Succession S01E06: Which Side Are You On

Logan bir kez daha gökleri inletti, küçük Kendall yerle bir oldu! Roman koltuk altını kokladı, Shiv ise rahat rahat ayağına masaj yaptırdı. Altı bölüm geride kaldıkça Kendall’ın dipsiz bir kuyuda kayboluşunu izledik. İntihar eden ünlülerden adım adım New York’un sokaklarına, ve Ayberk’in Succession’ın her sahnesini ezbere hatırlama yeteneğine kadar dolu dolu bir bölümle karşınızdayız. Kaçırılmayacak detaylar, ilginç analizler için kulaklıklarınızı takın, iyi dinlemeler!

Bölüm İncelemesi

Nasıl buldunuz yeni bölümü? Kaliteli bölümdü. Ne kalitesi, ne hissettin? Çakallarla aslanların mücadelesini izledik. Kükremeler, çakalların gelişleri ve kaçışları bence esaslı bir bölümdü. Aslanı sormama gerek yok. Çakal hangisi oluyor? Geriye kalan herkes mi? Tim Kendall. Ben bölümü bayağı beğendim. Beğenmemin nedeni de böyle iki taraf sanki küçükten kavga ediyormuşçasına hani hareket ediyordu. Sessiz ve derinden ilerleyen bir kavga varmış gibiydi. O güzel oldu. E tabii yenilen taraf tabii ki Tim Kendall. Yine her zaman olduğu gibi bir kükreyiş hissettik sonunda. Şaşırdım öyle söylemene. Beni şaşırttı bayağı benim çünkü Tim Kendall bariz kazanacak gibi görünüyordu. Hatta ortada bir rekabet bile hani Logan hariç yoktu sanki. Herkes Kendall'ın etrafında toplanmış gibiydi. Tabii Kendall bir şekilde yapamadı. Gene. Bir şeyin hükümranlığı güneş görene kadar mıydı? Neydi öyle bir şeydi? Tam olarak o yaşandı. Durun bakacağım ya. Neydi acaba? Güneş balçıklı sıvanmaz var. O da güzel bir atasözümüzdür tabii. Şimdi Logan abimiz güneş olduğu için aslandan bir güneş. Onu balçıklı sıvayamadılar. Hani bir yemek yersin neydiğini bilmezsin falan. Ama en sonunda o çok güzel bir şey yemişim dersin ya. Bu bölüm biraz öyleydi. Bölüm içinde neler oldu? Bu arada ben bölümü iki saat önce falan izledim. Bölümle ilgili hiçbir şey hatırlamıyorum. Belki konuşacak çarklıma gelir ama bölümün sonu harikaydı. Bu güven oylamasındaki Logan'ın hareketleri. Aynen. Kendall'ın aldar şekilde şirketi terk etmesi. Direkt aklımda onlar kaldı. Tam bir aslandı yani gerçekten. Bir de şey de vardı ya. Başkanlık konuşma sahnesi. Hani öyle. Yani hani adam kural tanımıyor işte. Biraz konteks vereyim tabii. Güven oyu yapılacak. Herifi atacaklar şirkete. Kendini ve kendini destekleyenler. Zaten çoğunlukta gibi görünüyorlar ilk başta. Biz de sanıyoruz ki Kendall kazanacak ama güven oyu başladığında kurallar gereği Logan'ın terk etmesi gerekiyor toplantıyı. Ama terk etmiyor herif. Kurallarınızı yemişim ben sizin kafasında. Bir de olayın da ne kadar önemli olduğunun farkında. İnsanların nasıl kararını değiştirebileceğinin farkında. Çünkü insanlar onun gözlerinin içine bakarken ona karşı oy kullanamayacaklar. Bunu iyi biliyor herif. Hani bunlar kuralları yazan adamlar. Neredeyse başkanla olan sahnesi falan da birazcık. O yüzden bana o şeyi çağrıştırdı. Bunlar en tepedeki adamlar. Oyunun her kuralını en iyi bilen adamlar. Bu adamlara karşı böyle birer birer hayatta bir şey yapacaksan çok iyi hesaplamış olman gerekiyor sanırım. Yoksa asla yapmamalısın. Yani burada olduğu gibi herif işte dışarı çıkmadı. Sadece bu bile herkesin zaten kararını değiştirmesine ya da oy kullanmamasına falan yetti. Kendall dayına babayı aldı. Her zaman olduğu gibi. Bana planlı programlı değil de şöyle bir mantıkla hareket ediyor gibi geliyor Logan. Mantıkla demeyeyim de. Yürekle. Her sabah evden çıktığında adam ben bugün kazanacağım diye çıkıyor. Tamam mı? O toplantıda da bu olay gerçekleşmeye başladığındaki tavrı da siz ne yapmaya çalışıyorsunuz? Yine ben kazanacağım. O yüzden de sonuçta her şey tabii onun kazanmasına bağlanıyor ama kurallar da onun lehine işliyor. Böyle düşündüğü için. Olaylar da onun lehine işliyor. Örnek vereyim mesela diyor ki çıkman gerekiyor diyor. O da diyor ki ben hasta adamım çıkmam. Ya da mesela Kendall oraya gelmiyor. İşte gelemiyor. Neden? İşte çünkü bir şey var. Havalanamıyorlar falan. İşte oradan yetişemiyor o yüzden falan. Bir durum var. Yani aslına bakarsan ben kazanmaya