The Last of Us – Sezon 1, Bölüm 1-2-3

🎙️ Yeni serimize hoş geldiniz!
Bu hafta aramıza yepyeni bir ses katıldı: Cenk artık bizlerle! 🙌 Ve ilk bölümümüzü konuşmak için bomba gibi bir yapımı seçtik: HBO'nun efsane dizisi The Last of Us! 🎮📺
🎧 Bu bölümde neler mi var? Neler yok ki!
🧟‍♂️ Clicker’lar, nam-ı diğer topkekler! Korktuk mu, güldük mü, karar veremedik…
🧒👧 Ergen gençlerin verdiği o garip, zamansız tepkiler... “Yani Ellie, gerçekten mi?”
🔥 Zippo’nun fizik kurallarına meydan okuyan çalışması – yandı mı yanmadı mı, biz de çözemedik!
🎮📽️ Oyunla dizi arasında gidip geldik: Nereler birebir, nereler özgür uyarlama?
🍄 Fungiler dünyayı nasıl ele geçirdi, gerçekten bu kadar korkmalı mıyız?
🎮📽️ Oyunla dizi arasında gidip geldik: Nereler birebir, nereler özgür uyarlama?
Ayrıca:
🎤 Joel’in kabullenemediği baba halleri,
📝 Bill ve Frank’in mektubuyla gelen göz yaşartan anlar,
💥 Ve kıyametin ortasında filizlenen “koruma içgüdüsü”ne dair sağlam sohbetler.
🎉 Dinlerken hem gülecek hem düşünecek, hem de “ben bunu oyunda böyle oynamamıştım ki?” diyeceksiniz!

Bölüm İncelemesi

Çekim anına hoş geldiniz. Bugün yeni bir diziye başlıyoruz. Bildiğiniz gibi Shogun'u bitirdik Altuğ ile beraber. Dedik ki Altuğ ve Soner çok sıkıcı bir ikili. Ve yanımıza olmazsa olmazımızı getirelim dedik. Ve Cenk'i getirdik. Cenk merhaba. Merhaba. Merhaba Soner. Merhaba Altuğ. Öncelikle beni aranızda kabul ettiğiniz için ikinize de teşekkür ediyorum. Öncelikle ben dinlemedim birçok bölümünüzü. Bir kısmını dinledim. Ama mükemmel bir uyumunuz var. Onu fark ettim dinlediğim kadarıyla. Ben sadece böyle bir dışarıdan yeni bir bakış açısı. Thinking outside of the box dediğimiz türden bir yaklaşım getirmeye çalıştım. Çalışacağım buraya. Umarım başarılı olurum. Şey yapalım mı Altuğ karşılıklı birbirimizi yağlayalım mı? Cenk'i sen de yağlasana biraz. O bizi yağladı. Yağlayalım yağlayalım. Ben de yağlayayım. Öncelikle hoş geldin Cenk. Hiç dinlememiş olduğum podcastlerimizi övmen bizi gururlandırdı. Yani sadece limitli. Onu söylemek istiyorum. Zaten ses tonun yeter senin. Yani o ses tonun bile bu programı iki defa üstte atacak. Teveccühünüzü teşekkür ederim. Yalnız Soner sen de biraz yağlarsan rica edeceğim. Ya Cenk ben seninle podcast yapmayı o kadar çok özledim ki. Senin yerine kimseye koyamadım. Ve gittim en iyi arkadaşlarımdan birisiyle podcast yapmaya başladım. Neler neler yaptım kimse senin yerini dolduramadı Cenk. Ya bu arada gerçekten hayatımda en keyif aldığım şeylerden biri. Ya bu arada gerçekten hayatımda en keyif aldığım şeylerden biri. Senle yaptığımız podcast da abi. O kadar eğlenmiştim ki o dönem anlatamam yani. Şey böyle hayattan mutluluk duyuyordum. Anladın mı? Hadi yeni bir bölüm çekelim. Hadi işte bunu pazarlayalım. Hadi bir event yapalım falan. Müthiş bir şeydi. Podcastı çok özlüyorum. Keşke daha fazla vakit ayırabilseydim ama. Beyler sizi yalnız bırakayım isterseniz. Sizi. Ben yavaş yavaş kaçıyorum. Hepinize iyi akşamlar dedim. Ben yavaş yavaş kaçıyorum. Aslında biz seninle altı upgrade oluyoruz gibi bir durum var yani burada. Şuan hep beraber bir kolektif upgrade söz konusu. Beyler birazdan ağlayacağım ben. Yani duygu dolu bir giriş oldu. Bir zirvede bırakalım bence. Daha fazla yorum yapmadım. Yine ağlattık