereden bilecek yani benim Holiday'de ne ki? Ben bir tane filmi çok sevdiğimi. Biraz da dedim ki ekran şeylerini kontrol edebilir. İşte frame'lere bakabilir falan dedim. İkincisi de text'e bakabilir dedim. Mesela iki örnek verdim de çok boyut var. Bir şey gibi düşün yine ağırlıklı. En tane boyut varsa her birinin ağırlığını nasıl kalibre ettiğini falan onu artık algoritma yapandan karar verir. Ya da kişiye göre belki o kalibrasyon değişebilir. Sen görseli ön plana koyuyorsun. Başka biri müziklere bakıyordur. Biri için oyuncular çok önemlidir. Ya şunu demek istiyorum. Ben bunun sanki unik bir şey olduğunu düşünüyorum ama muhtemelen değil. Belki bunu düşünen 10 bin kişi vardır aynı anda. 1 milyonda 10 bin kişi belki böyle düşünüyordur. Kendimi unik zannediyorum falan. Bir tek Holiday izliyorum falan diyorum ama 10 bin kişi 1 milyonda bence çok şey bir rakam. Bunu da mı birleştiriyor yani? Bunu da birleştirebilir mi? Bunu da algılayabilir mi? Yani sonradan daha böyle... Ya yapar da sen tatmin olur musun orası çok tricky. Sorduğun soru zor. Anladım ben senin sorduğun soruyu ilk başta. Doğrusunu bilmiyorum. Çünkü art birazcık karışık bir subject. Subjective diyoruz ya bayağı. Çok boyut var. Hangi boyut kimin için ne kadar önemli? O insan için hayatının hangi döneminde ne kadar önemli? Belki sen 3 sene sonra sevmeyeceksin mesela o filmi o kadar. Bunlar zor. Art demişken bir hatıra araya gireyim. Ben askerden gelmişim. Seda'yla çıkmaya başlamışım. Albert'le tanıştıracağım. Dinçer ve Dilek var. Bir yerde oturduk, içiyoruz falan. Bir anda konu art vs. engineering oldu. Eyvah. Dinçer art art art art diye böyle bastırıyor. Albert de engineering. Bunu nasıl hatırlıyorsun ya? Çok iyiymiş. Kaç sene önceki olay kim bilir? Dilek dedin mi? Art vs. engineering unutulmayacak bir konu ya. Nasıl unutulmayacak? Unutmayacağız. Ne bileyim. Unutmuşum. O an Ankara'da tanışabilecek neyse çok insan vardı da işte biz de onlardan birisiydik böyle güzel bir konuydu. Şimdi I work in art'ın hani... Nuanced olması. Devran döndü diyorsun. İç içe şeyler. Aynen. Hava 19 derece. Herkesin g**ü donuyor. Ama içeride içleri ısıtan bir art vs. engineering muhabbeti. Hiç hatırlamıyorum mesela. Dinçer art art diyor. Bunlar savunacak şeyler mi? Kamp yaratacak şeyler mi? Nasıl bir tartışmaydı? Hiçbir fikrim yok. İnan ki. Ama eminim şu an Dinçer ile bu konuyu konuşursanız yine aynı kutupları tutabiliriz. Vallahi bilmiyorum ki. Neyit kundur? Hani şeydi herhalde engineering ile art yapılabilir mi? İç içe olabilir mi? Olamaz mı gibi bir şey. Yok hangisi daha önemli? İnsan olduğu için. Öyle bir konuydu. Yanlış anladım. Haa hangisi daha önemli? Ooo o zaman engineering. Yani. Öyle bir sanat akımı vardı bu arada ya. Şey yapıyordu. Mühendislik işlerinin, çizimlerinin falan sanat olduğunu söyleyen bir akım vardı. Adını hatırlamıyorum da. Şey diyor işte bir çizim varsa ve bu mühendislikte yaratıldıysa sanattır falan diyor. Çok uzun süreliği olmamış galiba da. Bir süre o çizimleri falan sanat olarak çıkarmışlar. Kakalamışlar. Kakalamaya çalışmışlar. Avantgard dönemi ya. İşte herkesin bir şeyler yaptığı. Ama onlar öncüymüş o zaman. Çünkü şu an AI'nin çizdiği şeyleri ayırt edemeyenler var biliyorsunuzdur işte. AI bir imaj yaratıyor. Generative'e ya. İkisini yan yana koyuyorlar çizen adamla beraber. Acayip abstract bir şey düşünün. Bunları çok iyi yapıyor şu an yani. Ve ayırt edemiyorlar. Hangisini insan yaptı, hangisini AI yaptı. Buna Van Gogh testi deniyor biliyorsun. Turing testi gibi bir şey bu abi. Benim söylediğim avantgard dönemde şey var. Artık bu güzel resim yapma, işte güzel müzik yapma falan bunlar değildir falan deyip kenara attıkları dönem. Böyle manifestolar yayınlıyorlar ve diyorlar ki artık fikir daha önemlidir diyor. Mesela sahnede bir şey izlemeye gidiyorsun. Herkes böyle oturuyor mu oturuyor koltuklarına şunlara bunlara. Sonra o oradaki sesi sana tekrar geri veriyor. İşte sanat nefes falan diyorlar. Yani hani fikir. Geliştirdikleri bir dönem. Şu sanattır, bu sanattır falan dedikleri dönem. O dönemde bir diğeri de çıkıyor. Diyor ki mühendislikte bir sanattır diyor. Onu veriyor yani. Bunu tartışırsın ben mühendislikte sanattır demiyorum tabii ki. Öyle bir mantık. Ama şu anda gelindiği noktada AI sanat yapıyor mudur diye soracaksanız çok karma karışık bir yere gidiyor yani. Soruyoruz. Oğlum AI tamam veriyorum abi. AI bence sanat yapmamalı abi. Yapıyorsa bile durmalı yani. Şu an dursun. Öyle bir tane post vardı ya da meme miydi? AI'in benim çamaşır... Yiğit Özgür karikatürü gibi bir şey bu. Şey diyor. Ben söyleyeceğin meme'i biliyorum bu arada. AI'dan şunları bekliyorduk bunları yapıyor ya diye. AI diyor benim çamaşırlarımı yıkasın diye bekliyordum. Ben de sanat yapayım diye bekliyordum. Ben çamaşırlarımı yıkıyorum AI sanat yapıyor. Aşırı saçma. Yapmasın abi bıraksın. O meme olayı 12'den vurmuştu ya. Çok sevmiştim. Ama çamaşır yıkama süresi. Sıradaymış öyle söylüyorlar. Robotik şu an hiç olmadığı kadar promising bu generative modeller sayesinde. Ve zaten öncü şeyleri görmüşsünüzdür. Belli şeyleri sıraya dizen, alıp elmayı kesen atıyorum ya da bir tabağa bulaşık makinesine koyan çok spesifik taskleri böyle dutmuş gibi yapan robotlar var. Şu an herkes bir robot geliştirme değerlendi. Böyle start-up'lar falan da var. Bazıları hatta public bile böyle 100 milyona yakın yatırım falan alanlar var. Herif mesela dediği gibi robotu yapıyor. 100 milyon diyorum oğlum. İnanmıyorum da bunlar SEED sayıları yani. Gayet ciddi. Ne yapacak abi benim çamaşır makinesine koyacak mı? Yani spesifik taskler olarak düşün. Hani böyle bir nasıl diyeyim Spielberg'in filmlerindeki gibi bir AI değil de bir tane robot belki bunu yapacak sadece. Başka bir robot belki sadece yerleri süpürecek. Abi robotlar yer süpürmesin lütfen. Yeter abi. Yer süpürdükleri yeter bence. 