Succession S01E05: Beşinci bölümde Birdman ve akıllı ev aletlerini konuşuyoruz derken, Logan sağ olsun olayların seyrini tamamen değiştirdi. Torununun suratına reçel konservesiyle giriştiği o sahne... ne diyelim, hepimizi dumura uğrattı! Yani Logan, reçel mi yiyoruz, kavanoz mu yiyoruz, karar ver! Bu sahneden sonra Logan için ciddi şekilde endişelenmeye başladık. Dedik ki, bu adama bir çiçek, bir kolonya gönderelim de biraz sakinleşsin. Çünkü belli ki evde Birdman değil, Logan’ın yumruğu uçuyor!
Saksesyon Saksaksesyon Saksesyon Saksak Bu dünyada beni hiçbir şey şaşırtmaz abi. Bu dünyada beni şaşırtan tek şey Saksesyon'un girişiydi. Müziği çok çok iyi değil mi? Bugün ben de onu düşündüm. Skip intro vardı. Basmadım mesela o tuşa. Bugün özellikle dinlemek... Bugün özellikle dinlemek istedim ben. Dinledim de. Piyano da mı bilmiyorum. Hoşuma gitti ama. Sen neden skip intro diyorsun? Diziyi sevmedin mi? Sen böyle genel hızlandırarak falan mı izliyorsun? İntroyu izledim birkaç kere. Sonra dedim özellikle bunlar bir de iş adamı falan ya. Time is money kafasıyla izlemeye başladım. Etkiledi tabii şimdi. İntroyu geç, sonundaki kredisi geç. Onu geç, bunu geç. Greg'li sahneleri geç falan derken şaka şaka geçmiyorum Greg'e de. İntroyu geçiyorum. Greg bu bölümde 12 saat araba kullandı. Yalnız ben şeyi anlamadım. 12 gitti, 12 geldi. Geldi mi bir de? Yok gitmiyor ya. Geri götürmüyor. Yeter diyor. Oğlum Kanada'ya uçakla mı? Kanada'ya arabayla gitti 12 saat. Arabayı ayarlayacağız dediler ama galiba öyle bir şey vardı. Candle araya girdi. Oğlum saçmalama. Kanada'ya ilk önce New York'tan gitti. Aaa. Orada kiralamadı mı o arabayı? Oğlum Greg'in araba kiralayacak parası olsa o şirketle niye çalışsın? Oğlum çok saçma değil mi? Oradan oraya arabayla gitti. Sonra arabayla aldı gibi getirdi mi ya? Uçakla gidersin. Orada arabayı kiralarsın. Dersin ki ben bunu buradan alıyorum ama bunu Amerika'daki birbiriniz biriminize bırakacağım dersin. Onlar da tamam der. Öyledir. Değil midir? Greg şamar oğlan oğlum. Ama adam ilk kez bu bölümde arızı çıkartmaya başladı. Yeter lan moduna girdi yani. Greg büyüyor mu? Verdikleri işten falan çok tırstı. O kadar araba kullandığı üzerine gitti bir de doküman yok etmesi gerekti ya. O da arızaya bağladı ilk kez. Ben şeyi anlamadım. Diyor ki 800 kilometre yol değil mi? Yol herhalde öyle bir şey. Çeviri de yanlış yoksa 800 kilometreydi. Çünkü mili çeviriyorlar kilometreye. Ben mil ne kadar ettiğini bilmediğim için çok şey yapamadım ama. 1.6 falan. Tamam. 800 kilometre yol olsun. Nasıl 12 saatte gidiyor? Çok değil mi lan? Aynı şeyi ben düşündüm. 600 küsür mili. 12,5 saat gözüküyordu. Çok saçma değil mi ya? Hız limitleri vardır. Trafik vardır. Bir de yemek yiyordur. Ama uygulamada 12 gösteriyordu değil mi filmde? Evet. Abi Erkan hız limiti tanımıyor biliyorsun. Almanya otobanlarında bas bas diyordu. Aynı yüzle gidiyordu. Adam yanında sinir krizi geçirdi ya. Erkan'ı bir Hollanda'da şok etmekle. Bir araba kullansın da görsün. Soner'in videosunu izledim ya. Delirtir insanı ya. 30'da mı gidiyordun sen orada? Abi bazı yerlerde 5 yaşında bisikletli çocuklar arabanın yanından geçiyor. O kadar yavaş gidiyorsun yani. Peki bir soru. 12 saat araba kullandı Greg. Yanındaki adam da diyor ki ne müzik açacaksın ne bir şey açacaksın. 12 saat boyunca böyle gideceğiz. 12 saat boyunca böyle gideceğiz. Konuşmayacağız da hatta herhalde. Bilmiyorum. Yapabilir misiniz? 12 saat boyunca konuşmadan araç kullanabilir misiniz? Niye kullanamayalım oğlum? Limitiniz ne yani? Abi Einstein'ın bir teoremi var. İzafiyet miydi? Neydi? Yanındaki insana bağlı ol. Yanında cisal olsa 12 saat bir şey yapmadan gitmek zor ama büyük babanla onu yapmak biraz kolay olabilir. Göreceliğe bağlı da adam. Güzel nota. Müzikle alakası yok diyor. Romana desem bunu asla yapmaz. Babası dese ki oğlum 12 saat gidelim hadi arabada müzik dinlemeyeceğiz ama konuşmayacağız da Roman hiçbir şekilde yapmaz onu. Romanın ehliyeti bile olmayabilir ya. Roman her yere helikopterle gidiyormuş. Ehliyet olsa bile alınır. Adama bir parantez açmanız lazım bence. O Evans'tı galiba değil mi? Onu oynayan adama. James Cromwell. Bayağı döktürmüyor muydu herif bu bölümde? Yan rollerin başarılı aktörü. Six Feet Under'dan LA Coliseum'dan. Aaa Six Feet Under'da oynuyordu. Tabii. O yan rollerin adamı genelde ve efsane bir ev. Belki de yan yollardan gelmiştir. O yüzden uzun sürmüştür 12 saat. Neden olmasın? İçimi huzur kaplıyor. O adamı seviyorum bayağı. Ama bayağı küfürbaz çıktı. Küfür falan ediyordu. Siz hamam böceklerisiniz falan mı diyordu? Bayağı dürüst adam çünkü. Ne