be. Ne gidiyorsa ağlattık. Olur. Olacak. Kahkeye girip kah ağlattık. Bir de kabloyla bir de programıza hoş geldiniz. Hoş geldiniz. Neyse o zaman sert bir giriş yapalım. Last Office'ı seçtik. Neden Last Office'ı seçtik? Altul sen bu konuda bilgilendirmek ister misin? Abi ben Pascal'ı seviyorum. Benim başka bir nedenim yoktu yani. Sadece Pascal'ı seçtim. Konu falan yoksa pek cezbedmedi beni. Yalan olmasın. Ama Pascal abimizi sevdiğimiz bir abimiz olduğu için izlemek istedim açıkçası. Peki bu noktada bir şey sormam lazım. Altul sen bir tane daha izlemek ister misin? Bir tane daha izlemek ister misin? Neyse. Sizi bir tane daha izlemek ister misin? Neyse. olmasın ama Paskal abimizi sevdiğimiz bir abimiz olduğu için izlemek istedim açıkçası. Peki bu noktada bir şey sormam lazım. Bu noktada bir şey sormam lazım. Altuğ sen normal şartlarda zombi apokalips, işte dünyanın sonu gibi konular ilgini çeker mi? Çekmez mi? Abi ilgimi o kadar çekmez ki anlatamam yani bu konular. Ama yüzyıllarca sezonu olan hangi zombi dizisi vardı şu an? Ooo Walking Dead. İzledin mi? Mesela Walking Dead'de baya bir gitmiştim yani. O böyle hoşuma giderek başlamıştı o dizi. Ama sonra o kadar uzattılar uzattılar uzattılar ki yüzbinlerce sezon oldu zaten. Ben izlemedim. Başarılı bir seçim yapmışsınız. Ben de ortasında izleyemedim. Sonuca varamamıştı o dizi. O yüzden birazcık önyargılı bakın. Bakıyorum bu tip dizilere. Ama şey güzel yani işte ne bileyim mesela hani diziye giriş yapmış olayım bari. Madem şimdi böyle bir başladım. Spoiler veriyoruz değil mi bu arada? Yani bu üç bölümle ilgili spoiler veriyoruz. Sonuçta üç bölümü yorumladığımız için sıkıntı yok orada. Abi ben dizinin girişini beğendim. Müthiş. Böyle güzel bir anlatmışlar yani anladın mı? Mesela şimdi Walking Dead ile kıyaslayacak olursam hiçbiriniz izlemediğiniz için hiçbir anlam ifade etmeyecek sizin için ama. Orada mesela adam uyanıyor. Bir gün hoppa zombiler falan diye kalkıyordu sabah. Ama bu öyle değildi yani. Şimdi burada böyle bir hikayeyi anlatıyorlar. İşte bu mantar mevzusuna giriyorlar. İşte ne diyorlar? Ya mantar işte belli bir ortamda işte insanda aslında tutunamıyor vesaire ama bir şekilde mutasyona uğruyor ve insanda tutunmaya başlıyor ve işte ele geçiriyor diye bir. Hatta öyle de demiyor. İntro yapmışlar. Hatta öyle de demiyor. Çok güzel orada bir şey yaratıyor. Böyle bir merak unsuru yaratıyor. Yani yeni bir zombi. Apokalipsin şeylerden mantarlardan gelebileceğini böyle müthiş böyle biraz böyle karşılıklı kavga gibi de hani işte o söyleşi programında birbirinden hoşlanmayan iki adamın birbirine atışması gibi de anlatıyor. Ben bayıldım. Bu arada oyunu da aramızda büyük ihtimalle oynayan bir tek ben varım diye tahmin ediyorum. Oyunda böyle bir şey yok. O giriş bence oyundan daha iyi bir giriş olmuş. Oradaki o. O giriş beni çok etkiledi açık konuşmak gerekirse. O zaman oyunun girişi böyle değil yani. Değil mi? Oyunun girişi nasıl Cenk? Oyunun girişi şeyle başlıyor. Pascal'ın kızının uyandığı sahne var ya. Öyle başlıyor. Evet. Yani biraz farklı. Aslında o da öyle yani şeydeki gibi başlamış. Bir anda uyandık ve ortalık zombi kaynıyor gibi yani. Onu o yüzden başa iyi bağlamışlar. Mesela 68 yılına falan gidiyoruz ya. 68 miydi? Böyle çok geçmişe