10 senedir yer süpürüyor. Ve bok gibi süpürüyorlar yani. Temizlemiyorlar. AI sanat yapmasın, robot yer süpürmesin. Birazcık ithalayan bir robot varmış. Geçen gördüm. Galiba işte o robotlardan bir tanesi. Ya 10 senede geldiğimiz nokta şu. Robot geliyor geliyor, çorabı görüyor, kol çıkıyor bir tane içinden. Sonra kolla gidiyor, çorabı alıyor, çorabı götürüyor bir yere koyuyor sonra onun üstünden geçiyor. Abi 20 dakika. Yani lan zaten bir evi temizlemesi hani elime bir Dyson'ı alsan 15 dakika sürecek işlemi 40 dakikada yapıyorsun. Bir de çorabı alıp götürme lütfen. Yani etrafından dolaşacaksan dolaş. Yeme de çorabı, altına da alıp sürükleme. Abi 10 senede geldiğimiz nokta bu ya. Ama bu zaten şey problemiyle ilgili adını unuttum literatürde bunun ismi var. Bizim kolay yaptığımız şeyleri bilgisayarlar zor yapıyor. Bizim zor yaptığımız şeyleri bilgisayarlar kolay yapıyor. Adını hatırlasaydım iyi olacaktı bunun da. O yüzden bulaşıkları yerleştiren, yere süpüren robot falan hani fiziksel dünyada navigate edemeyecek makineler yapmak çok zor bir problem. Biz bu hareketleri düşünmeden yapıyoruz işte arkada, beyinde, beyincikte falan bir sürü manyak proses var bizim bilincimize görünmeyen. Bunlar yapıyor bütün bu hareketleri. Ve acayip computation var. Bunu alıp programlamaya kalktığında o zaman o challenge'ı görüyorsun. Satrançta işte satranç. Kaspro, VNG'lik bir şey yapmak çok daha kolay. Çünkü satranç çok limited bir problem. Oyunları oynayacak, Starcraft oynayacak AI yapmak çok daha kolay. Böyle bir challenge var ya o challenge'ı aşmaya çalışıyorlar böyle spesifik AI agentler yaparak. İşte bir AI agent de robotikte olacak yani bir sürü robot olacak gibi bir iddia var. Bilmiyorum tabi. Çıksın görelim. Bu dediğin şeyden sonra daha öncesinde şey hani böyle robotlar şunu yapıyor bunu yapıyor 100 milyon falan muhabbetleri oldu. Onun için aklıma bastığında animix'in robotları gelmişti. Onları görünce ben çok irkiliyorum çok aşırı korkuyorum. Üstüne belki bir de şey dediğin insanların zor yaptığı şeyleri robotlar kolay yapıyor dedin ya da işte algoritmalar. İnsan öldürmek de zor bir şey. Demek ki o robotlar insanları kolay öldürecek. Programlarsa. Robotların boşunda değilmiş oğlum. Değil tabi. Kafayı çıldırdı böyle düşün bir tane abi AI kodu var artık kontrolümüzden çıkmış. Diyor ki lan ben bu robotları bir kodlayayım şu insanların ağzına sıçrayım. Bir günde hepimiz ölebiliriz o zaman abi. Düşünsene evdeki vakum robotları gelip ağzımıza çorap sokuyor. Çorap alıp ağzımıza sokuyor. Ağzına çorap soku soku öldürüyor seni. Fişi de çekeriz. Sorun olmasın. Fişi de değil abi pili bitene kadar. Fişi diye bir şey yok. Kaç tane çorap sokar abi. Aynen. Neyse Allah'tan ben sadece geceleri şarj ediyorum. Geceye saldırırsa bir şansım var. Senin böyle bir nightmare'ın korkun var galiba. Çok abi. Ağzıma ya bir çorap sokarsak. Ben de giderken robotun önünü kapatıyorum bazen. Çünkü şey oluyor bir kere şey oldu. Evden çıktım robotu falan çalıştırmadım yani hiç öyle bir şeyim de yok. Bir de gelmeyeceğim de yani. Robot hata diye bir şey geldi. Bir yere sıkışmış kalmış ama robotu çalıştırmadı. Scheduled hiçbir şey yok. Kendi kendine çalışmış. Yazılımı aldı falan bir yere de gitmiş sıkışmış. Ve aptal şey bana notifikasyon gönderiyor. Eve bir geldim abi sağlam. Asıl çekiştirmiş. Onu oraya itmiş bunu buraya itmiş falan. Bundan sonra dedim artık çıkarken bunun önüne bir şey koyuyorum. Fişten de çekiyorum. Pili bitene kadar olduğu yerde kalsın dedim. Bundan sonra önüne sandalye çekiyorum abi. Yapacak bir şey yok. Ciddi misin? Çok ciddiyim abi. Eğer bir gün içinde gelmeyeceksem falan. Benim çorap korkuma dönmüş Erkancığım. Hepimizin garip garip robotlarla ilgili korkusu var anladım. Evimizde gezip istemediğimiz şeyleri yapacak günlere geldi mi abi robotlar? Muhtemelen malfunction oldu tamam okey. Hani her zaman olmayabilir. Neden olduğunu da kendi de muhtemelen bilmiyor. Belki update aldı. Tekrardan başladı. Tekrardan başlayınca unuttu mapi falan bir şeyler. Programı var mı yok mu onu bile görmedi. Ama ya bu düşün bir hatadan dolayı oluyor. Bir de bunu kendi düşünürse falan sıçtık yani yapar yani. Akıllı bir hayvan haline geldiğini düşünsene. Evi birbirine katabilir rahat bir şekilde. Bir de buna ebiyi testik yapar abi. Yani benim evime bunu yapar. Senin eline başka bir şey yapar. Herkesin verdiği tepkiyi de ölçer bir. Sonra yavaş yavaş ısıta ısıta hani kurbağayı yavaşça ısıtırsan falan zıplamıyorsun ya. Biz de öyle ısıta ısıta en son haşlayabilir bu AI dediğimiz olay. Robotlar fiziksel olarak daha korkmamızı gerektiren bir durumda değil. Ama o duruma gelir mi? Bu zaten güzel bir talent experiment. Mesela o duruma geldiklerinde o zaman şey de yapabiliriz. Bu arada demin söylediğim bir literatürde bunun adı var demiştim ya onu buldum. Moravec'in paradoksu. Buna bakabilirsiniz. Moravec'in paradoksu işte kısaca bize kolay gelen şeyler aslında implement etmesi en zor şeyler diyen bir paradoks. Filmlerde falan çok zaten konusu işlendi. Böyle insan gibi görünen androidler yapmaya başlarsak rahat rahat hareket edebilecek. Zaten jelaret veya konuşmada yazmada baya iyi. O elimizde cepte şu an. Bir robotik kısmı kaldı. Gerçekten gözümüzün içine bakıp bize baktığında böyle bir kendimizi garip hissettirmeyecek bir adım. Android düşükü. Konuşabiliyor. Bizi dinliyor. Cevap veriyor. Hareket ediyor. Navigate ediyor. Dünyaya oturuyor kalkıyor. Su getir diyorsun getiriyor. Böyle bir şey mümkün olduğunda acayip böyle toplumun kökü değişecek bence. En basitinden sanki bana şey gibi geliyor. Erkeklerin değeri azalır gibi geliyor. Hani mesela kadınlar niye android seçmesin de gitsin sıradan organik bir erkek seçsin. Benzerini