düşünüyorsa söylüyor. Acayip de akademik falan ya. Küfür edenler dürüst insanlar mıdır? Bu bence değil. Ama böyleydi. Six Feet Under'da ben bu adamı hiç sevmiyordum. Akbaba gibi gelmişti bana. Burada öyle değil tabii. Rutu tavla diye mi? Kaldıramamışım ben onu. Sanki *** gibi hissediyordum abi. Ben de öyle hissetmedim değil hayatım. Ama tatlı adamdı orada da. LA Confidential'da asıl. Adamı kandırıyorlar ama diyorlar ki özür dileyecek Logan. Kalk gel diyor. Bu da gidiyor. Sonra geliyor. Özür dilenmiyor tabii bundan. Ne özür dilerim. Logan ne zaman senden özür dilemiş zaten. Orada ben şeyi düşündüm. Yani bu adam 12 saat yol geldi. Ve birisi bana özür dilesin diye geldi. Bu ne kadar saçma sapan bir şey. Yani sen kaç yaşındasın artık bilmiyorum. Burada 70-80 yaşında bir tane adam değil mi bu? Birisi sana diyor ki hadi gel de özür dileyeceğim diyor, diyor. Kardeşin. Sen de tamam diyorsun kalkıp geliyorsun. Niye saçma sapan? Adam zeytin dalına evet dedi. O da o. Ne zeytin dalı oğlum? 12 saat araba mı var? Tamam özür dilediyse kabul ettim der geçer mesela. Bir thanksgiving ama gitmen lazım. El öpmen lazım. El öptürmen lazım. Bu onun abisi değil mi ya? İşte o yüzden gidiyor zaten. Abin çağırıyor. Pardon kardeşin senden özür dileyecek. Gitmez misin? Eğer ben senin kardeşinsem gel bu tahta otur öyle miydi o? Yok sen eğer kardeşim sendir. Tahtının başına geç. Allah cezanı ya. Aile önemlidir Erkan. Bunu iyi iyi aramızda sen biliyorsun. Ya bir de bütün film setini elemanın bilmem nesine mi taşıyacaklardı ya? Tabii ki o gidecek. Bunun ama bayağı büyük bir gayrimenkulü var galiba Kanada'da. Öyle diyordu. Şey diyordu. Benim şu kadar dönüm, bin dönüm arazim var diyor. Evler kapandı çünkü burada geç oldu saat. Akıllı evler hakkında konuşmalar. Akıllı evde mi yaşıyorsunuz? Bin dönüm araziniz yok ama eviniz akıllı. Evimiz akıllı. Belli saatlerde de. Böyle şeyler oluyor. Siz akıllı evi sevenlerden misiniz? Nefret edenlerden misiniz? Her şeyimiz akıllı yeter yani. Onu akıllı yap, bunu update et, şunu güncellet, bunu takip et falan. Benim sıtkım sıyırıldı zaten diğer devicelerden. Evimi akıllı yapmak istemiyorum. Sen erken dönem kullananlardasın. Ivoz gibi, evimde kullananlar da var. Ben de kullanıyorum. Ben de kullanıyorum. Olabilirim yakında. Akıllı evde şöyle bir döngü var. Do it yourself yapıyorsun. Yaparken çok aşırı hoşuna gidiyor. Sonra ne yaptın lan? Her şeyi uygulamaya bağlıyorsun. Gidip ışığı yakmak için cep telefonunu açıyorsun. Bazen yüzünü tanımıyor. Çünkü saçını değiştirmiş oluyorsun. Şifreni giriyorsun. Sonra uygulamayı bulmaya çalışıyorsun. Abi vallahi kırarım telefonu bir gün kesin. Alkollüysen falan gelir yani başıma. Ama şey yapıştıramıyor musun? Duvara yapıştırdığın switchler falan var ya. Onlarla kullanabiliyorsun. Switch yapıştıracaksan akıllı ev olmuyor mu? Zaten switch var olan bir şey. Nasıl switchten bahsediyorsun ya sen? Bir sürü telefon alıp duvara telefonu mu yapıştırıyorsun? Hayır abi. Bak bende şey var. Bu hü'yü'ler var. Onun bazı paketlerin içinde de böyle bir kumanda gibi bir şey var. O kumanda aynı zamanda switch görevi de görebiliyor. Duvara yapıştırabiliyorsun. Uygun bir şey de var. Ben niye tutoriöl veriyorum? Şey yani oradan da kontrol edebiliyorsun. Eğer mesela her şeyi otomatize ettin. Ama araya girip bir ekstra bir fonksiyon koymak istedin de koyabilirsin diye demiştim. Ama şu hoşuma gidiyor benim. Akşam oturuyorum. Hava yavaş yavaş kararıyor kararıyor. Sunset olmadan 10 dakika demişim. Hop ışıklar bir geliyor. Yanıyor falan. O güzel oluyor. Bak bak bak. Bir de tepe ışıkları değil bunlar. Bilirsiniz yani tepe ışıkları. Kullanmamak lazım. Tepe ışık eskide kaldı ya. Tabii yerden olacak bunlar. O tür ışıklar. 6-7 farklı yerde ışık yanması gerekiyor. Gibi bir durum oluyor böyle durumda. Hepsi gidip tek tek böyle tuşlarına basacaksın da açacaksın. Buna gerek yok. Gece mesela çiçek aktığımda ne yapıyor? Hareketimi algılıyor. Ve ışığı açıyor. Tuvalet ihtiyacına göre daha fazla aydınlatıyor mu? Aynen tazziye göre mesela. Tazziyeye bağladım onu. Çok tazlikli işler. Mesela ışıklar ışıkları ışıklar diye ses çıkartarak daha fazla lümen mi veriyor denir. Ayberk daha iyi bilir. Lümen doğru ifade evet. Bilirim ben biraz. Lümenlerden de anlarım. Onlar böyle çok aşırı derecede ışıtıyor. Bitmeye yakın o artık damlarken küçük küçük tekrardan eski haline dönüyor. Uyku modu. Sen bayağı aşmışsın hacı. Otomasyon gibi otomasyon. Logun gibi halıyı aşasan onu otomatik yıkıyor mu? O yok herhalde. Siz şey kullanıyor musunuz? Normal bu robot süpürgelerden kullanıyor musunuz? Kullanıyoruz. İşe yaradığını