gidiyoruz. İşte orada işte TV programında falan böyle mantar bilimciler falan falan konuşuyor. Yani uzun tutmuşlar. Ama iyi bağlamışlar. Yani o nasıl geldiğimizi anlıyoruz yani. Aslında dizinin ilk çekilen bölümü ikinci bölümü. Bütün bölümler çekiliyor. İlk iki çekiliyor. Sonra bir çekiliyor. Üç, dört, beş, altı gidiyor. Ve HBO diyor ki birinci bölüm kesinlikle ikinci bölüm olmalı. Ve yer değiştiriyorlar. Ve sizin bu sevdiğiniz akışı aslında HBO sağlıyor. O zaman teşekkürler HBO diyor. Teşekkürler HBO. Ama ilginç bir şey var. İkinci bölüm de bu arada güzel başlıyor. Evet. İkinci bölümde de yine şeyde direkt oyunda olduğunu hatırlamadığım yani işte o bilim adamı kadını var. Daha sonra bilim kadını diyelim. Kusura bakmayın. Bilim bireyi de diyebiliriz. Diyebiliriz diyorum. Bak o çok güzel bir şekilde dünyanın sonunun geldiğini anda anlıyor. Ve yani hakikaten o şekilde de başlayabilir dizi. Büyük ihtimal onu düşünerek öyle başlatıyorlar aslında. Sonra HBO bence çok güzel bir karar vermiş. Daha da güzel nasıl başlatabiliriz diye ve böyle yapmış. Yani ben bilmiyordum bu söylediğin bilgiyi. Ama şu anda çok mantıklı geldi. Çünkü ikinci bölüm de yine geçmiş gibi böyle sanki olayın background'unu anlatır gibi başlıyor. O yüzden enteresan. Bir önceki bölümlerimizi dinlemedin ama Altun süper bir özelliği var abi. Çok kompleks bir şeyleri çok güzel özetleyebiliyor. Altun ilk bölüme bir güzel giriş yap. Hikayeni bize bir anlat. Biz de oradan dalalım sana. Pardon yani konuya. Sonra niye dalalım? Muhteşem baskı altında aldın beni. Bu söylediğinle aslında işte dediğim gibi bu hikayenin giriş işte bu mantar mevzusunun nasıl insan vücudunu sağdığını ve hükmettiği kısmına dem vuruyoruz. Ve oradaki aslında olan şey işte kritik şey adamın ana karakterimiz Joel'in kızının orada vurularak ölmesi aslında. Yani orada böyle bir keskin bir çizgi var. Yani oraya bir milat yapmışlar ve onun üzerine de sonra zaten 20 sene sonraya atlayıp hikayeye giriyoruz. Dolayısıyla aslında 3 bölümü ayırıyorum ben ilk bölümü. İşte ilkinde o mantar işte neden nasıl bir tehlikeli olabileceği daha sonra işte bir şekilde mutasyona uğraması ve işte bir anda herkesin bunun sonuçlarını bir anda yaşıyor olması ve daha sonra işte adamın Joel'in kızının ölmesiyle 20 sene sonraya atlamamız. Şey sahnesi çok güzel değil miydi? Joel kardeşi ve arkada kızı arabayla kaçarken uçağın düşüş sahnesi ilk başta bir uçağın saçma sapan bir hareket yaptığını görüyorsun. Bir sonraki sahnede uçağın düşüyor. Abi o sahneler tam bir oyun sahnesiydi ya. Sanki oyunu izliyormuşum gibi oldu. Oyun seni orada hukuk ediyor. Oyunda o arabada gittiğim sahneyi hatırlıyorum. Çok net bir şekilde. Dizinin başlangıcıyla yani orasıyla bence çok güzel dengeyi kurmuşlar. Acayip benzer yapmışlar. Acayip benzer hisler yaşıyorsun. O kızın öldüğü anda yaşadığın hisler çok benzer. Ben o sahneyi izledim. Ve dedim ki tamam. Diziyi yapmışlar dedim. Belli ki hem bir şeyler eklemişler de. Çünkü bence giriş daha da iyiydi oyundan. Hem de aynı havayı o aynı dark, karanlık havayı yakalamışlar dedim. Aynı zamanda da çok aslında hüzünlü bir hikayeyle başlıyor dizi. Ama hemen anında o 20 senelik aralığı araya koyarak aslında biraz dengeliyor. Tamam mı? Yani eğer o travmanın, o dramanın