erkek için de söyleyebilirsiniz. Erkekler için. Gider organik kadın aramak yerine android kadın bulabilir diyebilirsiniz. Bana daha çok kadınların kazanacağı şey daha fazla gibi geliyor. Orada bir asimetri var mesela. Hiç düşündünüz mü bilmiyorum. Androidler mümkün olduğunda biz de yapabiliriz. Ama kadınların kazanacağı şey daha fazla gibi. Çünkü kadınlar böyle bir connection istiyor. Çok iyi dinlenilsin istiyorlar. Android sonsuz dinleyebilir onları. Sürekli onlara güzel şeyler önerebilir. İşte kendilerini iyi hissettirecek. Bizden daha iyi yapabilir. Bizim sonsuz sabrımız yok sonuçta. Ki bu daha emotional connection kısmı. Ben bunu erkeklerden bahsediyorum. Ben daha iyi becerebileceklerini düşünüyorum. Generative veya yüzünden. Bir de buna şeyi ekleyeyim. İşte atıyorum işin seksini meksini ekleyeyim zaten. Robot. Onda yarışamazsın. Hiçbir sexual life maşında. Geriye ne kaldı nasıl satayım. Enteresan yani bunu düşünmesi. Hiç düşündünüz mü? Tabii ki düşünmedim çünkü aklımda böyle bir şey yok. Genelde science fiction şeye odaklanıyor. İşte robotlarda insan mı robotları öldürebiliriz. Karşısımız bozulmadan yok robotlara da iş dışarıyla davranabilir miyiz. Bunları işliyor. O felsefi problemi işliyor. Ama aslında pratiğe bakarsan robotlar hayata girebilirse böyle. Aynı science fiction'da olduğu gibi. En başta daha kökünden kadın erkek ilişkilerini sarsacak bir boyutu var bence olayın. Bana şey gibi geliyor. Ben de hiç düşünmedim. Şu an düşünüyorum. Kültürden kültüre değişiklik gösterebilir. Ama mesela instagram kültürünü düşünürsek öyle diyeceğim. Çünkü hangi? Ülkelere çok etkilediğini çok bilmiyorum. Attention seeking gibi bir olayı varsa kadınların bence o böyle bir durumda bozguna uğrayabilir. Çünkü artık bir yerden sonra sevişmek için instagrama girip uğraşmayan bir adam şeyden çıkacaktır o kümeden çıkacaktır. Bu da sayıları azaltmaya başlayacaktır uzun bir süre sonra. Sonrasında da bu attention seeking olan kadın popülasyonu kendini kötü hissetmeye başlayacaktır diye düşünüyorum. Mesela böyle bir şey içerisinde. Belki bir ekülleri. Kültürünün bir kısmına gelecektir. Ama mesela bazı kültürlerde hala şey devam ediyor diye düşünelim. İşte erkeklerin kadın ilişkileri kurma konusunda çok istekli olduğu ama ona ulaşamadığı toplumlarda bu da yine bir kültürünün nedeni olur. Ama bazı toplumlarda da kadınlar daha fazla böyle ne diyeyim ilişki istediği toplumlarda da ama erkeklerin geriye çekinik olduğu toplumlarda mesela daha büyük yıkımlara da yol açabilirmiş gibi geliyor. Bir de sen şey söyledin. Kadınlar daha dinleyen, kendini dinleyen erkekler istiyor. Robotlar bunu sağlar dedin. Sanki bana şey gibi geliyor. Erkeğe robot versem okey deyip geçecekmiş de kadına robot versem bu robot ne ya falan diyecekmiş gibi hissettiriyor. Daha böyle otantik bir şey arayacaklarmış gibi hissettiriyor bana. Biraz şeyden söyledim onu. Hani hep duyarız ya erkek bir süre sonra otomotiğe bağlar ilişkiyi. Kadının beklediği ilgiyi göstermemeye başlar. Hobilerini ön plana alır, işini ön plana alır. Bunda bence bir sakınca yok ama kadınlardan en çok şey yani duyduğumuz şikayet budur. İşte beni artık eskisi gibi dinlemiyor, beni artık eskisi gibi sevmiyor, bana karşı artık eskisi gibi davranmıyor, bana değer vermiyor bilmem ne. Yani hani bunu robot sabit bir şekilde hep yapabilir. Bir erkeğin evrildiğini biliyoruz. İşte bazı şeyleri geri plan attığını ya da artık sabrının tükendiğini vesaire. Robotta öyle bir batınak olmayacak. Sen burada insanlaşmış robottan mı? Bahsediyorsun, neden bahsediyorsun? Yani normal bir robot bence otantik değil yani onun için de otantik değil. Eğer sadece sevişmekten kastediyorsan. Yok, emotional connection'ı diyorum. Bu dediklerimin sevişmekle bir ilgisi yok. Karşılayacaksın. İşte robot dinliyor olacak, sonsuz bir sabrı olacak. Mesela sen her zaman o enerjiye sahip olamayabilirsin. İyi dinleyemediğinde iyi cevap ver de verebilirsin. Ben seni anladım, ben seni anlıyorum canım demekten ibaret değil. Hani o yüzden robotta sonsuz bir kapasite var. Ve söyleyebileceği sonsuz şey var, manyak bir robot var. Acayip bir literatürden draw ediyor her şeyi. Yani bununla kapışabilmek mümkün değil. Robot Hank Moody'den bile daha iyi olacak yani kadınla konuşurken. Ama gerçek değil. Yani şimdi robotları ikiye ayırıyorum bir. Erken dönem robotlar diyelim. Ya süpüren ve süpürmeyen robotlar. Bunu hemen Asimov'a göndereyim. Şimdi normalde Asimov'da bu vakıf serisinde şey var. İki türlü robottan bahsediyor. Bir robotlar var gerçekten. Robot olduğunu biliyorsun yani. Kafasına vuruyorsun. Tıntın ses geliyor diye düşün. Ya da işte içinde belli parçalar olduğunu biliyorsun. İşte normal senin insan gibi parçalar yok. Ama dıştan baktığında insana benziyor. Dokunsam okunsam falan ama hiç sıkıntı değil. Bu insan dersin. Eğil filmindeki gibi yani. Aynen. Bir ikincisi de robotların daha gelişkin versiyonu. Orada her şey organik. Artık robotu normal insandan ayıramıyorsun. Çünkü o kadar çok ilerlemiş ilerlemiş o kadar çok insana benzemiş benzemiş ki. Hala pozitronik beyin olmasına rağmen. Oradaki kavram o pozitronik beyin. Robot olduğunu bile unutmuş. Öyle bir dünyada artık o bir insan gibi takılan bir birey oluyor. Şimdi ben onu kenara koyuyorum ikincisini. İlkinden bahsediyorum. İlk robot, robot abi. Yani sen bununla konuştuğunda senle işte sevişebiliyor. Senle güzel anılar paylaşabiliyor. Senle yaşayabiliyor vesaire vesaire. Ama sonuç olarak robot olarak kalıyor. Yani sen onun robot olduğunu biliyorsun. Şimdi sen şey dedin ya erkekler için. Başta ilgiyi çok gösteriyor ondan sonra zaten bütün olayı hani şeyi azaltıyor. Seks de azalıyor vesaire vesaire. Bu makul değil mi? Yani kadın robot olsaydı zaten bunu harcamayacaktı şeyini vaktini. Ve sadece