geldim diyenin de şans böyle bir yanına geliyor gibi düşünüyorum. Neydi onun bir şeyi vardı latincesi. John Wick'in sırtında yazılan neydi? Fortuna adı what mı? Ne öyle bir şey. Fortuna adı what mı? Ne öyle bir şey. The two favors the brave mi? O da olur. Latincede olmadı. Seninki İngilizceye geçti. Ne diyor orada? Kader cesurdan yanadır diyor. Belki orada da aslında onu oynuyor. Sizi bir düşünce aldı. Sizi bir düşünce aldı. Ben John Wick'i çok geç izlemeye başladım. Bir uçuşta karşıma John Wick serisi çıktı 1-2-3 uzun da yoruldu. Başladım abi John Wick izleyeyim diye. Baktım abi sürekli birbirlerini öldürüyor falan. Dedim sürekli birbirini öldüren filmi izleyeceksem ben Kill Bill izlerim dedim. John Wick'in silah sahnelerini geçe geçe böyle filmi izledim. Abi toplam 1.5 saatte 3 filmi izledim ben. O yüzden sırtındaki dövme falan bana yabancı. Oğlum en güzel sahnelere geçmişsin ya. Allah canını almasın. Peki John Wick mi Kill Bill mi? Kill Bill ama John Wick de iyidir. Özellikle ilk film güzeldi. Ben John Wick diyeceğim. Neden derseniz hatırlamıyorum Kill Bill'i. Özlemem lazım. Bence çok şey kaçırıyorsun ya hatırlamıyorsan. Hemen izle. Soundtrack'e de özellikle bir şey yap. Şey yaptı erken nesne ya da fiil kullanır mısın? Abi belki aklıma kötü kötü şeyler geliyor. Özellikle dikkat kesin. Seni Soundtrack'in neye etkiledi de ben ona konsantre olayım mesela dinlerken? Tarantino filmlerinin böyle bir özelliği var aslında. Herif Soundtrack'i sahnelere özel falan seçiyor. Onlar bir araya geldiğinde çok güzel bir kompozisyon alıyorlar. Örneğin Kill Bill'den örnek vereyim. Kill Bill'in birinci filmin güzel bir düella sahnesi var. Uzak Doğulu Kadınlar bizim Uma Thurman'ın işte ana karakterinin düellosu. Orada aynen. Orada çalan müzik efsane mesela. Don't Let Me Be Misunderstood'un bir cover çalıyor. Çok güzel gidiyor ama sahneye. Böyle böyle şeylerle dolu Tarantino filmleri. Kendi seçiyor yani. Tabi tabi kendi yapıyor. Nolan'ın şeyi aklıma geldi. Film yapacağı zaman bir tane mektup yazıyormuş. Ama böyle filmle çok bir alakası yok. Daha doğrusu filmle alakası var ama daha alt metin gibi olan bir kısmında böyle küçük bir bilgi yazıyormuş. Ya cümle ya da ufak bir not gibi. Bunu Zimmer'e yolluyormuş. Hmm. Zimmer'de filmi daha izlemeden besteği yapıyormuş abi. Besteleri ya da. Sonra alıyorlarmış abi. Bunları bir birleştiriyorlar. Havada. Sonra sen Inception. Bir daha birleştiriyorlar. Open Eyebrow. Çok iyi değil mi? Sen de sanıyorsun ki mesela onun üstüne yazdı Hans Zimmer. Halbuki öyle değil. Adam kalbinden geçenleri yazmış. Bilmiyordum. İyiymiş. Belki adamın besteleri hatta sahnelere input oluyor diyebiliriz belki. Oğlum mektup dediğin bir sayfa olur, iki sayfa olur. Ne olur ne yazıyoruz yine? Bunlar bromance yaşıyor belki de. Ne biliyorsunuz? Aaa bromance dersen Erkan lütfen anlat. Neyi? Millet bu bromance görsün ya. Neyi anlatayım? Airport bromance. Havaalanındaki karşılaşma yazı. Aaa evet. Doğru ben de neyi anlatayım diyorum ya. Anlatayım hemen. Şeyden dönüyorum. Ibex Soner'de Amsterdam yolculuğuna başlamak üzere. Benim uçağım indi. Soner'in uçağı da kalkmak üzere. Böyle bir saat falan. Havalimanına gelmiş. Neredesin dedim. Dedi ki ben şu kapıdayım. Aaa dedim ben de o kapıya yanaşıyorum. Ben de değil mi? Uçak yanaşıyor yani. Uçakla beraber ben de yanaşmış oluyorum. Sonra indim falan. Çok ihtimal vermiyorum birbirimizi göreceğimize. Çünkü nereden göreceksin? Biri gidiyor, biri geliyor. Yani. Pasaport kontrolünden bir geçtim. Bir araştık. Bir baktım Soner geldi. Yukarıdan bana el sallıyor. Bağırıyor. Arkalara arkalara falan diye. Orada küçük bir bromans yaşadık. Hemen Whatsapplarımızda araşarak konuşmamızı gerçekleştirdik. Sanki yan yanaymışçasına güzel bir olay yaşadık yani öyle. Tabi biriniz dış hat biriniz iç hat durumundaydı herhalde. Ondan yan yana gelemediniz. Yoo. İkimiz de dış hattaydık da. Şey katlar farklı ya. Açıklıklı tam bilmemiz var. Bilgi diş bilgi değil. Ama abi ben Arkan diye bağırdım ve neden bağırdım diye düşünüyorum. Çünkü binlerce insan var