üstüne gitse, o dramanın üstüne gitse çok daha ağır, sıkıcı bir şey doğru evrilebilecekken tak araya o arayı koyuyor ve seni o desperate durumdan ya da o çaresizlik şeyinden ayırıyor. O çok iyi. Oyunda da aynısını yapıyor bu arada. Abi bunu çok güzel söyledin. Aynı şeyi hissediyorum. Orada sinemografi inanılmaz bir iş yapmış abi. 20 yıl öteye gitmese Altun'un en sevmediği şey olacak. Depresif bir hikayeye dönüşecek. Hiç buna tahammülümüz yok. Oyun bunun aynısı dedin. Oyun bunun aynısı. Yani çok şey, çok zaten herkes söylüyor bunu. Oyuna çok bağlı ilerlemişler yani genel olarak. Ama oyun da zaten oyun tarihinde ki benim oyunlarla ilgili şey biliyorsun sen yaklaşımımı oyun tarihinde gelmiş geçmiş en iyi birkaç oyundan biri olarak hala görülüyor. Ben maalesef bitirmedim oyunu bu arada. Belli bir yere kadar oynadım sadece. O yüzden sadece bir yere kadar oyundan referans alabilirim. Ama aynı havayı yakalamaları benim için çok önemliydi. Baya saygı duydum. Dizinin oyunu bir şey koymasını istemiş miydin? Hani öyle beklentilerin var mıydı izlerken? Hiç yoktu ama koymuş. O noktalara geldikçe sen bize söyleyeceksin. Aynen. İlkini söyledim. Şeyi söyledim. Bu giriş mesela bence oyundan daha iyiydi. O baştaki o şeyi vermesi, olayın background'unu vermesi daha iyiydi. Yani bunun bir mantar infestation olduğunu anlatması mesela benim çok hoşuma gitti orada. Yani o oyunda mesela öyle onu anlatmıyor. Dolayısıyla onu daha sonradan öğreniyorsun. Belki onun heyecanı da var ama mesela bilen biri olarak onu başta görmek o şekilde bir giriş benim çok hoşuma gitti. Peki ben bu podcast'ı yaparken en azından Last Office'ı yaparken ara sıra ikilemlerine çok kendimi kaybettim. Ben burada olsaydım ne yapardım? Sorusunu kendime çok fazla sordum. İzlerken, izledikten sonra. Size ilk sorum. Joel eve dönüp kızını almaya çalıştığı zaman siz aynı durumda olsaydınız ne yapardınız? Kızı alıp bir yere gitmeye mi çalışırdınız yoksa evde kalmaya mı çalışırdınız? Bunu da üçüncü bölümü izledikten sonra kendime sordum. Siz ne yapardınız abi? Ya abi şimdi şöyle bir şey var orada. Yani ben böyle biraz fazla mı rasyonel düşünüyorum bilmiyorum da. Şimdi çok çabuk millet olaya adapte oluyor ya. Yani şimdi ne olduğunu o kadar çabuk hani öğrenip ne olduğunu bilmek çok kolay bir şey değil yani. Hani biz mesela pandemi de yaşadık. Onun ne olduğunu bile anlamamız aylar falan sürdü ya. Bir anda böyle herkesin panik butonuna basıp eyvah yok oluyoruz. Şeyine girmesi bana biraz şey geliyor yani. Hani çok böyle hani o anki refleksle yapılacak bir şey değilmiş gibi geliyor. Çünkü ne bileyim bir savaş açılması gibi bir şey değil yani. Orada böyle bambaşka bir şey var ve hiç tahmin etmeyeceğin hani düşünmediğin bir olay yani. Hani işte mantarların insanı ele geçirip zombileştirmesi diye bir şeyi kimse düşünmez yani. Anlatabildim mi? O yüzden yani ben mesela düşünüyorum safe zone olarak yani konfort alanı olarak hani mesela evde durmayı tercih ederim herhalde. Ben şöyle düşündüm bunu. Düşündüm de o anda da düşündüm. Şimdi kendini onların yerine koyarsan ne olduğu ile ilgili hiçbir fikrin yok. Tamam mı? Bir anda insanlar birbirine saldırıp öldürmeye başlıyor. Bir infestation bilmiyorsun bir şey bilmiyorsun ama herkes birbirine saldırıp