işte belli işte seks için vesaire falan kullanacaktı. İşine konsantre olmaya devam edecekti. Kadın için otantik olmayan bir makineye sürekli bir bağlılık verebileceğini varsayıyorsun. Kadın niye bağlılık versin ki? Kadın şu anda bile işte çekip gidip başka birini bulurum diyor senin case'inde. Yani işte seks azaldı diyor ben başka birini bulurum diyor gidiyor mesela. Niye bunu robota yapmasın ki? Şundan dolayı söyledim. En başta otantikliği ben sallıyorum o muhabbeti. O argüman bence çok şey değil. Bir şey kazandırmaz mı seni? Otantik olduğunu varsayıyorum direkt. Hani işte kalp atışı nasıl yayıyor, saçları saç gibi falan onların hepsini varsayalım. Dışarıdan ayırt edemiyorsun yani. Yoksa ayırt ediyorsan zaten orada bir cognitive dissonans olur. Yerine koyamazsın direkt. Onların olduğunu varsaydım. For the sake of the argument. Onlar olduktan sonra arada nasıl bir fark var? Yani erkeğin emotional kapasitesi bir robotunki kadar sonsuz olamaz ve kadınlar için emotional daha önemli o yüzden onu söyledim. Kadınlar için iyi bir connection kurmak, dertlerini dinleyen birisinin olması daha önemli. Bunları bir robot erkekten daha iyi yapar. Tersini düşündüğümüzde yani erkek için ben böyle bir avantaj doğrusu görmüyorum bu anlamda. İkincisi cinsel olarak seks performansı anlamında. Yine bir robot erkeğin üzerine bayağı bir şey koyabilir kadınlar için. Yani kadın her anlamda daha iyi tatmin olacaktır bir robottan ama çevirelim bir erkek bir robotla sevişmiş ya da bir kadınla sevişmiş. Bu fark etmeyecek çünkü performansı belirleyen erkek. Yani böyle iki tane asimetri var söylemek istediğim. Bir tanesi emotional boyutta, bir tanesi performans boyutunda. Ve iki asimetri de kadınları favori ediyor. Şu an elimizde ne var? Şu an elimizdeki AI var. AI ile de Her filmi gibi bir olaya girebiliriz. Aynen. Her filminde ne oluyordu? Adam işletim sistemi ile konuşuyor. İşletim sistemi kişisel. Her şeyini değiştiriyor. Gününü programlıyor. Adamla konuşuyor. Theodor muydu? Hatta bir süre sonra artık neredeyse sevgili gibi oluyorlar. Çünkü eğer çok gelişkin olduğu için adama güzel cevaplar veriyor. Ne zaman konuşması, ne zaman nasıl gerektiğini de muhtemelen biliyor işte orada ya da bilmiyorum hani ruhuna dokunan şeyleri de söyleyebiliyor hale geliyor işletim sistemi. Ve adam da işletim sistemine ayrılıyor. Aşık oluyor. Herhangi bir sevişme vesaire durumu söz konusu değil ama. Gövde yok. Kulağın efendim? Bir gövde yok ortada. Bir gövde yok. Bir yasın. Ama işte konuşuyor. Duygusal olarak bütün her şeyini karşılıyor karşı taraf. Yalnızlığını belki alıyor adamın. Şu an bu var. Duygusuzdur. AI chatbotlar falan çok popüler. Chatbot ama yani sonra işte konuşabiliyor musun bilmiyorum böyle bu kadar aktif. Yani senin hayatına bu kadar dahil olabiliyor mu seni bu kadar iyi anlayabiliyor mu bilmiyorum. Ama Her filmindeki asıl olay yalnızlığı. Yalnızlığını alması ve sadece onun için özel olmasıydı diye hatırlıyorum. Eğer bir kişinin yalnızlığını alıyor ve onun için özel oluyorsa bir AI. Onun haricinde ne ister? Erkek ne ister kadın ne ister? Onun için özel olması memoryden ibaret bence büyük oranda. Özel ne demek? Senin ona yüklediğin bilgileri hatırlaması. Gerektiğinde önüne koyabilmesi demek bu memory büyük oranda. Yapılabilecek bir şey gayet. AI zaten hatırlıyor mesela belli konteksleri falan. O conversation eğer bitirmezse 10 yukarıda söylediğin şeyle refer edebiliyor. Bunun haricinde ne isteriz? Güzel soru. Yani yalnız kalma korkusu yok böyle bir sistemde. Anlaşılmama korkusu da yok. İstediğin zaman kendinde de baş başa kalabiliyorsun. İstediğin zaman konuşuyorsun da falan. Bunun haricinde mesela gelecek toplumları düşünürsek. Her zaman böyle bir yanında birisi var. Neyi arayabiliriz diye düşünelim tersten. Sen de bunu mu sorunlu tırnıldın? Aynen tam olarak onu sordum yani neyi arayabilir toplum? Toplumu bozar mı? Toplumu düzeltir mi? Ya hani çok her şeye adapte olduğunu varsayıyoruz. Böyle çalışacağını varsayıyoruz. Gözümüze ideal gibi görünemem. Orada bir yalısama içinde oluyor olabiliriz. Çünkü işte ilişkilerde, aşkta nasıl diyeyim baya bir hüsran falan da var değil mi? Sinirlenme var, gıcık kapma var. Anoyance var genel olarak. Bir şeylere kızıyorsun, sevgiline kızıyorsun. Sinirleniyorsun. Sonra bir şeyleri topluyorsun. Bir şeyleri yıkma toplama, yıkma toplama var baya. Her zaman yıkma toplama arada oluyor. AI bunu da sümüle edemez mi edebilir diyebilirsin. Ama eğer etmeyecekse, hep yani istediğimiz, hep suyumuza gidecekse belki biz de öyle adapte olacağız. Anoyance istemeyeceğiz bir daha. Ama o zaman belki başka bir forma bürünecek. Bildiğimiz ilişkiler haricinde bir forma bürünecek. Çünkü biz öyle isteyeceğiz, o öyle davranacak. Sonra bir bakmışız ki yani halimizden belki memnunuz ama farklı bir ilişki, form yaşıyoruz. Çünkü işin içinde çıkıcık kapmacağı anoyance yok kısaca. Aşkın önemli bir kısmı ya da romansın önemli bir kısmı. Duygular iner, çıkar, şu olur, bu olur. Çok da sümut değildir. Beyler Lost in Translation'ın yönetmeni bir kadın biliyorsunuzdur belki. Sofia Coppola. Yani o kendi hayatından bir şeyler koymuş filmi. Hani kocasıyla neden ayrıldığıyla ilgili falan bir şeyler atıyor filme. Daha sonra Her'in yönetmeni de Sofia'nın eski kocası. Spike Jonze. Aynen. Ve o da aslında Lost in Translation'a cevap olarak o filmi çekiyor. Ağabeyler. Ağabeyler. Sonra ne hissettiğini. Süpermiş, şaşkınlığı. İşte AI ile böyle güzel hikayeler yazılabilir mi peki? Sorum o. Bariz yazılabilir. Şu an hikaye yazanlar AI için yazıyorlar. Hatta öyle bir argüman var. Farkında olsalar da olmasalar da. AI'ye input oluyor bu hikayeler. AI sonra bunları kullanabilirsin diye. Yani senin sorunun cevabı evet. Evet. Sonuna kadar evet diyorsun. Evet. AI yine yüzü beni. Ya