orada. Ve Arkan harici kimse dönüp bakmadı abi. Bak herkesin annesi babası birbirini iyi terbiye etmiş. İsmini bağırmıyorsa dönüp bakmayacaksın. Abi bromans demişken Tom ve Greg'in akşam yemeğe çıkması bromans mı? Efsaneydi. Çok güzel olduğuna girdiğin yer efsane sahibiydi. Bence ilk kez bir bromans yaşadılar. Katılıyorum. Bir miktar katılıyorum. Bence aralarında bir çekim vardı. Değil mi? Bir de klaba gittiler sonra. Yemekle de kalmadı olay. Sonradan şey işim dönünce de gördük ki iyice de bir içme şey yapmışlardı. Abi klaptaki son sahne efsaneydi. Para verip VIP'ye çıkıyorlar. New York'ta ultra lüks bir nightclub'da tıklıyorlar. Ama sadece ikisi var. Sahne sonunda ikisi de böyle yan yana sahneye bakıyordu. Yani şeylenmiyorlardı. Kimse yoktu değil mi? Evet. Bir de restoranda aslında şey birazcık kontekst olsun. İlk başta yemeğe çıkacağız deyince şaşırıyor Greg. Tom çünkü genelde bunu şamar oğlanı gibi kullanıyor ya. Greg yine öyle bir beklentisi yok. Yine kötü bir şey olacak zannediyor. Bu adam yemeğe çıkacağız deyince de Greg bir şeyler öneriyor. Böyle bir domino pizza gibi bir şey söylüyor herif. Orada bu zengin insanın smug tavırlarını görüyoruz falan. Çok güzel bir ifade vardı herifin kullandığı. Under educated palate. Seni birazcık eğitelim deyip öyle bir acayip restorana götürüyordu. Daha sonra benim hiç daha önce duymadığım garip bir kuş yiyorlardı orada. Bir de özel bir ritüelle yeniyordu o kuş. Kafalarına böyle bir sofra bezi gibi bir şey geçiriyorlardı. Kuş çünkü kafasıyla beraber kütür kütür yenilen bir kuş. Avlanması yasak olan bir şey demiş neymiş işte. Nesli tükelenmiş. He ya böyle kafasının mafasını kopararak kütür kütür. Çok insani değil miydi o? Hayvan oğlu hayvan zenginler dedim. Ben o kuşu araştırmıştım. O kuş gerçekten o şekilde yeniyormuş. Bu intihar eden gurmenin adı neydi ya? Anthony Bourdain. Anthony Bourdain'in hatta onunla ilgili bir blog postu var 2010'da onu okumuştum. Şu an detaylarını hatırlamıyorum ama böyle adam şeyden bahsediyordu. Isırdığın zaman işte ilk önce kafası sonra göğsünün şeyi gibi. İleri falan gidiyor ağzında çok garip bir his gibi şeyler kullanmıştı. Vay ya. Belki o yüzden popüler zaten. Bu herifi yapmış olabilirim. Bu arada ne adamdı ya Bourdain? Niye öldüğünü biliyorsunuz değil mi? Ne yapmıştı? Bir kadın yüzünden öldü diye biliyorum. İntihar etti. Ya bir kadınla beraberdi. Kadın aldatmış sanırım. Onunla başı çıkamadı sanırım psikolojik olarak. Ve çok enteresan bir durum. Hani öyle bir adam bile bunu yapabiliyor kendine diye bir düşünmüştüm. Bile mi? Duvarların arkasında ne varmış? Bu adam her şeyi çözüyor. O yüzden çok üzmüş gibi görünen bir adamdı ya. Yani o yüzden çok üzmüştü beni o zaman. Neyse. Demek ki dışarıya palyaço ama içinde ağlayan bir insan mıymış? Ben daha çok şöyle yorumluyorum. Öyle bir dalga gelip vurabilir ki başa çıkamayabilirsin. O dalgayı hiç görmemiş olmak demek o dalga gelmeyecek demek değil. Bu herif yani başa çıkabileceği bir şeyle karşılaşmış diye düşündüm ben. Sorum var. Tom ne diyordu orada? Acayip sorular soruyorum ama soru gibi de değil yani. Yerlerken kafalarını örtüyorlar sofra bezini. Orada Tom bir şey diyor. Bunu utandığımız için mi koyuyoruz yoksa tadını daha da mı güzelleştiriyor bilmiyoruz diyor ya. Öyle bir şey vardı galiba. Sofra bezi niye kafana koyduğunda bir şeyin tadını güzelleştirsin? Her şeyi öyle yeriz o zaman. Elma yiyeceksin mesela kafana geçir. Sofra bezi mi mendil mi artık neyse. Bence orada iki şey birbirini tetikliyor. Onu yememeleri gerektiği için indiriyorlar ve onu indirdikleri zaman yiyebildiği için daha tatlı geliyor gibi gelmişti bana. Ooo! Evet bu iyiymiş. Ama ben öyle yorumladım. Yemediğim için bilmiyorum abi. Bir açık yemek lazım. Yorumuna katıldım doğrusu. İyi şey. O zaman ben de bir soru sorayım. İntiharı sizi en çok üzen kişi kimdi? Benim Chris Cornell'di. O beni bayağı vurmuştu. Üzülmüştüm bayağı. Amy Wyhans diyeceğim ben. O intihar mıydı? İntihar mı? Bilmiyorum ki. Aşırı doz muydu? Aşırı dozdu galiba. Belki de işte aşırı dozla intihar