düşünüyor musunuz? Evet. Başka sorum yok. Bütün jüriyi ikna etmiş oldun. Bu soruyu sorarak. Süper bir analoji yaptığını düşünüyorsun. Işıklar ve robot akılları var aslında. Şu an jüri benim tarafımda artık. Ne dersem kafa kabul edecekler. Keşke bu bölümü Black Friday öncesinde çekseydik de dinleyenler gidip güzel şeyler alsaydı. Çok güzel fikirler verdik. Aa Black Friday geçti değil mi? Birkaç günü var daha galiba. Geçti mi? Sen bunu dinlerken geçmiş olacak. Doğru. Ben şeyi anlamadım. Siz şimdi Black Friday denilen satın almalardan falan bahsediyorsunuz. Bu Thanksgiving Bu Thanksgiving'de hediye getiriyorlar. Değil mi? Evin sahibine getiriyorlar galiba hediyeyi. Burada tabii Logan'a getiriyorlar gibi. Reçeli anlamadın ta. Reçeli anlamadım. Onu da anlamamışım. Bak iki taneymiş anlamadığım şey aslında. Reçeli de şey yapabiliriz. Ama bir taraftan da Kendall'ın söylediği bir laf var. O çok ilgimi çekti. Dedi ki Logan'a dediği hediye alınmaz dedi. Niye ya falan. Dedi böyle Tom ya da öyle bir hareketleri vardı galiba. O da dedi ki geçenlerde şöyle şöyle bir kitap vardı dedi. Galiba onu almış herhalde. Ya da birisi mi alacakmış bir şey. 10 tane varmış evde. Herkes almış. Herkes hediye getiriyor. Zengin olunca da, çok zengin olunca da galiba para parayı çektiği için hediyeler de çok. Çarpı 10, çarpı 20. Hediye hediyeyi çekiyor. Doğru aslında. İlk hediyeyle başlıyor değil mi? Birisi hediye ediyor ve diğer hediyeler de hemen onun arkasına geliyor. Doğru, haklısın. Böyle bazen doğum gününe gelin falan diye davetler atıyorlar. Hediye getirmeyin. Ben orada hep düşünüyorum. Gerçekten hediye istemiyor mu? Yoksa yan cebime koy mu diyor abi. Çok baskı verici bir şey ya o. Hediye getirmeyeni ben görmedim ya. Bu yeni bir trend falan mı? 3-5 yıldır başıma gelen bir şey abi. Hep stres oluyorum ben. Şey var mı peki. Hediye getirmeyin diyor. Ama işlerinden bir tanesi de hediye alıyor olabilir. Mesela ona karşı daha ekstra bir sevgi besler mi o kişi yoksa onu hor mu görür böyle bir durumda? Güzel soru. Yani ekstra sevgi besler bence. Stresin nedeni o zaten abi. Mesela getirme diyor ama getirmezsen ayıp mı olacak? Yoksa getirdiğin zaman seni hor mu görecek? Ya da etrafta düşünsene hediye getiren tek kişi sen de olabilirsin. Çaktırmadan vermen lazım. Lisede şey olurdu. O zaman takım elbise falan giyiyorduk. Ama mesela diyelim ki ilk ders beden eğitimi şey yaparsın orada değiştirmeyeyim diye eşofmanlarınla gidersin. Sonra bir gidersin abi derler ki sen niye böyle geldin ya dersin ki ama ilk ders spor dersi dersin. Onlar da bilmiyor muydun iptal oldu bu hafta derler. Sonra sen o üstünü nasıl değiştireceğini düşünürsün. Böyle miydi lan? Ben bundan yaşadım çünkü de nasıl yaşadım bilmiyorum. Bu sende travma yaratmış belli canım. Aynen yani millet takım elbiseyle otururken ben eşofmanla oturduğumu biliyorum ama niye hatırlamıyorum. Teşekkür ederim. Aslında yanında kar kalmış yani rahat rahat oturmuşsun ne istiyorsun? Çok iyi olmuş tabi de orada onu düşünemiyorsun işte. Logan gibi olsan da yetişirsin. Ne abi bu reçelin olayı ne? Thanksgiving'de reçel alma muhabbeti ne? Onu açıklamadılar. Doğrusu. Çünkü biliyorlar herhalde zaten hani bunu bizim izleyenlerimiz bilir dediler herhalde ama bilemediler ki bunu bu programı Türkiye'den de sevgiyle takip eden izleyicileri var. Ama reçelin olayı şey değil miydi ya bu bölümün sonundaki oyun? Ben o oyunu da anlamadım. Logan'ın suratına vurduğu şey reçel kabı mıydı? Onu olup sonraki insana veriyordu. Ok sefer oyuna devam ediyordu. Sanki o ade geleneği gibi geldi bana. Oyun bir elemanı yani aslında o. Şimdi aklım hayatta. Kameramanlar harika iş yapıyor. Bölümü sanki oradaymışsın gibi izliyorsun her zaman. Anlamsız zoomlar falan yapıyorlar. Böyle insanların yüz ifadelerini falan görüyorsun. Oyunculuklarında ne kadar iyi olduğunu görüyorsun. O ufak çocuğun dayak yedikten sonraki sahnesinde de böyle işte çocuğun nasıl korktuğunu falan çok iyi hissediyorsun. O benim çok hoşuma gitti. Diğer dizilerde gördüğüm bir şey değil. Diğer dizilerde direkt sabit olur her şey. O da geniş bir yerden görsün. Burada bazen birinin arkasından falan görüyorsun. Benim çok hoşuma gitti. Sahneler hoş ya gerçekten. Ben de beğeniyorum o dediğin noktayı. Hissiyatı veriyor. Bir de bazı dizilerde mesela kamerayı sallıyorlar. Sever misiniz böyle şeyler? Mesela aksiyon dizisi diyelim. Bir olaylar oluyor. Zoom yapıyor geri geliyor falan böyle küçük küçük. Ya da kamerayı oynatıyor. Sanki hani hızlı bir hareket edecek dermiş gibi. Onun bir adı vardı aslında. Tek bir şey. Tek çekim yapıyordu kamerayla. Neydi onun adı? Yok