şu an yazarların hani ölümsüz olma yolu gibi bir şey oldu aslında bu. Şu an kitap yazma bir ölümsüzlük yolu ya. Şimdi kitap yazma demek şey demek oldu biraz. Ben bir AI'nin içinde var olacağım sonsuza kadar gibi bir şey oldu. Çünkü AI türeyle denden çok spesifik seçiyorlar AI inputları. Tabii ki ciddi bir kitap yazarsan eğer o da işin içine giriyor olacak. Ben yazamayacağını düşünüyorum. Bunu düşünmemdeki neden de yani AI agentların hepsinin aynı sorsa ulaştığını düşünürsek çoğunlukla birbirine benzer sonuçlar üretecektir. Tamam değişiklikler yapılabilir, modifikasyonlar yapılabilir falan ama elimizde bu sefer yüzlerce, binlerce film ortaya koyan AI agentları olacaktır. Neredeyse aynı şeyi çektiklerini vesaire göreceğiz. Tabii o kadar içeriği izleyebilme fırsatımız da yok. Bu kadar içeriğe de otantik diyebilme fırsatımız da yok. Ben yine otantikliğe geliyorum. Öyle bir şansın yok. Ama mesela bu case üzerinde söylediğin olay, soner otantik. Yani bunu başka bir yerde yakalama şansın yok. Yok yani bunu bir AI agent bir AI agent'a yaptığında benim için hiçbir şey ifade etmiyor. Çünkü bir başka AI agent da bir başka AI agent'a yapabilir. Kaldı ki onların bunu yapması benim için hiçbir duygu uyandırmıyor. Çünkü gerçekten öyle bir duyguları da yok. Yani imite edebilirler sadece bu durumda. Bayağı aşağıladın ya. Ama yani şu andaki durumdan bahsediyorum. Gelecekte ne olur bilemem ama. Ve ben şey gibi düşünüyorum yani şu ana kadar üretilmiş olan insanlık tarafından üretilmiş olan her şeyi veriyorsun makineye. Makine bunlar üstünden sana bir şeyleri ortaya çıkartıyor. Bence biz bir fotoğraf makinesi keşfetmiş gibiyiz. Yani önceden ressamlar resim çiziyorlardı bir şeyler falan. Fotoğraf makinesi çıktığında şey dediler. Resim bitecek değil mi yani portre bitecek falan her şey bitecek. Yok hiç öyle olmadı. Yani ne alakası var fotoğrafla onun demeye başladık yani. Fotoğraf çekimi bir sanattı. Hala da belki bazı yerlerde sanat falan. Ama telefonlar çıktı deli dehşet fotoğraflar çekiyoruz. Fotoğraf makineleri deli dehşet herkes fotoğraf çekebiliyor. Fotoğraf hala belki sanat ama bazı durumlar için. Yani her durum için değil artık. Her çektiğin sanat değil fotoğrafla. Ben de birazcık böyle görüyorum. AI agent'ın yaptığı şeyler artık. Yani hadi bana bunu git de tam pınarın ağzıyla yap. Tam pınarın ağzıyla yaz dediğinde yazıyor yani alet. Hadi şöyle bir hikaye uydur dediğinde yazıyor. Ama ben fotoğraf çektiğimde de sanat yapmıyorum. AI agent de bana bunu yazdığında sanat yapmıyor. Yani otantik bir durum söz konusu değil yani. Bu argümanlardan biri zaten. Creativity insanlarının domeninde kalacak. AI sadece işte daha önce yapılmış şeylerin sentezini ortaya koyabilecek bir şey gibi olacak diyenler var. Onda ibaret değil o karbosu diyenler var. Ben bilmiyorum doğrusu. Şu söylediğin fotoğraf örneğinde. Yazma örneğinde. Aslında önemli bir nokta var. Her teknoloji geldiğinde biz bazı yeteneklerimizi kaybediyoruz. Sen dedin ya fotoğraf geldiğinde işte resim bir çek demişler. Hakikaten aslında eskisi kadar mesela gidersem 300-500 sene öncesinde insanlar deli şeyler çizebiliyorlarmış ya. Şimdi Florence'da da falan. Şimdi öyle şeyler çizebilen kaç kişi var? Muhtemelen böyle yetenekleri kaybettik vardır ama. Hayır yetenekleri kaybetmedik. Yetenek var çizebiliyorsun. Ama artık o önemli değil. Önemli olan şey başka artık. Yok. Tamam önemini bir tarafa koyayım. Demek istediğim işte hesap makinesi çıktı. Belki kafadan hesap yapmak eskisi kadar iyi değiliz artık. Ya da Google Maps olduğu için navigasyon da kendi yolumuzu bulmadan eskisi kadar iyi değiliz. Yani her teknoloji bazı doğal yeteneklerimizin körelmesine sebep oluyor. Doğal bir süreç. Eğer de mesela şeye sebep olacak diyorlar. Olayı çok hoşuma gitmişti. Yazmayı bitirecek. Çünkü çat diye generate ediyor her şeyi. Bir query atıyorsun sadece. Yazmayı bitirmesi demek de aslında yazmak ve düşünmek iç içe olan olgular olduğu için düşünmeyi bitirmesi demek. Yani şöyle bir analoji yapabiliriz zaten. Eskiden insanlar gövde işi yapıyorlardı bayağı. Masabaşı işi yapmıyordu kimse. O yüzden kimsenin bir fitness problemi yoktu değil mi? Ama masabaşı işlerinden dolayı fitness işinde özel zaman ayırmak durumundasın ve herkesin de derdi bu. Herkes bir cime gidiyor işittikten sonra. Özel zaman ayırarak yapabiliyorsun bunu. Şimdi AI yüzünden düşünmeye özel zaman ayırıyorsun. Özel zaman ayırmak zorunda kalacaksın. Aynı cime özel zaman ayırmak durumunda olduğunda. O argüman çok güzel ve çok sağlam bir argüman bence. Ve ben hangi durumda yani hangi kampta olmak istediğimden de eminim yani. Ve daha çok iş çıkacak aslında bana. Eğer bu şekilde çalışmaya devam edeceksek. Şimdi fit kalmakla uğraşıyoruz. Bir de akıllı kalmakla uğraşıyor olacağız ileride. Çok iyi nokta. Eskiden şeyler derdi. Kalem kılıçtan daha keskin derlerdi. Yazmayı unutursak kalem kalmayacak. Peki o zaman AI mi kılıçtan keskin der diye mi kalır? Kalemi de kaybedersek kaybetmeyeceğimiz ne kaldı abi? Olumlu muz kaldı bir tek. Bir kötü kaybetmedik hafifle. Bayağı moralim bozuldu ya. Şaka makara gerçekten üzüldüm. Bende bir gerginlik var bunun. Almanca sözlüğünde karşılığı vardır herhalde. Her şeyin var. Yani bu AI neye sebep olacak diye her gün belli bir miktar düşünüyorum az az. Yani çok net bir düşünce de değil. Bir gerginlik bulutu. Acaba şu olur mu bu olur mu? İşlerimiz ne olacak? Nasıl bir dünya olacak? Böyle bir sürekli arkada dönen low frequency process var bununla ilgili. Bir süredir var. Öyle bakıyorum yani bekliyorum. Gergin bir bekleyiş içerisinde. Dünyada olup giden başka gerici şeyler de var bir taraftan. Savaşlar artıyor falan. Bir de bu çıktı başak güzel anasını satayım. Neyse. Peki sıradan bir dinleyen için. AI'dan korunmanın yolları nelerdir? Beş