birbirini öldürmeye başlıyor. Senin bakış açında olay sadece senin olduğun yerde oluyor. Dolayısıyla ne kadar büyük olduğunu bilmiyorsun. Dolayısıyla oradan kaçma hissiyatı normal. Burada bir sorun var. Buradan kaçalım. Düşüncesi bence bunun biraz altındaki şey. O yüzden büyük ihtimalle ben de kaçmaya çalışırdım gibi düşündüm. Ama Altun'un yorumu da mantıklı. Yani covid'i anlayamadık. Evden çıkmadık mesela. Yani burada da benzer bir şey olabilir bilemiyorum ama ben herhalde kaçardım. Sen? Soner? Ben de galiba kaçmazdım diyorum. Ne yapacağımı bilemezdim abi. Haberleri açardım. İnsanlar ne yapıyorsa tam tersini yapmaya çalışırdım. Bir de şey var. Hani Joel geliyor. Komşusunun infekte olduğunu görüyor. İşte kızına saldırıyor falan. Onu öldürüyor abi. İlk defa kızını korumak için öyle bir şey yapıyor. Tabii yani çocuğu olan bir insanın yapacağı bir refleks. O durumda da kaçmak daha mantıklı olabilir gibi geliyor. Bu soruya cevap bulamadım. O yüzden size sordum aslında. Bu arada şeyi biliyorsunuz değil mi? Yani cordyceps dediğimiz şey gerçek. Yani bu mantar gerçek bir mantar. Ve hakikaten mesela karıncalar, böcekler gibi şeyleri infeste ediyorlar. Ve kukla gibi yönetiyorlar. Yani aslında korkutucu bir gerçekliği de var. Dizinin bir yandan. Ben şimdi şey diyorum. Ne olduğunu bilmiyoruz. Ona göre hareket ediyoruz. Ama bir yandan onu da düşünmek lazım. Yani bilen birim onu. Mesela şu anki halinde Cenk. Ben bu diziyi izledim. Dolayısıyla cordycepsin nasıl bir şey olduğunu biliyorum. Ve böyle bir infestation olduğunda direkt kafam ona doğru gidecek. Ve belki de diyeceğim ki aa böyle bir şey oluyor. Benim çok izole bir yere kaçmam lazım. Diyeceğim mesela. Şu anki halimle dolayısıyla karar versem kaçmaya karar veririm. Ama o anki halimle işte yine bilemiyorum. Yani çok zor bir karar. Dizinin başında aslında bundan bahsediyor diyor. Mesela el estiğinden yapılıyor diyor. Mantar. Aslında bundan yapılıyor. Muhabbetleri var. Aslında çok tehlikeli bir madde. Anladığımız kadarıyla. Mantar mı tehlikeli? El estiği mi tehlikeli? Bence ikisi de. Her şey dozunda güzel diyelim. Tamam. Size şeyi sormak istiyorum. İlk bölümle ilgili böyle bir sorum var size. Siz şeyi de ne hissettiniz? Yani o kızın öldüğü an. Kızın öldüğü anda kafanızdan geçen düşmanın kim olduğuydu? Tamam mı? Yani orada düşmanı insanlar olarak mı gördünüz yoksa düşmanı mantarlar olarak mı gördünüz? Nasıl bir his uyandırdı sizi o an? Ben direkt insan olarak düşündüm. Kalbim kırıldı yani. Çok hoşlanmadım yani. Biraz rahatsız oldum yani açıkçası orada. Ben de. Günün sonunda orada bir işte çelişki yaşıyorlar ve hani orada kim vur diye gidiyor gibi bir durum oluyor ya kız. Öyle olunca da direkt hiç mantar kısmı benim için böyle ön planda olmadı yani o sahne. Aynen ben de abi. Çok rahatsız oldum. İnsanın neyse insanlarla ilgili görüşümü bu kadar erken şeye vermek istemiyorum ama işte orada o kadar gerçek ki ama. Evet evet. O sahne. O kadar gerçek ki bence. Gerçekten öyle olur yani. O sahnede ben biraz Pedro Pascal'ı sinirlendim. Kızını kurtarmak için elinden geleni yapmadığı gibi geldi. O his beni çok rahatsız edip üzdü. İnsandan ziyade biraz babaya sinirlendim. Bu belki benimle ilgili bir şeydir. Ama ne yapabilirdi? Yani bence çok insani bir