lan o dediğin sen tek sekans falan demeyeceğim. Tek sekans da bir özel bir adı vardı. Unuttum ama. Children of Mende falan vardı mesela. Çok güzel bir örneği. Birdman'in girişi öyledir. Kuş adam diye çevirmişlerdiler Türkçeye. Birdman'da da mesela ilk başta o tiyatro sahnesiyle falan başlıyordu. Yok Birdman'da başlıyordu ama sonra tiyatro sahnesine geliyor. Orada bir şeyler konuşuyor falan. Baya bir dolanıyordu kamera onunla. Hatta Birdman'in tümü mü tek sekanstı lan? İzlemedim ya. Bilmiyorum. Tümü olamaz ama bence. Onu nasıl izlemediniz ya? Zorla izlemedim. Zor bir iş çünkü. Onu şey yapmışlardır hocam. Öyleymiş gibi göstermişlerdir. Bunların hepsi sinema. Ay bak yani. Yok ama bunların espirisi hakikaten öyle olması. Öyleymiş gibi olması değil. Özel bir şey. Çok az filmde var. Çok az kısımda var diyebiliyorum. Adını hatırlayamaysaydım daha iyi olacaktı. Neyse bakarım sonra. Birdman'dan biraz bahsedilsene. Hatırlamak istiyorum. Abi Birdman'dan bir tane adam var. Bu eski süper kahramanı oynayan bir adam. Çok tanınıyor öncelerden. Şey gibi düşünün. Mesela şu an kim var? Süpermen'i oynayan. Cavill mıydı? Tom Holland. Tom Holland mı oynuyormuş? Süpermen'i oynayan. Atağın düştü sakat kaldı ya. Witcher oynayan adam oynuyordu. Harry Cavill değil miydi? Ondan sonra bu adam mesela şu an çok popüler değil mi? Süpermen'i oynuyorsun. Hayvan gibi vücut falan. Tabi steroid aynı zamanda. Onu da söylemeden geçelim. Doğal değil. Sonra mesela çok tutuluyor. Çok şey yapıyor ama işte belli bir yaşa geliyor. Yaşlandı. Artık öyle bir rol de yok. Diyelim. Burada da öyle bir karakter oynuyor. O karakter de artık tiyatroya bağlanmış. Çünkü demiş ki yani süper kahraman filmleri elit değil. Ben tiyatro oynayarak sanatçılığımı ön plana çıkartacağım demiş. Ama aynı zamanda da beğenilmiyor tabi. Hani oyunculuktan gelmiş. Çok tiyatroyla da alakası yok diye galiba. Bir insanlar da hor görüyor. Filmde biz adamın oynadığı bir oyunda güzel oynayarak en sonunda çok güzel eleştiri aldığını görüyoruz. Çok sonra da anlatmayayım. Yani başta öyle bir başlıyor. Sonunda doğru geliyor. Ama hayatında sanki gerçekten o bir Birdman'mış gibi görsellerde görüyoruz. Ne bileyim havada uçuyor falan. Camdan atlıyor uçmak için falan gibi şeyler var. Detaylar var filmde. Pokemon'um deyip camdan atlayan adam gibi ölüyor mu? O çocuktu gerçi. Bir de ben uçuyorum diye bir programa çıkmış bir tane adam vardı. Onu hatırlıyor musunuz? O çocuktan zıplıyor. Yerde yuvarlanıyor. Öyle bir şey de var. O adamın sahneyi yapışının 20. yılını kutluyoruz bu arada. İyi ki hatırlattın. Bir de bağırıyor çağırıyordu. Abi insanlık olarak bence çok aptalız. Böyle çok unik, çok güzel şeyler var. Sahneler mesela. O uçuyorum diyen adam gibi. Onların yıldönümleri kutlanmalı bence ya. Hani herkes oturup o videoyu bir izleyip tekrar gülmesi gerekiyor. Biraz düşündüm de havada durduğum şahitlerim var. Değil mi? Onu diyorsunuz. Aaa evet oradan mı geliyor acaba? Öyle bir şeydi o. Bir de çünkü şey vardı kafam karıştı. Şemsiyeyi tutmaya çalışırken hakikaten uçan bir erip de vardı. O da böyle. Olay olmuştu. O şemsiyeyle komple uçan. Havalanıp gidiyordu ya herif. Çok feci bir şeyler. Abi o var. Deprem olurken elinde çayla dışarı çıkan adam var. Mükemmel şeyler var ya. Bunların hepsi kutlanmalı. Bunların hangi gün olduğuna bakın. O zaman günü daha gün ilan edelim. Abi düşünsene ya adamlar hayatımızı neşeli hale getiriyor. Birbirimizi anlatıp biliyoruz falan ama hiç takdir etmiyoruz o insanları. Bu bizim ayıbımız ya. İsimsiz kahramanlar. İsimlerini bile anmıyoruz. Ben şeyi takdir ettim. Kardeşi takdir ettim. Çünkü ilk kez Logan'a challenge eden bir tane karakter gördük dizide. Daha 5. bölümde. 5 saat izledikten sonra. Yılmaz'ın ilk sahnesi de süperdi. İlgi geliyor. Happy Thanksgiving diyor. O da Not for Indians diyor. Ben orada bayağı korktum abi. Herif çok da güzel saydırdı, etti böyle yarım saat boyunca. Hiçbir şey söyleyemedi adam. Yani söyledi bir şeyler de saçmaladı daha çok. Bence en güzel sahnesi şeydi. Kendall böyle sürekli babasını herkese babasını fitliyor ya şey diye. Görüyor musun? İşte babamın böyle sorunu var. Fark edin. Fark edin falan. Hatta güven oylamasına falan mı sunulacak? Bir şey yapılacak. Gidiyor kardeşine. Kardeşine mi? Abisine. Logan'ın. Arkadan arkadan. Ya bak görüyorsun. İşte kafası da gidik falan. Babasının hakkında konuşuyor böyle arkadan. Ya öyle bir oylama yapacağız. Hani ben senin tarafındayım. falan diyor. Nasıl bir göt bu ya. Nasıl bir karakter ben anlamadım. Ondan sonra da Yvaz. Yvaz mıydı? Ivan mıydı? Tam hatırlamıyorum. Şey diyor. Duruyor