vardır. Bilmiyorum yani neyse. O'ydu. Hani bir daha farklı sesini duyamayacağız başka şarkılarda gibi. Ben şeyi diyeceğim. Hatırlar mısınız bilmiyorum ismini unuttum ama eminim olayı hatırlayacaksınız. Bundan 10 sene önceye yaklaşık Ankara'daydım çünkü. Bir mühendis idi kendisi. Bizim gibi. 37-38 yaşındaydı. Youtube'a bir video koyup daha sonra kendini asarak intihar etmişti. Videosunda da bir şarap içiyordu ve de bir müzik çalıyordu falan. Öyle kapatıyordu videoyu. Hatırlıyor musunuz? Onu. Bu bir intihar videosudur diye yüklemişti. Çok eğitimli, çok kibar, nazik falan biriydi yani. Hani böyle bu adam niye intihar etsin falan dersin. Ama adam etçem diyordu. Karar vermişti. Ve sanırım yine bir aşk olayı yaşamış işte buradayın ki gibi. Ve intihar ediyordu herif. Unuttum adını ama ona çok üzülmüştüm çünkü videoyu izlemiştim ve etkilemişti beni o zaman. Ben de yalnızdım falan filan. Bu ne sikikoyuş falan filan diye bir düşünmüştüm, vurmuştu birazcık. O adamı ben de hatırlıyorum. Yani videoyu hatırlıyorum. Hatta lafa girince bunu diyeceğini tahmin edip şimdi hatırlayacak mısınız deyince. Eee Robbie Williams da intihar etmişti değil mi? Aaaa. Evet. Aklımdan geçti. Hep öyle mutlu ya da güçlü görünen erkekler intihar ediyor. Kadınlar da durur. Nasıl acaba ya? Ya da bizim bildiğimiz işe. İstatistikleri biliyorum ben. İntihara teşebbüs genel olarak eşit ama kadınların success rate'i çok daha düşük. Erkekler genelde yapıyorlar. Kadınlar yaşamaya devam ediyorlar. Öyle bir fark var. Bu istatistiği de araştırmış olman da ilginç geldi ama. Yo bunu birden daha fazla kaynakta görmüştüm ya. Yani karşıma çıkmıştı. Demek ki burada önemli olan şey ne? İçimizde bir şeyler varsa konuşuyoruz arkadaşlar. Konuşuyoruz atıyoruz. Kötülükleri böyle ah diye atıyoruz dışımıza. Sonra mis gibi oluyoruz. Pamuk gibi ondan sonra. O yüzden eğer yardıma ihtiyacınız olduğunu düşünüyorsanız succession.com slash here to have linklerine tıklayın. O zaman diziye dönelim. Dönelim. Dizinin herhalde bu bölümün en can alıcı sahneleri bu Logan'a karşı yapılan oylama. O oylama sonucunda Logan kalıyor dediğiniz gibi kükrüyor. Peki Candle'ı çıkaralım. Orada en çok bozulan kimdi? Bu sonucun böyle olmasına. En çok üzülen. Candle zaten bitti. Frank olabilir mi? Doğrusu hiç aklıma kimse gelmedi çünkü herkes bir anda sattı Candle'ı. Rom'un dahil. Hiç aklına gelmedi Candle'ı satacakları. Ya ben mi öyle anladım bilmiyorum. Toplantıya kadar hatta şöyle bir şey bekliyordum. Candle işte yetişemedi ya dediğin gibi. Herif oradaydı falan. Ve yine olay ortada görünüyordu. Hatta mesela Evans kardeşi genelde Logan'ı sevmiyor ya o da geldi oylamaya. Onun mesela onun lehinde oy vereceğini biliyorduk. Ona rağmen yani hani ortada görünen bir şey vardı sahne vardı ve Candle son anda yetişecek. Rom'un'un döneceğine dönmesine sebep olacak ve kazanacak falan diye bir şey var. Yani bu konuda da bir şey var. Benim bir teorim var. Candle bence koşuyor gibi yaptı. Yetişiyor gibi yaptı. Ama zaten yetişmek istemiyordu. Ya şimdi dinleyin beni. Gelin yamacıma. Şimdi Candle'ın diğer şeylerini hatırlarsanız. İşte gidin babama şunu söyleyin. Babam orada konuşma yapmasın diye başkalarına söylüyor. Ama gidip de babasıyla yüzleşemiyordu. Şimdi burada böyle büyük bir olayda yüzleşmesi gerekecek. O ortamda bulunması gerekecek. Konuşacak böyle yüz yüze. Ki bir gün önce yemeğe gitmişler orada konuşamadı bile. Yemeğe gitmişler orada konuşamadı bile. Bir şekilde tamam helikoptere de binemedi. Yine bir helikopter vakası. Helikopter şoförü dedi ki ben uçamam. O da bir şekilde taksisini yakaladı. İşte onların zengin taksisi. Onda dönmeye falan çalıştı ama koşuyor. Oradan koştuğunu, buradan koştuğunu gördük ama nereye doğru koştuğunu çok anlamadık. En son içeri geldiğinde de Logan buna bir kükredi. Geri bastı o. Çok iyiydi ya. Çok iyiydi. Erken gelse de olacak olay buymuş bence. Zaten istemiyordu da karşılaşmak. Kükredi dediğin adam kaybettiği belli olduktan sonra ''You are fired'' dedi. Orada bir boynunu eğdiği sahne vardı. Uzaktan gördük onu. Onu