şey abi oradaki olan. Ne yapması gerektiğini bilmiyorum ama savaşmadığına eminim. Çok çaresizlik içinde olan bir insan en kötü yalvarır. O onu yapmadı. Çok zor. Zor bir şey. Bu arada sahneyi anlatmak ister misin Cenk? Güzel bir sahne çünkü. Sen anlatırsan tercih edeyim. Zaten anlattınız abi. Neyini anlatacaksın işte. Kızı adam kucağında vurdular her şeyi söyle. Başta sahneye bir daha bir daha. Ben bazı detayları ben bazı detayları kaçırabilirim anlattım iyi mi? O sahneye şöyle bir şey oluyor. Açın buradan. Tamam kolay olsun şimdi. Açın. Aç. Aç. Aç. Aç. Aç. Aç. Aç. Aç. Aç. Aç. Aç. Aç. Aç. Hadi, hadi, hadi. Hadi bebeğim. Sen de iyi misin? Ben biliyorum, biliyorum, biliyorum. Bebeğim, biliyorum, biliyorum. Aç. Bebeğim, bebeğim. Bebeğim, beni dinle. Seni açmam lazım. Tamam mı? Seni açmam lazım. Tamam mı? Hadi. Hadi. Beni biliyorum, bebeğim. Biliyorum, biliyorum, biliyorum, biliyorum. Tommy, bana yardım et. Joe. Hadi bebeğim, hadi bebeğim. Hadi. Hadi. Hadi, hadi. Hadi bebeğim, hadi. Hadi. Hadi. Abi orada bir de şunu değinmeden edemeyeceğim. Dünya, dünya karışmış abi. O asker, most probably daha çok bilgiye sahip. Orada Allah'ın unuttuğu bir çorak alandasın, tek başınasın. Bir tane adamla kız kaçıyor. Yani bu nasıl bir görev aşkıdır arkadaş? Orada durdurup dur bir komutanı arayayım falan gibi bir yani. Abi gerçekten öyle. Orada bir hani borderline yok, bir şey yok. Yani çorak boş bir alandasınız yani. Bırak abi gitsinler. Sen bir git görev yerine falan. Neyin öyle bir gelgin? Ama şu var, şeyi bilmiyorsun. Yani o kadar bilinmez bir savaşın içindesin ki o anda. Bir anda değişen insanlarla savaşıyorsun. Ne olduğunu anlamadığın. Ve dolayısıyla şeyi bilmiyorsun. Onu orada, o adamı öldürmenin bu savaşa total etkisinin ne olacağını sen bilmiyorsun. Ve senin, sana o emri veren adamın onu bilmiyorsun. Ama o emri veren adamın onu bildiğini düşünüyorsun. Bir yandan onu da eleştirmiyorum. Ama o emri veren adamı kesin eleştiriyorum. Çok çok çok faktaf bir şey, sahne. İyi ki 20 sene sonrasına gidiyoruz. Bu arada 20 sene sonrasına gidiyoruz ama daha ikinci bölüme geçmiyoruz. Birinci bölümde tabii daha başka şeyler olacak. 20 sene sonrasında baya bir mevzu var yani. İşte Pascal artık karantina bölgesinde. Orada zaten bir alet edilmişler. İşte vücuduna dayıyorlar. Enfekte olup olmadığını görüyorlar. Enfekte olanlara hemen harcıyı veriyorlar vs. Yine bir ekonomi oluşmuş orada. Yine bir para dönüyor. Bir çeteler var. Bir mafyalar var. Bir polis kılıklı mafyalar var. O paralar da böyle eski anneannelerimizin duvar takvimleri gibi bir şeyden yapılmış. Bir takvim sayfası gibi bir para var abi. Joel torbacı olmuş. Oradan ilaç sağlıyor, bir şeyler sağlıyor birilerine falan diye giriyoruz orada olaya. Peki sizce böyle bir senaryo var mı? Bu senaryonun 20 sene sonrasında realist bir durum mu? Yani mesela o yarattıkları post apokaliptik yeni dünya senaryosu böyle bir şey yaşandıktan sonra olası mı? Yoksa sizce kötü bir dönüş mü? Bu sorudan dolayı seni tebrik ediyorum Cenk. İyi ki podcast'e girmişsin. Çünkü biz Altun'la böyle mantıklı sorular sormuyorduk. Biz daha fazla dalga geçiyorduk. Bölümün ilk başındaki sahneyle beraber bu mantar pandemisinin çok zorlu bir pandemi olacağını ben satın almıştım abi. Ona