duruyor. Tamam hani kötü birisi olabilir falan ama o benim kardeşim diyor. Aynen ben kimseyi anlamam diyor herif. Karakter sahibi işte. Yılız tam Türk abi. Tam Türk tepkisi veriyor orada ya. Ben alemi satmam. Peki şeyi anladınız mı? Kendall'ın orada ne denmedi Dumdun'un? Güvenlik oylaması mı? Güven oyu mu? Yılız orada oy verse ne olacak? Yılız mı geçecek? Yılız'ın ne oyu var? Şey yapacaklar işte. Herkes kötü oy verirse şey diyecek yani o yönetim kurulu. Bu CEO'luk yapamaz diyecek babasına. Sonrasında birini seçmemiz gerekiyor diyecek ve aklındaki planda da herkes Kendall'ı seçecek. Oğlum diyorum ya bak geçen bölümde söyledim. Ya bu adam rüya görüyor. Hayallerde yaşıyor bazı yani kendilerini. Ama uyandı rüyadan çocuğu tokatlandığı vakit. Bu bölümü de güzel bitirdi doğrusu. Bence yükselişe geçmek üzere. Bilemeyeceğim artık ama. Altı gibi görmek gerek. Kendall belli olmaz. Kendall bu arada oynama sonucunun CEO'yu değiştirip değiştiremeyeceğine de emin değil. Frank'e onu soruyor. Diyor ki güven oyu çıkmazsa ne olacak? CEO olarak kalan örnekler var mı tarihte diyor. Frank de bilmiyorum gibi bir şey diyor. Yani hani bir şey bilir de olmayabilir de. Jerry denen kadın da galiba Kendall'ı anlıyordu. Şeyi görünce. Logan'ın çocuğa vurduğunu görünce orada tamam gitmiş diyor herhalde. Ben de senin yanındayım diyordu. Biraz şeyi anlamadım ama Evans'ın ne işi var o ekipte? Çünkü kopmuş gitmiş bir herife benziyor. Bir alakası yok aslında aileyle. Bir şekilde Board of Directors değil mi? Nedir? Orada muhtemelen hissesi var o yüzden Board'da da yeri var. O zaman şirket para kazandıkça cebine para giriyor aslında onun öyle mi? Herkese hava satıyor. Ama parasını yiyor. Logan'ın parasını yiyor. Bu mu yani? Abi yani. İşte çözemedim ben de onu doğrusu. O yüzden bir sorayım dedim ama. Ama şeyi de bilmiyoruz. Şirketi nasıl kurduklarını da bilmiyoruz. Belki Evans'la Logan kurdu. Sonra Logan devraldı. Olabilir olabilir. Ben dizideki tek bir sahneyi anlamadım. Niye vardı onu da anlamadım. O da Logan'ın madalya koleksiyonunu Connor'ın sevgilisi miydi? Villa mıydı neydi? Ona göstermesi. Ne alaka abi? Yürüyor muydu acaba kıza? Hani Pool koleksiyonunu gösterirler falan ya. Orada da mesela madalya koleksiyonunu gösteriyor. Aa senin amacı vardı. Değil tabii ki satın almış. Şeye şey laf çıkıyordu ya oradan. Abiye laf, Evans'e laf çıkıyordu. O sahne onun girişiydi aslında. Madalya'yı kaybeden hayatını verdi. Sen anca para verdin gibi gömüyordu onu. Haa. Onu düşünmüşler sonra madalya'yı mi yazmışlar? Muhtemelen. İntro yani oraya aslında. İntronun başlangıcı da aslında yine güzel bence. Oraya o yemeğe ilk kez katılan villa var. Ortamda. Hani ona tanıtıyor gibi. Diğerlerine zaten daha önce göstermiş izlenimi veriyor bence. Ama villa sonuçta abi call girl değil mi? Yani belki yazıyordur. Orada Marcia'nın yüzünü görmedik. Belki o da tip tip bakıyordu olabilir. Ailenin yeni kızı ya ben ilk başta benden geçecek falan gibi. Eskiden öyle şeyler varmış bu arada. Babalar oğullarının yeni karılarıyla takılıyormuş falan neyse. Yok lan öyle bir şey mi var? Sanki krallarda mı vardı o? Ya da landlordlarda mı? Babada yoktur herhalde. O ne oğlum öyle? Çok ilginç. Bunlar common folk değil o yüzden söyledim zaten. Vikinglerde de mi vardı bir de böyle bir şey? Ya İngiltere'de olabiliyormuş diye okumuştum. İşte bu landlordlar falan yapıyor tabii. Peki landlord değil de landlady varsa o da aynı şeyi yapıyor mu? Damat için? O olsaydı yapardı da yoktur herhalde. Hiç landlady diye bir şey duymadı mı? O zaman leftist takımlar pek yokmuş galiba. Belki de vardır tabii kim bilir. Neyse bu güzel bilgi için teşekkür ediyoruz abi belki. Programımızı dinleyen kadından bir daha dinlemeyecek sayende. Ya bir tek tarih yok ya biz mi varız deriz o zaman ya. Türkçesi ne olur bunun? Derebeydi değil mi? Bunlara derebey deniyordu. Dere hanımı. Ya da şey yapmak istiyorsan dere insanı mı diyeceğiz? Abi tarihçe kadınlara dere hanımlığını ilk veren toplum Türk toplumu mudur? Yani bunu da buradan söylemeden geçmeyelim. Başka toplumlarda yok. Landlady diye bir şey yok. Ama Türkiye'de var. Dere hanımı. Derelere seçme seçime hakkı verildi diye de devam edeceğiz. Hişi falan bunlar yok. O bitti. Bazı mesela şeyler var. Fransızca'da mıydı? La Le. Kitaba mesela kadın diyor. Çiçeğe erkek diyor falan. Bunu birisi oturmuş yazmış herhalde vaktinde. İlk Fransızca'nın çıkışı. Herkes tek tek bunlara ne vereceğiz diye toplaşmışlar galiba. Ondan sonra da genderlerini verip devam etmişler yollarına gibi mi olmuş acaba? Bildiğim kadarıyla kadınlarla erkekler belli objeleri dişil ya da erkil yapmak için kavga etmişler. Kavgayı kim kazanırsa onun takısı alınmış. Öyle olsa da oğlum baya asimetrik olurdu. Le dolardı öte. Ama baya bir la da var. Niye? Niye öyle bir şey olsun? Nasıl kazansın lan kadınlar? Ya diziye geri dönelim biz. Gece yarısı olmak üzere. 