diyorsun herhalde. Evet. Yani düşünsene daha önce geldiğini. Buna nezare etmezdi yani orada. Orada kamera yine coştu abi. Geriden gösterdi dediğin gibi boynunu eğdiğini. Sonra bir iki adım geriye gitti. Evet. O inanılmazdı abi. Evet. Güzel saniyedir. Yani şeyi düşünün. Araçta gidiyorlar Frank'le. Frank diyor ki ''Nereye gidiyorsun?'' falan. Çünkü diyor ki ''Kadını görmeye gideceğim.'' falan diyor. Abi ki kazanabilir yani. Matematik olarak. Kadın olmasa, konuşmasa kadınla zaten kazanıyor. Kadın olsa bile kazanıyor gibi bir durum söz konusu. Matematik olarak. Ama kadını kendi tarafına çekti kadını. Ama diyor ki ben diyor onu kendi tarafıma çekmek için gidiyorum. Belki de fırsat kalınıyor. Ben oraya gidersem zaten yetişemem buna. Geç giderim. Ben gidene kadar bana yazarsa puan okey alırım ama yazamazsa da en azından ben yüzleşmemiş olurum diye de düşünüyor olabilir. İlgi çerkleştin. İyi yazdım. Egzantrik oldu. Alt metin okurum. Konspirisi yaparım. Elini daha iyi yaparız gibi bir şey diyor. Abi de sahnesi pardon. Anitotu da çok güzeldi. Hani bu ilk satın aldıkları firmaya bir tane borta koltuk hakkı vermişlerdi ya. Adamın adını hatırlayamadım. O adamla Roman yemeğe çıkıyor. İşte babanı alt etmek mi istiyorsun diyor. O da evet diyor. Hatta diyor imkanım olsa aslında Marshall'da da takılırım baya seksi diyor. Roman fena bir adam abi. Adam direkt milf yani. Aynen. Milf hunter. Oraya sonra da sıra gelecek diyordu. İlk başta babayı bir alta çek. Abi belki bu bölümü sular seller gibi ezberlemişsin ya. Yeni mi izledin? Tebrik ederim. Dün izledim oğlum. İyi hatırlıyorsun ha. Ben iki saat önce izlediğim şeydeki anekdotları doğru söyleyemiyorum. Ama ben ilk kez izliyorum ya şimdi böyle dört gözle falan izliyorum. Tabi sen geçe geçe izliyorsundur. İkinciyi izliyorsun. Yok da köpeklerle oynuyordum. Şunu hayal edebiliyor muyuz? Diyelim ki Kendall bir şekilde bu şirketin başına geçti. Amerikan başkanı da Kendall'ı arıyor. Çok talihsiz. Çok kötü değil mi? Çok talihsiz evet. Abi sonuçta Kendall zorla hamburger yiyen bir adam. Babasının zoruydu. Düşünsene adam ne kadar ezik. Babası zorla ona hamburger yediriyor. Amerikan başkanı arasa tabi ki çok talihsiz olur ya. Ne hamburgerler yer orada. Logan'ın Amerikan başkanına ne kadar saygısı var bilmiyorum ama gidiyordu ya görüşmeye ilk telefon konuşmasından önce adamın ayağına gidiyordu aslında uçakla. Sonra Amerikan başkanı işte bu security homeland security muhabbetine programını değiştiriyordu. Başkanın yardımcısı gelip size alternatif bir face gelecek gibi bir laf ediyordu. Logan da orada ne diyordu hatırlıyor musunuz? Ben sana alternatif bir face göstereyim mi pantolonuma indirip diyordu. O da öyle bir adam hani başkanmış başkanın adamıymış falan umurunda değil herifin. Böyle saygı kazanıyorsun herhalde o çevrelerde. Başkan sonra arıyordu işte onu. Demek ki gücünün farkında bir ki yine bak baştaki yere geleceğim. Adam kazanacağını biliyor. Yani yine ben o başkanla görüşürüm tavrı var bence. Hiç aşağıya oynamıyor yani. Ama haberi yoktu galiba orada şeyden. Oylamadan falan. Ya yok yok yani oylamayla alakası yok. Yani orada da kazanıyor. Yani birebir görüşmede de sonuçta hep böyle bir şey olur ya el sıkışırken bile o onun üstüne koyar elini. Yok o omzuna koymuş. Yok kafası kafasına tokuşturmuş. Hani orada da bir yarış var. Burada da var yani hani çünkü ki kendisini böyle dışlanmış konumdayken onu bile böyle bir pozitife çevirme çabası ve başarma çabası var. Zaten filmin sonunda da onu görüyoruz. Ne oluyor? Başkan arıyor. Başkan önce sekreteriyle görüşüyor. Sekreteri diyor ki ben bağlıyorum diyor. Yani başkanın sekreteri. Sekreteriyle görüşmüyor yani. Sonra oraya aktarıyor. Sonra o bekletme teslim duyuyor. Sonra Logan şöyle bir kafa işareti yapıp telefonu kaldırıyor. Aslında orada işte külahları değişiyorlar. Öyle bir denir. Orada Logan başkanın mı bekletiyordu ben kaçırmış mı? Tabii ki. Hemen konuşuyordu. Ama başkandan istediğini alıyordu senin dediğin gibi. Demek ki böyle kazanılıyor bazı o şeyler. Bak hiç konuşmadık. Ne diyordu