inanmıştım. O yüzden bu dönem benim takdirimi kazandı. Ben bunu gerçekçi buldum. Bence de abi. Sen ne diyorsun Altun? Seni inandırdım mı? Özellikle senin inanmana çok ihtiyacım var. Ya abi ben... Tamam %100 inandım diyemiyorum. Ama hani hiç inanmadım da diyemiyorum. Ben biraz aradayım yani. Mesela şey kısımları bana biraz değişik geliyor. Yani abi orada yine bir ekonomi oluşmuş ya. Ya abi dünya yok olmuş anasını satayım. Orada hala hani yok tuvalet temizlersen 5 takvim sayfası. Kanalizasyon. Aynen. Mesai kalırsan 10 Mayıs'ı veriyoruz falan diye böyle bir ekonomi var abi orada. Yani mesela bana çok şey gelmiyor yani. Çünkü hani aynen yani orada öyle bir durum yok gibi geliyor bilmiyorum. Hani o böyle birazcık fazla geliyor bana yani. Sanki hani o noktaya gelmiyor. Ya adam idam ediyorlar asarak falan. Niye asıyorsunuz abi? Silahınız var, şeyiniz var. Vursanıza şu adamları insan gibi. Yani hani hemen oradan böyle bir 1600'lüler şeyine gidiyoruz yani. Hep böyle insanlık geriye gidecek şey var ya böyle durumlarda. Orada biraz oyun şeyiyle birleştiriyor aslında. Hani oyun mantığıyla anladın mı? Oyunda biraz daha dramatik olması lazım ya. Biraz o... Belki ondan da olabilir. Bana öyle geldi en azından. Ama ben yine de abi insanın... İnsan bir kere ekonomi yaşadıysa hayatı boyunca tamam ekonomiye maruz kaldıysa bir şekilde o ekonomiyi tekrar yaratır yani. O yüzden ben mesela ekonomi tarafı... Belki yarattıkları ekonomi çok mantıklı olmayabilir ama bir şekilde birileri kontrolü sağlayacak ve bunu ekonomiyle yapacak yani. O yüzden bana o taraf mantıklı gelmişti açıkçası. Oyunda bu iki sahne arasında hani player olarak bir şey yok. Bu eskipgü yapıyorlar. Bu Democracy teriy chociaż burs western flower hilarious diye copycat Cosplay gabmm primary yani çok vahiy fans sanat ama psiholoji var 차planıyor ya biraz daha bedenlerde efsane eksik oluyor. Yani böyle insanlık çatı yapacak, kazanacak kazanım Enfin Ben bu sahnede şeyi çok net hissettim abi. Joel işte ölen çocuğunun travmasını bölüm ya da sezon boyunca taşıyacağını çok net hissettim. Evet. Biraz o fan service idi yani. Orada onu zaten anlatmaya çalıştılar. Ruhsuz bir göte dönüştü durumu yani. Ruhsuz bir göt Joel. Bundan sonra ruhsuz göt diyelim abi Joel'e. Ama abi düşünsene öyle bir dünyada ruhsuz bir göt olmazsan survive edemezsin yani. Kalamazsın hayatta kalamazsın. İmkanı yok. İmkanı yok yani. O yüzden ben saygı duydum. O ruhsuz götlüğünü de bu arada hala 3. bölümün sonuna kadar bence devam ettiriyor yani. Hala ruhsuz bir göt yani. Neyse şimdi 3. bölüme daha gelmedik ama. Genel olarak ruhsuz bir göt yani. 1. bölümün sonunda şimdi şey tanıtılıyor artık. Aslında belki de en ana karakter. Şimdi hep Joel üzerinden yazıyoruz şeyi ama. Belki de en önemli karakter aslında Eli miydi adı? Eliydi değil mi? Eli. Evet. En önemli karakter o aslına bakarsan. Ve ilk kez o tanıtılıyor. Şimdi burada hemen size bir şey. Triviyel bilgi vereyim. Çünkü oyunun fanlarının büyük bir çoğunluğu. İlk. Oyuncu tanıtıldığında. Eli'yi oynayacak oyuncu tanıtıldığında büyük bir tepki verdi. Çünkü fiziksel benzerlik sıfır. Şey tabii yani. Oyundaki Eli ile buradaki Eli arasında fiziksel benzerlik sıfır. Ben de önce abi hiç benzemiyor. Bari biraz benzeseydi dedim. O güzel