2 oldu 2. Raydan çıktı Ayberk. Marcia'nın büyük oyunu hakkında ne düşünüyorsunuz? Evans'ı neden getirdi? Ben de bu bölümde bunu anlamadım. Neyin oyunuydu ki o Evans'ı getirmek? Bölümün sonuna bakacak olursan Evans'ın oyunu kazandı yine. Onu garantiledi. Böyle bir şeyin başına geleceğini biliyor. Çocukların alt edeceğini. O güven oylamasının bir şekilde yapılacağını biliyor bu kadın. Ve o yüzden Evans'ı getirip aralarını düzeltmeye ve o oyunu kazanmaya çalışıyor gibi geldi bana. Bölüm sonunda. Çok büyük bir plan lan o zaman. Kadın Logan'ı desteklemiyor mu ama? Destekliyor. Normalde. Evans'la Logan'ın arası kötü olduğu için Evans'ın ona karşı oy verileceğini düşünüp onu o yüzden çağırmış olabilir. Oyun içinde oyun. Ben bunu hiç düşünmedim. Ben anlamadım bile motivasyonu. Çünkü kadın benim gözümde Logan'ın yanında yaralan bir karakter. Yine yanında olduğu için Evans'ı çağırıyor. Logan'la arası iyi olsun. Kardeşini desteklemeye devam etsin istiyor gibi geldi bana. Haa pardon ben. Çok sonuca odaklandım. Kusura bakma. Ama bir de onun neydi oğlu rol alıyordu galiba. Amir. Amir. Amir Can. O da böyle bir anda masada yerini aldı anlamadık nasıl hızlı oldu. Şey herhalde bunlar bölüm çektikçe paraları kazanmaya başladıkça ekstradan kast mı bulmuşlar ne yapmışlar öyle mi geldi acaba? Sonraki bölümlerde hiç hatırlamıyorum. Fransızca konuşuyor ama. Fransızca konuşuyor bir de. Galiba bu marşı zaten Beyrut'tan mı ne geliyordu? Paris'te öyle bir backstorysi vardı değil mi? Paris'te takılıyordu. Hangi biriyle evleniyordu, boşanıyordu falan filan. Derken New York. Beyrut'ta Fransızca konuşuluyor sanırım. Amir falandı o yüzden Fransızca konuşuyor. Beyrut'a o yüzden diyorlar. Doğunun Paris'i. Ciddi misin? Daha şıkır şıkır diye değil mi yani? Valla öyle diyorlar. Diyarbakır değil mi? Diyarbakır doğunun Paris'i. Diyarbakır doğunun New York'u be. Fransızca konuşulan her yer Paris'tir. Diğer yer Paris'tir. Diyarbakır doğunun Paris'tir. Eee daha çok. Diyebilir miyiz bundan sonra? Diyebiliriz. Madagaskar'a Roman'ın Grace'ti galiba. Kız arkadaşımın adı. Geçen bölümde de ben onu görmüştüm biraz hani. Grace'i o kadar giydirdi, giydirdi. Grace gitti yine bölümün sonunda Roman'a falan diye. Halbuki galiba uzun vadeli bir kız arkadaşmış. Yanında sürekli tuttu. Thanksgiving'lere falan götürdü. Onu yeni anladım. çocuk sahibi olmak istiyor Romundan. Kız uçmuş gitmiş. Ama çok bir göt oldu işte. Aileye karşı duygularını da negatif bir şekilde aktardı yani Thanksgiving sırasında o sahne çok güzeldi. Düşündüğü ne varsa tam tersini söyledi Romunla ilgili. Aaa. Anlasınlar diye. Herkes de anladı zaten. Hani ailede o kadar boktan bir yerde ki anlamayan yok orada ama kimsenin de bir şey dediği yok. Romun üzüldü birazcık. Sana kötü bir haberim var. Grace'in zaten Romundan çocuğu var abi. Anladığım kadarıyla. Hadi. Ciddi mi? O sahnede sanki ama çocuklarla iyi geçiniyordu falan ya yatakta. Grace iyi geçiniyordu. Orada Romun geliyordu. Onun iptal ettiği filmi izleyip güldüklerini görünce bozuluyordu. Grace'i dışarı çıkarıyordu. Kalan çocuklar şey diyordu annem baya büyük belaya girdi galiba gibi bir şey diyordu. Öyle mi? Ben onu anlamıyorum. O çocuklar Grace ile Romun'unsa evet Grace ile Romun'un çocuğu var. Bana şey gibi geldi. Grace çocuklarla çok iyi geçiniyor. Romun'dan da çocuk yapmak istiyor ama Romun'un tabii ki oturaklarda bezi yok. Gibi gibi. Hatta böyle bir yani ileri sarıyordu ya hemen o zaman sen de şu bitirme konuşmasını yapalım. Bula bula bula işte birlik konser bulduk nasılız bula bula bula. Öyle bir de dalga geçiyordu. Elimin çubuğunda değil kadın. Biz bir sonraki bölüme bunu araştırırız. Aydınlatalım abi insanları. Benim de kafam karışıyor. Grace ile Romun'un çocuğu var mı yok mu? Yorumlara yazın. Ben de bilmiyorum. Hiç yorumda bulunamadım. Olasılığa düşün ama çünkü Grace 3 ayda bir sevişiyoruz diye yakınıyordu. Onu da dipnot olarak. Yine Aybak sana kötü bir ev vermiyor. 6 ayda bir diyordu. Doğru doğru pardon. 