başkandan ne istiyordu o adam? Şu işi çöz diyordu. Ne işinden bahsediyordu? Skandal olayı mı? Şu Tom'un başının derde girdiği. Muhtemelen o. Değil mi? Olma muhtemelen. Bir siyasi gibi bir kısaltma kullanıyordu hatırlamıyorum ama muhtemelen o. Şiv'i hiç konuşmadık. Şiv'in ve sevgilisi mi? Aynen. Eski sevgilisi. Eski sevgilisine ayağını masaj yaptırıyordu en son. Tom'un bundan haberi yok. Fluid masaj sayılmaz. Pulp Fiction aklınıza geldi mi o sahne? Ne sayılır abi? Diyalog vardı Pulp Fiction tarafında. Neyse. Sizce? Sayılmaz ya. Şiv'le eski sevgilisi seviştiler mi? Sevişmemiş gibi algıladık ama. Yok. Sevişmediler. We behaved gibi bir şey dedi çünkü. Değil mi? Ertesi gün. Adam da koltukta yatmıştı zaten. Ama daha yakın çalışacaklar gibi bundan sonra. Herhalde evet. Çünkü adam Şiv'e iş teklif etti. Şiv'le bakalım tanışalım gibisinden bir şey dedi. Onlar beraber çalışırsa ne olur artık gerisini Tom düşünsün. Bana ne. Aynen. Adam dünden razı ya herif. Çok istiyor zaten belli. Şiv'in de göğünü var gibi diyeyim. Gibi var. Şiv'in kocaman anlaşması var abi. Dünya umurunda değil kadının. Neydi anlaşma? Seyahat sırasında ben takılabilirim gibi bir şeydi. Hatırlıyor musunuz onu? Evlilik maddelerinden biriydi. Seyahatte olan problem yaratmıyor muydu neydi? Seyahatte olan seyahatte kalır demiş. Aynen. Yürüyorken de seyahatte sayılmaz mısın? Mesela buradan çıkıyorsun bakkala gidiyorsun. Markete gittin. O da sonuçta bir seyahat. Onu da bakkalın çırağı düşünsün artık. Ne o demek ki? Bilmiyorum artık District Attorney of New York City ne der? Bakkalı sayar mı? Eyalet sınırlarında mıdır? Onun bir kilometre sınırı vardır belki. Kuş bakışı 50 kilometre mesela. Onu geçince seyahatte sayılır. New York demişken abi New York sahnelerini de çok güzel çekiyorlar. Sanki ya bir daha gitsem mi? Şu sokaklarda gezsem mi? diye hissettim yani çok hoşuma gitti. Amerika için bunu diyeceğiniz hadi New York için dersiniz ben de derim. Başka yerler var mı? Ben bir tek New York'u gördüm. Görmedim diğerlerini ondan soruyorum. California öyle mi mesela? California çok güzel bence. Özellikle güney kısmı daha da güzel. San Francisco'yu falan görmedim ben ama Chicago çok güzel abi. Chicago efsane. Hatta ben zaten iki tanesini gördüm. New York'ta Chicago'yu gördüm. New York bok kokuyor da Chicago'da muffin kokuyordu. Tabii merkezlerden bahsediyorum yani etrafını. New York nasıl bok kokuyor? Manhattan'ı diyorsun herhalde. Manhattan'ı diyorum. Her yerde bok kokuyor abi işte yerden boru çıkartmışlar mesela havaya fos ettiğin dumanını veriyorlar mesela. İşte alsana bok kokusu. Chicago çok güzel. Boston bence o da çok güzel bir şehirdi. Ama bu şehirlerin dışına çıkınca Chicago ve Boston'da California'da öyle baya bir korkuyorsun aslında. O kadar tekin yerler değil. New York'ta Manhattan dışına çıkınca yine Brooklyn falan var herhalde. O kadar korkmazsın. Manhattan'ın dışına çıktığımda bariz kalite düşmüştü onu fark etmiştim. Brooklyn okey. Neydi Queens miydi diye bir yer daha gördüm. Orası apayrı bir dünya gibiydi yani. Sanırım Avrupalıların kurduğu işte New York Chicago falan gibi en eski yerlerin dışında Amerika zaten hep böyle aile evleri ve shopping mallardan ibaret. Hani düzgün Avrupa'daki gibi şehirlerin kompakt şehirlerin diyeyim böyle otur yani şöyle ayakla gezip keyif alabileceği şehirlerin olmadığı bir yer. Arabanda oraya gideceğin alışveriş yapacağın, evine döneceğin ya da bir parka gideceğin gibi. Bir de öbek öbek bazı yerlerinde problemler oluyor. Manhattan'da karşılaşmıştım bir iki kere. Bir tanesi Central Park'tan ve Wall Street'e doğru giden herhangi bir tane bulvar mı oluyor artık sokak mı oluyor neyse onu takip ediyorsun diyelim. Önce her şey çok güzel binalar vesaire. Sonra bir yerde binaların yükseklikleri azalıyor ortam bir değişiyor bir kötüleşiyor Wall Street'e daha işte yakınlaşmadan. Sonra bir tırsıyorsun falan oraları biraz hızlı geçiyorsun sonra tekrar normalleşiyor. Ya da mesela sokaktan sokağa fark ediyordu bu neydi ya Madison Square miydi? diyelim ki orada yürüyorsun onun