rekattan vazgeçmeyelim. Şey olabilir. Herkes çocuk yapsın. AI'dan korunmanın yolu nüfusu artırmak olabilir bence. Gelecekte robotlar falan basarsa savuşacak manpowera ulaşabiliriz bence. Yani fişi çekecek adam lazım evet. Tabii abi her robota en az bir fişi çekecek adam desek. Şimdiden her aileye beş altı çocuk. Dememiz lazım bence. Matrix'te de bunlar insandan güç alıyorlardı falan. O aklıma geldi. Neyse. Şey var. İşte bu romanlarda geçen positronik beyin falan oluyor. Ama aynı zamanda içinde de nükleer reaktör gibi bir şey oluyor. Şimdi fişiden çekeceğiz falan diyoruz ama pilli olan bir dünyadan bahsediyoruz. Şimdi AI gelişti. Dediler ki ben acayip küçük bir şeye uranyum koyuyorum. Bin yıl yaşıyor yani robot. Kapatılmıyor, açılmıyor bir şey de olmuyor. Uyumuyor, kalkmıyor. Yani hiçbir şey yok. Bu robotu kapatamazsın da. Asıl sıkıntı mesela orada başlayacak belki. Durduramıyorsun da. Kas gücü de önemli diyorsun yani. Çocuk yaptınız. Bol süt içirin. Kas yaptırın. Tabii uyutmayın hiç. Uyutmamaya alışsın. Abi başka gerçekten önerilerde bulunmalıyız ya. Baş edilecek gibi bir şey değil anladığım kadarıyla. Ben hala AI'ın robotlaşmadığı sürece sıkıntı olduğunu düşünmüyorum. Yani robot olmadığı sürece hala bir kovid var. Ama nerede robotlar başlar ve nerede bizim hayatımıza böyle direkt müdahaleleri olur işte o an AI'yı yeriz diyorum. Westworld'u biliyorsunuzdur zaten bilmeyenimiz herhalde yoktur. Orada şey oluyordu karakterin adı neydi ya Dolar esmiydi. Kadın bir karakter vardı robot. Sonrasın yani Çünkü bir şarkıcıydı. O da öldü Allah rahmet eylesin. Allah rahmet eylesin. Allah rahmet eylesin burada. Orada şey vardı yani orada şey vardı. Robotlar bu sefer bütün dünyayı... Bütün dünyayı ele geçiriyor gibi bir şey oluyordu galiba en sonunda. Sonra da robotlar hikaye yazıyordu. Hani ortamın şeylerini yapan robotlar haline geliyordu insanlar. Çok gerçekçi imiş lan. Westworld mu? Olacak gibi. Şu an yaşadığımız şeyi anlatıyorsun. Belki de işte bize önceden haber mi veriyorlar bilmiyorum böyle böyle. Yoksa yani insanlık robotlar geldiğinden itibaren AI'yı yiyecekmiş hissi bende var. Gelecek ve biz çok uzun süre geçmeden 20-30 sene geçmeden yok olacağız. Ve robotlar böyle bizim yerimizi alacakmış gibi hissediyorum. Ve o hayvanelerin içinde kötü bir olay benim kafamın içinde. O yüzden ben çamaşırlarımı atmaya devam edebilirim abi. Hiç sıkıntı değil yani şu robotları artık geliştirmeyi falan bıraksınlar. Kenara bırakalım onları. Zor. Arkan sana bir soru sorayım ya. Başladığın cümle beni şu çok önemli soruya itti. Bu sorunun cevabını doğru veresek bence her şey düzelecek gibi geliyor. Sence robotların ya da AI'nin ya da birleşiminin fiziksel olarak bahçesi nedir? Bir şey zararlar mı daha fazla yoksa diğer zararlar mı daha fazla? Diğer zararlardan kastın akıl sağlığımız mı? İşimizi alabilir mesela beyaz yakaları. Sağlığımızı alabilir, kafası aldığımızı alabilir. Sosyal medyada mesela şu an AI 300 gibi iş yapıyor. Mesela buradan daha büyük zararlar yaratabilir mi sence? Ya bir şey vardı. Robotlar gelecek ve robotlar bizim en iyi yardımcılarımız olacak diye bir olay vardı. Hatta elyzyum mu diyorlar bir şey diyorlar işte. Robotlar senin için her şeyi yapıyor. Robotlar insanlar için ölüp bitiyor falan gibi böyle bir olay var. Tertemiz sen de yaşamana bakıyorsun. Yani kalkıyorsun kahvaltını yapıyorsun, kahvaltını hazırlıyorlar bilmem ne yapıyorlar. Sen gidiyorsun konuşuyorsun. Ben seninle buluşuyorum, Ayberk'le buluşuyorum. Günümüzü güne ediyoruz falan. Akşam geliyoruz uyuyoruz üstümüzü örtüyorlar falan. Oğlum o dünyada var ya en önemli şey sağlık olacak. Böyle herkesin gençleşme çabası tap yapar. Abi işte robotlar bize böyle tapıyorlar gibi düşün. Her şeyi buluyorlar. Bir yerin mi acıdı? Bir yerin mi yaralandı? Alet bulmuş tık diye yapıyor sıfırdan. O kadar ileri gidiyorlar yani. Senin için çalışıyor. Böyle bir gelecek de hayal edebilirsin ütopik bir şey ama. Diğerinde düstopik olan da senin işini alıyor. Senin fiziksel yapabileceğin bütün aktiviteleri elinden alıyor. Senin hayatla olan asıl bağını koparıyor. Yani bunu nasıl yapıyor? Sana ihtiyaç yok artık. Yani kız arkadaşı bu çatır çutur. Abi ne kız arkadaşı? Artık orada erkek kadın yok. Erkek kadın yok. Sana ihtiyaç yok. Kadına niye ihtiyacı olsun zaten robot? Seni hayata bağlayan şey dedin. Robotun sevişmeye ihtiyacı yok. Erkek robotun da sevişmeye ihtiyacı yok. Kadın robotun da sevişmeye ihtiyacı yok. O senin ihtiyacından ortaya çıkmış bir durum. Öyle bir distopik gelecekte bu robot senin için herhangi bir şey yapmak zorunda değil zaten. Öyle bir gelecekte de sana ihtiyacı da olmayacağı için bu animatrik sevrilerinde de falan da vardı işte. Sen artık ne diyeyim korunacak dünya üzerinde kalmış bir hayvan popülörünün. Senin etrafını çitle çeviriyor. Burada takılın diyor. Bunlar artık başka gezegenlere mi gidiyor, kendini mi yok ediyor, bu gezegeni mi yok ediyor, hayatın anlamını mı araştırıyor? Ne yapıyorsun kendileri yapıyor. Bence asıl problem o. Ve bunun da yavaş yavaş gerçekleşebileceğini düşünüyoruz biz. Diyoruz ki işimizi elimizden alacaklar. Bacımızı alacak diyoruz. Ama bu çok hızlı gerçekleşebilir diye düşünüyorum ben. Yani robotlar gerçekten geldiğinde çok hızlı gerçekleşebilir. Yani robotlar gerçekten geldiğinde çok hızlı gerçekleşebilir. Yani robotlar gerçekten geldiğinde çok hızlı gerçekleşebilir. İşimiz en son düşündüğümüz şey olabilir. Canımız olabilir yani ilk. Boydan başlıyor gibi ama. Osmanlı'daki oğlancılık hakkında ne düşünüyorsun? Bu soruyu sormayı bekliyordum. Oğlancılar şey diyordu değil mi? Kadınlar çocuk yetiştirmek içindir. Eğlenceksek oğlanlarla eğleneceğiz. Aa öyle bir şey mi varmış? Tabii. Dinleyicilerimizden özür dileyemek. Dinleyicilerimizden özür dileyemek. Yani oğlancı robot el tecihisi olur bana göre. Yani oğlancı robot el tecihisi olur bana göre. Ya kusura bakmayın ben konuyu farklı bir yere çektim ama bu soruyu gerçekten sormak istiyordum. 