6 ayda bir diyordu. Aybak şey yapmış. Hızlandırılarak izlemiş abi. 2x süreleri kısaltıyor. Logan'ın bir sahnesi vardı. İmansız'la konuşurken herhalde. İlk kez 5 bölüm içinde hastalandı falan bir şeyler oldu. İlk kez ben çok hastayım dedi. Bunu hatırlamıyor musunuz? Yok. Kaçmış benden de. Ben çok hastayım dedi. Ve bunu kardeş yani abisini söylemiş oldu. Orada mesela şeyi düşündüm. Lan adam ilk kez bir şey kabul etti. Sonra dedim ki ya adam şöyle bir karakter olabilir mi? Kendi hani iş yerinde kararlar alıyor, bir şeyler alıyor falan. Ama bu kararları alırken duygusal yaklaşmıyor. O konuşmada da konuşmayı yaparken hayır ben hasta değilim falan diye çıkabilirdi ki bu baya duygusal bir çıkış olurdu. Ama onun yerine ben hastayım. Hastayım, çok hastayım dedi. Bana bu şeyi söyletiyor. Logan aslında kararlar alırken duygularını işin içine hiç sokmuyoryu düşündürttürüyor. Yani Kendall'a senden bir bok olmaz dediğinde aslında içinde duygu yok. Sadece adama bakıyor diyor ki bunun yetenekleri sınırlı. Bundan adam olmaz. Abi Logan çok egocentrik bir adam. Bunu kabul ediyoruz değil mi? Evet. Bütün kararları kendi almak istiyor. Ama sen diyorsun ki o sahnede ilk defa kendiyle ilgili bir sıkıntıyı, bir eksikliği açıkça konuştu. Evet. İş dışında diye diyor anladığım kadarıyla. İşte iş de gene duygusuz aslında. Ama işte duygularını bulaştırmıyorsa o zaman mesela şey diyordu yerel televizyonları alacağız diyordu mesela. Aslında oradaki de duygularını karıştırmadan belki çok iyi bir analiz yaparak yerel televizyonların gerçekten başarılı olabileceğini düşünüyor. Orada cash flowlarımız artacak gibi bir şey diyordu zaten. O da cash flow her zaman iyidir gibi gömüyordu hatta kendini sen çok konuşma diyordu. Cash flow ne Ayberk? Cash var ya cash. Tango ve cash'in cash'i. O bir akıyor böyle aga. Ya Logan aslında bu bölümde ilk defa gözünüzden düşmedi mi? Bana öyle bir etki bıraktı. Şimdiye kadar hep güçlü bir adamdı falan. Hani beyin travması geçirdi, stroke geçirdi. O da beni çok bozmamıştı ama bu bölümde bir çok sıçtı sanırım. Bence Logan hep zayıf gözüküyordu. Hastalığından dolayı ama bir şekilde öyle bir şirketi yaratıp herkesin onun önünde dediği her şeyi evet dediğinden dolayı biz adamın güçlü hissediyorduk. Güçlü olduğunu gösteren pek bir sahne yoktu bence. Ama biliyoruz o adam bayağı güçlü. O ailenin yanında en azından güçlü diyebileceğin açık araçlarla. O da tek adam. Kimse de bir şey diyemiyor buna. Ama bu bölümde ilk defa biraz fazlası işte. Çayını dolduruyordu, döktü. Oradan başladı. Sonuna kadar da sıça sıça gitti zaten. En sonunda da çocuğa tokat attı. Orada bitti. Tokat mı attı yumruk mu attı? Baya baya vurdu ya çocuğa. Abi tenekeyi geçirdi. Doğru tenekeyle vurdu. Yani ayı oğlu ayı. Ne diyeyim? Bizde herhalde şey var. Biz öyle girdediler ya succession. Bütün işte holdingler, televizyon kanalları bilmem ne falan. Hepsini işte bu adam kurdu diye böyle bir parmakla gösterdiler aslında Logan'ı. Bizde sandık ki Logan hayvan gibi kararlar almış ve çok iyi aslında falan diye düşündürdü belki. Ama yavaş yavaş onu öyle olmadığını da görüyor olabiliriz. Yani çok kötü kararlar da almış. Ki bunlardan bir tanesi acayip derecede bir borç çekmesi falan. Şirketi batıracak seviyede. Ama hala dediğim dedik, çaldığım dedik devam ediyor. Bu kadar kararlar almış. O kararların sonucunda bu şirket böyle başarılı olmuş gibi bir izlenimimiz var ya. Bazen şunu düşündüğünüz oluyor mu? Başarılı herhangi bir insan içinde olabilir. Şirket olmak zorunda değil. Ya bazı şeyler rastlantı eseri olmak zorunda zaten. O da belki rastlantı eseri orada. Ama sürecek diye de bir şey yok. Çünkü bazı yani zarı atarsın atarsın. Zarı atarsın atarsın. Belli sayıda denk gelir yani en fazla. Basitleştirmek gerekirse bir yerden sonra denk almak zorunda değil. Bir tane suresi var çok seviyorum ben onu. İngilizcesini şimdi hatırlayamayacağım. Ama ingilizcesi daha afili. Diyor ki, eğer diyor bir berberin etrafında yeterince dolanırsan, o çevrede durursan, elinde sonunda diyor saçını kestirirsin. Yani aslında Ayberk insan şansında kendini yaratabilir. Yeterince uğraşırsan uğraşırsan bir yerde şans alabilir. Belki de bu adama da öyle oldu. Berbere daha çok git diyorsun sanırım. Aynen. Saçlarına biraz bakımına aksatma. Ben de Logan ile Kendall'a geçeydim. Ufacık demek istedim. Logan, Kendall'ı azarlayıp git Dubai'de dijital ile falan uğraş diyor. Kendall bayağı korkuyor orada. Oradaki suret ifadesi çok hoşuma gitmişti. Böyle bir şok yaşadı. Hatta şey dedi, ben bir daha Çin'e gidemem dedi. Zamanında Çin'e göndermiş ya babası bunu. Bir de asansör sahnesi vardı. Asansöre biniyor arkasında iki tane şirket çalışanı. Şey diyor, işte senin bu yaptığın işler çok başarılıydı. Biz sana bayağı gurur duyuyoruz. Çok imreniyoruz diyor. Kendall orada bayağı mutlu oluyor. Yüz sahneleri çok hoşuma gitti, tepki sahneleri. Kendall'ın özgüveninin hiç olmadığını gösteren çok güzel sahneler bence. Evet evet, iyiydi. Sonuna doğru