kenarında falan ortam çok güzel. Bir sola dönüyorsun abi hop acayip bir sokağa giriyorsun bir anda şeydi tipler işte artık ne satıyorlar bilmiyoruz ama böyle bir ortam gergin. İlginç şoplar falan olmaya başlıyor. İlginç satış yapılan mekanlar ortaya çıkmaya başlıyor. Orada da bir korkuyorsun böyle ben buradan çıkayım falan bir an önce diyorsun. Büyüdükçe de aslında herhalde içeride de küçük küçük problemler yaşanıyor. Ben bunu niye anlattım hiçbir fikrim yok şu an. Manhattan bile tutarsız. Ben de benzer şeyi Harlem'da hissettim. Harlem'e gittik. Giderken tabii çok korktum. İnince de korkmaya devam ettim ama aslında pek korkmama gerek yokmuş insanlardan. Ama ortam baya Manhattan'ın göbeği gibi değil tabii ki. Hollanda'daki Harlem'i diyorsun değil mi? Tabii. Hollanda'da Harlem mi var o? Aaa bilmiyordum yeni bir bilgi. Manhattan'daki aslında her şey Hollandalıların herhalde. İsim misim. Wall Street mesela. New York'ta New Amsterdam'dan mıydı? Evet onun yazdığı bir bina var zaten kocaman hala New York'ta. Wall Street'e yakın Financial District tarafında. Böyle Latin stünleri var. Birinde New Amsterdam yazıyor. Diğerinde New York yazıyor. Hereticlerini koruyorlar. O zaman bölüme puan verelim ve bu bölümü kapatalım. Kaç üzerinden? Bu sefer 54 üzerinden verelim. Çok sizi yormaz 54. 54 neyden oluşuyor? 9'lardan oluşuyor galiba. 6 kere 9 54 müydü? Sanki. Aaa çok iyi. Chat Gbt'ye sorayım diyeceğim ama o da aritmetikte iyi değil. Ben o zaman 45 veriyorum. Bir 9'unu kırmak istedim nedense. Güzel bir bölüm ama. Ben 32 veriyorum abi. Dediğim gibi başını hiç hatırlamıyorum. Olayları falan fazla hatırlamıyorum ama sonu güzeldi. 32'nin tamamını ben sonuna veriyorum. Ben de çok başını hatırlamıyorum ama geri kalanını hatırlıyorum. Dün gibi diyormuşum. Dün izledim. Ben 50 veriyorum ya. Benden 50 oynar. Sevdim bölümü. Ortalamamıza artık sonar hesaplar. Artık onu bölüm description'ına yazarım. Oradan okurlar. Herkes. Ya Candle buradan nasıl geri dönebilecek ya? Yani dönmesi lazım ki bir dizi olsun ortada. Kaç bölümdür Candle yükselsin diye bekliyorum. Borsaya döndü olay. Sen bekledikçe olmaz ya bir şey. Çok beklersin. Ya yeter kardeşim. Ezdiniz ezdiniz. Geri gelsin artık. Candle'ın önündeki bence en iyi yol hisselerini saydırıp kendi işini yapması. Şu an. Başka opsiyon aklıma gelmiyor şu an. Candle için. Şirket için de. Gidip şey mi diyecek? Baba ne olur beni affet mi diyor. Logan'ı kovsalar öyle olmazdı ama şu an şirketten kovuldu. Adam odasına girip eşyasını alamadı. Güvenlik izin vermedi. Bak orada bile bize gönderme yapmışlar. Logan oylamadan çıkması gerekirken çıkmadı. Bu eşyalarını bile alamıyor. Değil mi? Seviye farkına bak. Bütün bölümün özeti bu abi. Bölümün özetini yönetmen bize burada vermiş. Sonra bize göz kırpmış. Vink vink. Sizin aklınıza gelen başka çıkış yolu var mı abi? Kendinizde. Steve Jobs şey yapmıştı hatırlar mısınız? XR'ı mı kurmuştu Apple'dan kovulduğunda? Yok bir şirket daha kurmuştu. Next. Next'i kurmuştu. Sonra Apple bunu satın aldı. Aynen. Onun işletim sistemini kullanıyor işte. Değil mi? Onun temeli oralarda atılmıştı. Doğru. Konu Apple olunca her şeyi hatırlıyorsunuz. Hepimizi ısırdık oradan. Bakalım Candle o zaman bir Steve Jobs mı? Küllerinden dolacak mı? Ya da gidip babasına özür mi dileyecek? Ayaklarına masaj mı yapacak? Ne yapacak göreceğiz. Görelim bakalım. Kaç sezonda bu dizi? 5 mi 4 mi? Güzel soru. Bu uzun bir yolculuk Ayberk. Şimdiden saymaya başlarsan sonunu getiremezsin. Bu dizi güzel gidiyor. 50 dakika olup da böyle severek izlediğim dizi bulmak hoşuma gitti doğrusu. Böyle bir Mad Men falan gibi. Sıkılmadığını izliyorum. O zaman ben bir dizi önereyim. Tek sezon. Böyle bir kitap uyardaması. Disclaimer. Çok güzel bir dizi. Benim çok hoşuma gitti. Değişik bir konu. Önerebilirim. Spoiler vermeyin. Slammer verecek misin? Onu da vermeyeceğim. Hiçbir şey vermeyeceğim. Nerede yayınlanıyor bari onu söyle. Onu da söylemeyeceğim. Bana güveniyorsanız gidin araştırın. Ama HD film cehenneminde yok onu net söyleyebilirim. Abi ben bazı dizileri çok izlemek istiyorum. Böyle bakıyorum hoşuma gidebilecek dizi ne diye araştırıyorum falan. 