10. dakikadan itibaren aklımdaki tek soru bu. 10. dakikadan itibaren aklımdaki tek soru bu. 10. dakikadan itibaren aklımdaki tek soru bu. Aklınıza gelen var mı peki? Aklınıza gelen var mı peki? Bu robot işi yaygınlaştığında ya da ne bileyim Bu robot işi yaygınlaştığında ya da ne bileyim Bu robot işi yaygınlaştığında ya da ne bileyim yaygınlaşıyor zaten. Ne gibi şeyler olacak etkileri olacak? Ben durmamız gerektiğini düşünüyorum. O olmaz. Çünkü sen dursan bile Çin durmayacak. Çünkü sen dursan bile Çin durmayacak. O kadar güzel söylüyor ki tamam diyecektim. Game teori yüzünden diyorum. Game teori yüzünden diyorum. Çin durmayacak. Rusya durmayacak. Kötü aktörler durmayacak. Sen de durmamak zorundasın. Çünkü bu repülüs edilecek bir şey. Dün evreninde var o. Dün evreninde var o. Çok filmi belki beğenmediniz ama Orada işte imparatorluklar kuruluyor. Orada işte imparatorluklar kuruluyor. Bütün galaksilere yayılıyor insanoğlu. Bütün galaksilere yayılıyor insanoğlu. Artık form değiştirmiş gibi de düşünebilirsiniz. Çünkü farklı şeyi var. Bir noktada evrenin içinde hareketlerini sağlayan Bir noktada evrenin içinde hareketlerini sağlayan o AI, bir tehdit haline gelmeye başlıyor. Ve savaşmaya başlıyor insanlarla. Abi acayip kanlı bir savaş. Ama eninde sonunda insanlar AI'ye karşı bir üstünlük kuruyor ve yok ediyorlar bunları. Ve o gün karar veriyorlar. Diyorlar ki bundan sonra AI yapanların hepsinin ağzına sıçıyoruz. Bu yasaktır. Herhangi bir yerde bir üretimi görürsün ağzına ağzına vuruyorlar. Kürekle. Hiç öyle bir şey yok. Durduruyorlar. Zaten seri de oradan başlıyor. Artık bütün insanlar birbiriyle olan arasındaki iletişimi de kaybediyor. Çünkü araçlar gidemiyor galakside. Acayip hesaplar yapılması gerekiyor. Ve o hesapları yapamıyorsun AI's. Sonra işte bu düğün gezegeni bulunuyor. Oradaki Spice şeyi sağlıyor. Artık onu sağlayan bir yöntem. O hesaplamaları yapabilecek hale geliyor. Bu peki ne oluyor? Benzine oluyor diyelim. Spice Girls'un bir ikisi var mı? Bence hayatın Spice Girls'la yakından bir ilişkisi var. Küçüklüğümüzde itibaren. Düğünün serisinin olmadığını düşünüyorum. Okey. Belki kızlar ilham olmuştur diye dedim ama kim bilir? Şöyle söylüyorum. Zamanı geldiğinde o fişini check edebilir insanlık diyorum. Ve o zamanın gelmesi de bu kadar bekleme zorunda da kalmayabiliriz. Tabii tabii. Daha şimdi yolun başındaysa kim bilir derdi ne olur. Benim anama bacıma sulanmadığı sürece yaşadığım sürece sıkıntı yok. Ama gerçekten bu podcast'ı keşke çekmeseydik benim biraz moralim bozuldu. Az bilir zeynep izliyordum. Hep kötü, iğrenç şeylerden bahsettiniz. Eee girmeyecek. Hep öyle olur. Kötümserler, konuşurlar falan. Sonra bakarsın hayat devam eder. Yeni işler çıkar yapacak. Kimse kimseye bir şey olmaz. Şu olur bu olur. Belki yine öyle olur. Böyle bir giriş yaptık bakalım. Belki az çalışacağız. Arkan senin konunun dönemi o zaman. Senin konun neydi ya bugün? Eyal konuştuk. Film konuştuk. Benim konum mu? Senin konun. Herkes film konuşmuyor muydu? Biz de film konuştuk işte o kadar. Biz de derken? Sen dediğin çoğullaştırdı. Çoğullaştırdım burada. Yukarı bir noktaya koydum. O zaman Arkan böyle keyfimizi yerine getirecek bir film söyle de onunla kapatalım bu bölümü. 1,5 saat oldu konuşuyorduk. Sana baya edit çıkmış ya kolay gelsin. Edit boşver ben 2-3 saate kadar konuşabilirim sıkıntı yok. Edit piyak buna çok üzüldü. Ay belki içki seviyesi arttı. Ben içki içtikçe gülüyorum ay belki iğrenç kelime şakaları yapıyorum. Arkan da Gatorade içtikçe avatar'a dönüyor. Film tavsiyesi. O zaman geçmişten çok sevdiği bir film tavsiyesi veriyorum. Geçmişten söyle ya ağzını yiyeyim ya. Yeni filmde beş para etmez yani. Aynen. O zaman hiç diyorum abi. İçki içme izni bilmiyorum. Boyd? Hiç. Adamın adı hiç. H-i-t-c-h Türkçesi neydi ya? Dur bakayım hemen. Hiç. Hiçtir abi. Aşk doktoru diye çevrilmiş. Aynen. Bu da Will Smith'in esprili bir filmi. Eva Mendes'i bol bol görüyoruz. O yüzden de izlenir. Severim ben. Burada şeyi anlatıyorum. Bir eleman var. Bir kızla birlikte olmak isteyen erkeklerin hayatını kolaylaştırıyor. Şunu yap diyor, bunu yap diyor. Onlar da yapıyor. Yaptıkça da işte bunlar birbirlerine aşık oluyorlar. Yaşam koşu. Yaşam koşu, aşk koşu. Sonra hiçin hayatına bir Eva Mendes girer. Falan konsept bu. Arak sen de bir film öner ya. Önerceğim. RomCom önerdi ya Arkan. Ben de ona Antidote öneriyim o zaman. Hemen ardından izlenmesi gereken. Russell Crowe'un Unhinged. Unhinged. Ya bu da kısaca bir trafik münasebetinin ardından kafayı kıran bir herifin hikayesini anlatıyor. Herif hakikaten kafayı kırıyor. Russell Crowe oynuyor bu adamı. Trafikte tartıştığı bir kadının peşinden gitmeye başlıyor. Olaylar olaylar. Ama izlemeniz lazım. Çok komik. Yani hem ciddi gibi bir film hem de çok güldürüyor öyle bir film. Unhinged. Sen ne tavsiye edersin Crowe? Ben de The Girl of Exile'ı öneriyim o zaman. O da mı Eve Mendes? Eve Mendes değil ama çok güzel bir sarışın kadın var burada. Babası da bir tane çocuk. Teenage. Onun hikayeleriyle ilgili bir film. Ben de böyle alakasız bir film önermek istedim abi size. Güzel filmler önerince. Ama o senin önerdiğin çok klasik galiba ben onu çok hep duydum da izlemedim. Güzel. Hatta başka bir film daha öneriyim mi abi belki? Ne dersin? Öner baba. Euro Trip diye bir film var abi. O da aynı dönemde çekilmiş. O da çok fazla bir filmdir. Ben bunları gençken izlediğim için hala izliyorum. Madem ikincisini söylüyoruz ben de söyleyeyim. Şey, Project X. Bu Elon Musk'ın Twitter projesi mi? Yok abi ya. Bu da bir parti veren çocuğun hikayesi. Parti