oluyordu değil mi o? Bir de soruyor ya, hangisiydi? Hangi fikrim çok iyiydi falan diye soruyor bir de. Mad Men'deki asansör sahnesini hatırlıyor musunuz? O aklıma geldi nedense benim çünkü tam tersiydi. Nasıl bir sahneydi? Mad Men'i izlediniz mi bilmiyorum. Ben çok izledim. İki kere izledim. İşte oradaki eleman biriyle tartışıyordu. Asansörde karşılaşıyordu sonra bunlar. Karşılaştığı herif de buna girdi diyordu, giydiriyordu. Saydırıyordu, saydırıyordu böyle. Sonra şey diyordu. Senin düşündüğün zaman üzülüyorum falan diyordu. Öyle bitiriyordu saydırmasını. Bizim herif sadece dönüp tek bir kelime ediyordu. Ben seni düşünmüyorum bile diyordu. Aaa hatırladım. Dandara Yipır'ın söylediği şeydi herhalde değil mi o? Karakter isimlerini unuttum. İki tane elemanın böyle yan yana konuşması. Çok iyi laf. Bana saksıyı oturttuğum anlamı da çıkar. O zaman bu bölüm biraz oradan biraz buradan gibi gelmişti bana. Yani izlerken öyle hissettim. Tamam bir Thanksgiving olayı var ama çok fazla konu vardı. Yani Kendall'ın dandikliğini gördük. İşte prenup'ını gördük. Tom'la Sheeve'in ay olmuş mu olmamış mı falan onları konuştular. Logan'ın olayları böyle işte hastalığının yansımalarını gördük. Kendall'ın çocuğu ayrı bir dert falan hani onun da bir sorunları var galiba. Yok efendim işte diğer çocukların, Roma'nın falan böyle problemler problemler. Saçmalama Greg'in bile ne yaptığı belli değil falan gibi bir bölümdü aslında bence. Çok böyle kırk yama. Patchwork. Güzeldi ama herkesin ne kadar problemli olduğunu ilk kez. Net bir şekilde bu bölümde gördük. Hani Roma'nın hep dalga geçerdi diğerleriyle. Onun bile problemli olduğunu en çok ben burada gördüm. Ama şey böyle kısa kısaydı. Kısa kısaydı evet. Bir dizinin böyle kısa kısa farklı farklı yerlerden bir şeyler getirerek böyle bir hikayeyi anlatması hoşunuza gitti mi? Gittiyse eğer yirmi üzerinden kaç veriyoruz? Dur puanlamadan önce bir şey sorayım. Kısaca o dediğin şeylerden biri kafama takıldı da benim. Tom'la Shiv anlaşma yapıyorlardı ya. Shiv şeyi bastırıyordu. Eğer birisi aldatırsa eşlerden onunla ilgili bir yaptırım olmayacak gibi bir madde ekletiyordu. Tom'un hiç hoşuna gitmiyordu bu. Belli ki aldatacak. Aynen belli ki aldatacak. Zaten seyahat eden o galiba. Onu da zaten söylüyordu Tom. Ben seyahat etmiyorum ki niye koyayım diyordu. Güzeldi. Öyle bir şeyi evleneceğiniz insan size dayatsa ne yaparsınız? O maddeyi mi? Öyle bir madde. O kalitede bir şey. Tabii ki evlenmem. Bana dayatıldı abi. Evet dedim imzaladım. İlk önce avukat annemi aradım. Dedim şuna bir bak dedim. Hahaha. Annen de tabii memnuniyetsizliğini dile getirmişti. Annem dedi ne yapıyorsun oğlum saçmalama. Dinlemedim çünkü kutlu olmayı istedim Tom gibi. Hahaha. Şimdi mati milyoner oldu tabii. İyi yapmışsın boş ver. Ben de bir şey ekleyeyim puan vermeden. Çok kritik bir şey oldu anladığım kadarıyla. Bu imha edilen dökümanların bir kopyasını Greg aldı. Onları tuttu. O bence çok büyük olaylara yol açabilir. Dikkatimden kaçmış benim o ya. Hepsini yok etmedi diyorsun. Tabii bir dosya da biriktirdi. Birinin bir fotokopi çekip daha sonra atıyordu. Fotokopi çekip atıyordu. Ha o sahneyi ben anlamamıştım zaten ne yapıyor bu FDA. O yani öyle mi? Normal hızla izleyince anlaşılıyor böyle şeyler. Giyiş sistem artık kurtulmam gerekiyor. Buna bir dur diyelim. Hahaha. Oğlum bölümlerine çok olay olmuş. Ya ben Greg'ten beklemedim öyle bir şey yani çakallık. Yani siz bekler misiniz Greg'ten bir çakallık? Kuzu gibi adamdı. İlginç bir 180 olmuş o o zaman. Beklemeyle alakası yok ki izlerken görüyorsun onu. Gördüğüme inanırım. Motosuyla hareket etseydin eğer. Başarılı olurdun ama. Ama o fotokopi makinesi değildi be oğlum. Siz öyle fotokopi makinesi nerede gördünüz? Amerika'da varmış. Fotoğraflar makinesi gibi bir şeydi yani bilmiyorum. Çok olay var abi çok olay vardı bu bölümde ya. Say say bitmiyor. Bak bu arada kaçırdığımız yerler var. Konuşmak istemiyorum yani kaç saat çekeceğiz biz bir podcast ile? 3 saat mi? Bu olmaz. Doğru son ara çok edit çıkacak buradan. Hadi bir o zaman 18 veriyorum. 18. Ben 17 veriyorum. Ben bölümseydim. Ben çok olay olmasına bir karşı çıkıyormuş gibi göründüm. Ama sıfırcı olcuyla olmak gibi bir derdim de yok. O yüzden 20 veriyorum abi. Tam puan. Yürü be. Aynen. Gönlüm bol. Gönlüm bol. Yani 20'nin arkasında dururum. En sevdiğim 2 bölümden biri oldu şimdiye kadar. Başarılıydı. O zaman 5. bölümü bitirdik. 6. bölümde tekrardan görüşmek üzere diyelim. Ve bu uzun... Podcast'ın bu bölümünü kapatalım derim. Siz de der misiniz? Devs. Hayırlı Thanksgiving'de. Görüşmek üzere. Hoşçakalın. Sağ ol. Hoşçakalın.