2-3 saat araştırdıktan sonra bir dizi buluyorum. İzleyecek yer bulamıyorum ya. Prime'da yok. TV Plus'da yok. Netflix'de, HBO'da hiçbir yerde yok. Tek şanslı internetten kaçak izlemek. Onu da bulamıyorum bazı dizilerde. Çok can sıkıcı bir şey. Bunun için güzel bir yolu olan varsa onu da söylesin. Küçükken Torrent'den izliyorduk. Ben bunun mümkün olduğunu bilmiyordum ya. Şu an istediğin her şeyi bulabilirsin diye varsayıyordum ben artık. Herhangi bir streaming kanalından. Ya da belki DVD'sini Blu-ray'ine alırsın Amazon'dan. DVD'yi nereye takacaksın? Şu an geldiğimiz noktada ayberk hiç böyle bir şey mümkün değil yani. Bir sürü dizi film. Son opsiyon olarak söylüyorum. Yoksa bu mümkün mü şimdi? Bazı şeyler ulaşılamaz mı gerçekten? Evet. O ilginç geldi bana. Allah Allah. En azından öyle. Çok toy sunar belki daha öğrenciğin çok şeyi var dizi konusunda. Ah ah. Hayat seni hiç sunamamış dizilerle, filmlerle. Bir gün gelir, birisi der ki şu diziyi kesin izle der. Sen de gerçekten ararsın ve bulamazsın. İşte o zaman bizi anlayacaksın. Valla kulağa çok kötü geldi inşallah olmaz. Oğlum ben 3 aydır Miami Vice arıyorum ya böyle bir rezillik olamazsın. Tokyo Vice'ı senle izleyemedik Erkan artık. Şubatta izleriz. Aynen. Miami Vice demişken aklıma o geldi. Aynen Şubatta izleyelim. O zamana kadar zaten. Tokyo Vice'ı önerir misin peki? Tokyo Vice'ı kesinlikle öneririm. Herkes açıp izlemeli. 1990'larda Japonya'da Tokyo'da geçen güzel bir hikaye. Sonunda ana karakter ölüyor galiba. Deme deme dur. Bilmiyorum. Sen de izleme dur son iki bölümü. O zaman bu bölümü şöyle kapatalım. Herkes favori streaming platformunu söylesin. HBO. Ben de HBO demek isterdim ama Türkiye'de yok. O yüzden galiba Disney diyeceğim. Ben de HBO derdim ama ben de TV Plus diyeyim de farklı bir şey olsun. Oğlum Disney'i ben anlamadım ya. Disney'de ne var? Star Wars hatırına mı diyorsun? Var bir şeyler abi belki. Niye kurcalıyorsun ki şu an? Bilmiyorum. Belki gönülden bir bağlılık duydum bir an. Çok savunduğu adam birden. Oğlum Disney şey değil mi ya böyle izleyecek hiçbir şey bulamadığın zaman dur lan eski bir film izleyelim dediğin platform değil mi? Ya herhalde Star Wars'ın bu şeyleri var ya işte Mandalorian'dı, Boba Fett'i falan. Onları son böyle dönemde izlediğim için herhalde son dönemde böyle diziler izlediğim için bir yakınlık besledim. En sonunda Only Murders in Building mi öyle bir dizi vardı onu da izledim. O da çerezlik güzeldi. Güzel yani genel. Sevdim ben. Netflix'i hiç açmıyorum. Sakseshin'i Türkiye'den nasıl izliyorsun? Amazon'dan istiyorum. Amazon Prime'dan. Ha Amazon'dan. Bu arada bende Prime yok ya. Prime hesabı olan varsa ver sizin lütfen. Ben de bakayım orada bir şeyler var. Kargoları nasıl geliyorsun? Prime'im yok normal alıyorum. Para veriyorsun yani. Prime hesabım benim var. Verir mi istiyorsan. Pek de izlemiyorum. Gönder bakalım vardır belki güzel bir şeyler. Bu aralar çok boşum abi izleyebilirim. Boys var. Man in the High Castle var. Bu ikisi baya iyi. Aa ikincisi güzel. Philip K. Dick'in romanından. Man in the High Castle'ı izledim ben de ama Boys'ı izlemedim. Science fiction seviyorsan Expanse var. Fantasy seviyorsan Lord of the Rings var. O da çok pahalı falan ama tutmadı galiba. Baya bir şey varmış ya. Pek bir şey de bilmiyorum doğrusu. Açtığım bir şey değil çok. Ama kargo için ödüyorum güzel oluyor. Kargo genelde 20 Euro'nun üzerine bedava gönderiyorlar. Hep öyle oluyor zaten. 20 Euro'nun altında bir şey yok galiba Amazon'da. 20 Euro'nun altında ne kaldı oğlum? Pahalı oldu her şey. 20 Euro'ya kuş var mı ona bakalım diyecektim de. Türkiye'de buluruz 20 Euro'ya yeriz kuş. Keklik yeriz. Kafamıza bir şey örtseydin mi örtmeydin mi? Örteceksek örtüyü de sipariş vermeliyiz. Kafamıza plastik masa örtüsü geçirelim. O zaman yeni bölümde görüşmek üzere diyorum ben. Umarım Kendall'ın birazcık kendine çekidüzen verir bu saatten sonra. Oldu öpüyorum herkese. Tim Kendall baby. Hoşçakalın. Altyazı M.K.