koşuyor, ortalık dağılıyor. O zaman ben de ikinci filmi önereyim. İkinci Dünya Savaşı seven izlediğiniz izleyicilerimize pardon. Fury eğer izlemezsiniz Brad Pitt'ten. O zaman ben de öneriyorum. İkinci film. Inglorious Busters. Hadi bakalım. O da Brad Pitt. O da ikinci Dünya Savaşı. Çok seviyorum. Güzel öneriyoruz. Bir daha mı öneriyoruz? Üçüncü film. Sabaha kadar filmi öneriyoruz abi. Durmak yok. Seri filmi önerme. Generate veya in action hadi. O zaman bilmiyorum. İkinci Dünya Savaşı falan bende yok. İkinci Dünya Savaşı filmi bakın. Orayı kapatmadan hemen bir şey daha önereyim. All Quiet On the Western Front. Ama bu birinci Dünya Savaşı. Olmadı. Bayağı bir. Evet. O da film müthiş. Ama bu birinci Dünya Savaşı. Neyse. All Quiet On the Western Front. Almanya Fransa Savaşı'nı anlatıyor. Aa ben o zaman şeyi önereceğim. Barton Fink. Biraz iş şeye kaydı. Sanat sepeti kaydı ama yapacak bir şey yok. Yani madem öyle. İzleyin arkadaşlar. Bir daha söyler misin? Kral Arthur mu demek istedin? Barton Fink abi. Kral Arthur ne alakalı? Bana gelişi öyle oldu. Kulaktan kulağa oynuyoruz şu an. Hatta bir tane daha oynuyoruz. Ya ben şu Erkan'ın son dediğini hala yakalayamadım. Barton What? Barton Fink diye yaz abi. Direkt gelir. Artık. 91 yapımı film önermiş adam. Vay çok merak ettim. Baba bir öneriye benziyor ya bu. Neden diyorum? Çünkü John Goodman oynuyor. Süper. Katman katman izlersiniz. American Black Comedy. 90'lar. Aa bir de şey var. Big Lebowski'de bowling atan adam vardı ya soner. O işte zaten. Nobody fucks with Jesus. Aynen öyle. Çok iyi. Ben öneremeyeceğim ya. Aklıma bir şey gelmedi. Son dönemden. Bilmiyorum. Eskilerden seçeyim. The Fountain. Aronofsky filmi. Aronofsky'nin bence en iyi filmi. Çok poetik. İzlerken altyazı. Ağlıyorum ben hep öyle bir film. The Fountain. Hemen söylüyorum abi. The Gambler. Kumar Bas. Mark Wahlberg oynuyor. Bunun belki böyle küçük şeylerine rastlamışsınızdır sosyal medyada. Küçük nasıl denir? Kliplerine rastlamışsınızdır. İzleyin derim. Bir tane profesör var sürekli şey oynuyor. Kumar oynuyor falan. Zengindi aslında piç. Ama ona rağmen böyle bunu bir hayat şeyi haline getiriyor. Bir tane öğrencisini alıp Vegas'a gittiği film mi bu? Öğrencisini alıp Vegas'a gittiği film mi bu? Aynen. Ama yok Vegas'a gittiği derken? O Kevin Spacey'nin filmi vardı öyle. O galiba. Aynen. Pardon ya filmleri karıştırdım. O zaman profesör dediniz. Aronofsky dediniz. Ben de o zaman Life of Pi diyeyim. Ben onu geçenlerde izledim. Hatta abartıp şey diyeyim mi? Neydi o film abi? Aronofsky'nin diğer filmi. Requiem for a Dream diyeyim abi. Şuan içim kalktı. S2S Sandismark ne geldi? Evet ya. Dur deme ya. S2S sahnesinde ağlamayanımız var mı abi? Ağlamayan varsa? Altıma sıçtım. Böyle kolunun içine ediyorlar ya böyle artık burası böyle şey oluyor. Ayy. Hiç hatırlatma ya. İçim kalktı yine. Üniversitedeydik ya bir de onu öyle izlerken. Çok güzel herhalde o zaman. Yani şimdi aynı etkiyi yapabilir. Bir de o zaman daha böyle taş kağıt makas oynardık. Lisede serviste. Birbirimizin koluna çakardık falan. Bir de o zamanlar içerisinde iyi oynadık yani o zamanlar. Hangimiz oynamadık ki serviste taş makas kağıdı? Tabii böyle kaybederim kolunası vardı. Şap diye bir geçirirdin böyle. Oğlum siz İzmir'de ne yapıyordunuz lan? Biz Ankara'da böyle şeyler yapıyorduk. Böyle Requiem for a Dream'deki o kolu görünce içim kalkmıştı o yüzden. Abi ben o zaman bir film öneriyorum. Turist Yoman Uzay'da. Gerçekten çok severek sürekli izlediğim bir film. Ben Sadri Adışi'yi çok seviyorum. O film de çok hoşuma gidiyor. Özellikle Tuz Canavarı sahnesi de çok seksi. İzlemeyen varsa izlesin. Tuz Canavarı sahnesi şu kadının gelip şöyle şöyle yapıp tuzunu yüzünden aldığı sahne o. O film değil mi? Böyle böyle yapıp bir ağzına götürüyor. Güzel kadın oynuyordu ama orada. Dedim ki bir kadın dedim bu hareketleri nasıl yapıyor ama dedim alsın dedim ya ne kadar tuz alabilir dedim. Evet Erkan Ayberk siz de söyleyin kapatalım o zaman. Kapatalım ben benden benden bu kadar. Tarantino'nun bütün filmleri diyorum. Aaa böyle bütün filmler abi. İzleyin bakalım hangisini izleyelim. Tamam şeyi diyorum Wes Anderson'ın filmleri diyeyim o zaman değişiklik olsun. Mesela şey çok güzel. Grand French Dispatch güzel. Grand Budapest çok güzel. Asteroid City güzel en son film. Böyle seriyi atamazsın yani. Bunun üçünden hangisini söylemek istiyorsun mesela onu söyle. Ya bende şeyin çok özel bir yeri var. Life A Call of Duty. Yani bu filmin en son filmi. Yani bu filmin en son filmi. Çok özel bir yeri var. Life Aquatic with Steve Zissou. Orada Bill Murray oynuyor. Hani böyle bir jaguar köpek balığına arabaya gidiyorlar denizaltıyla falan. Çünkü bu köpek balığı herifin bir arkadaşın yeti falan. Öyle bir absürt hikaye. Bill Murray'i çok seviyorum. Hikayenin sıcaklığını çok sevdim. Wes Anderson'ın da genel olarak kullandığı görsel tekniklerden ötürü falan. Yürek bir herif olmasından ötürü seviyorum. Bill Murray Ayberk'in babası abi. Annevi babam olmuş aynen. Çok beğenemediğim tek filmi de o. Bence French Dispatch mesela. Sevmedim ben. Seni sevdim. Tek beğendiğimi mi dedin, beğenmediğimi mi dedin? Tek çok beğenemedim. Yani normaldi. Benim için çok iyi değildi o. Ne demiştin ismine? Life Aquatic with Steve Zissou. French Dispatch'ı çok sevmiştim. Astro City'i o kadar sevemedim. Çok böyle şey geldi. O zaman ben bir tane daha söyleyeyim. Daldan dala ooo. Ooo. Nine Days abi. Böyle hiçliğin ortasında bir adam oturuyor. Öldükten sonra da insanlar oraya geliyor. Ve intervju yapıyor adam. Yani bütün olay bu. Şöyle kendini ne hissettin, böyle kendini ne hissettin falan gibi bir şeyler soruyorduk ama. Baya iyi filmdir. İzleyin bence. Nine Days. Evet. Değişik bir kafa. Tamam hadi görüşürüz. Hoşçakalın. Hadi bakalım. Altyazı M.K.