bilgiymiş bu. Aynen. Ama daha baştan kız abi oturdu. Yani daha ilk sahneden beni kazandı. Öyle söyleyeyim. O bayağı böyle. O sert yapısını çok iyi verdi. Elinin. Yani bana kalırsa. Bence o tanışma sahnesi de güzel. Biraz bana şey geldi. Çok stüdyo. Sinematografi açısından biraz bana böyle stüdyo hissi verdi. O şeyler. Genelde hani apartmanların içinde dolaşıyorlar ya. Böyle odalar arasında falan. Oralarda biraz böyle şey hissi aldım ben yani. Stüdyoda bir yer yani. Bir sahne çekiyorlar. Hissi verdi. Tek onu çok sevmedim. Bir de oradaki diyaloglar da böyle çok gerçekçi gelmedi bana. Genel olarak. Ama Ellie karakteri ilk tanıtıldığında hoşuma gitti. Yani beğendim. Bu zaten Ellie'yi bu asiler aslında saklıyorlar. O zaman hemen bölümü rap-up yapıyorum. Firefly. Aynen. Firefly'lar bu Ellie'yi saklıyorlar. Bir nedeni var. Bu sırada tabii aslında bu bölümde Tess de var. Hani onu hiç konuşmadık ama. Ooo evet. Önemli bir karakter. Aynen. İlişkisini bir de anlatıyorlar. Bunların amacı da aslında Joel işte bir araç için, aracı için bir aküye ulaşmak. İstiyor. Ona da niye ulaşmak istiyor? Kimi bulmaya çalışıyor? Tommy değil mi? Tommy'ye ulaşmak için yapıyorlar. Arıyorlar. Evet. Dolayısıyla da bu uğurda Tess ve Joel bir taraflarını yırtmak suretiyle aslında aküye ulaşmaya çalışıyorlar. Ama işte bir noktada da bu mevzu Ellie'ye bağlanıyor. Çünkü Ellie de aslında bir kargo gibi bir şey. Neden kargo gibi bir şey Soner? Bunu da sen anlat hadi bakalım. İyi izlemiş misin? Ellie'nin neden kargo olduğunu ikinci bölümün sonunda anlıyoruz. Ama şimdi Ellie'yi koruyan iki kişi var. Daha doğrusu bir kişi var. Firefly'in başı. Çok tatlı bir ablamız. Melez bir abla. Onlar Ellie'yi alıp bir yerden bir yere götürmeye çalışıyorlar. Ama o sırada Joel ve Tess gidip bataryayı, o pili almaya çalışırken bir şekilde bir çatışmanın ortasında buluyorlar kendilerini. Gidiyorlar bir bakıyorlar. O Melez ablamız yaralanmış bir şekilde yanındaki kadında. Ve Melez ablamız diyor ki. Eğer siz bizim kızımızı alıp buradan buraya götürürseniz oraya gittiğiniz zaman batarya matarya ne istiyorsanız verirler diyor. Tabii ki Joel ilk başta bu işe temkinli ama Tess daha mantıklı birisi. Diyor ki tamam biz bunu yaparız diyor. Ve kızı alıp götürüyorlar. Ne olduğunu bilmiyorlar ama. Bu kızdaki özellik ne? Neden bunu alıp oraya götürecekleri konusunda hiçbir bilgi de yok. Ve asıl hikaye buradan sonra başlıyor. İlk diziyle ilgili aslında oyunda da böyle miydi hatırlamıyorum ama. İlk hoşlanmadığım şey burada oldu. Bence oradaki diyaloglar çok şey değildi. Yani biraz altı boşluğu anladın mı? Hani ben olsam o şekilde karşılık vermezdim. Yani niye götürüyorum ne önemi var bunun diye bir sorardım mesela orada. Tamam mı? Hani bir anlatın ne oluyor falan. Çünkü herkes konuşuyor sırada orada. Yani hiç o konuşulmuyor. Bunu götürün. Tamam peki bir dakika biz aramızda konuşalım. Gidiyorlar bir aralarında konuşuyorlar. Abi yani tamam niye götürüyoruz bunu ne oluyor? Çok çok. Orası biraz böyle hızlı geçirmişti. Yani o kadar güzel hani altyapı oluştururken bence en boş bıraktıkları diyaloglardan bir tanesi orasıydı. Yani şimdi dinleyicilerimizi diziye karşı negatif etkilemek istemem. Çünkü bundan sonra bence bu kadar negatif başka çok bir şey yok. Sadece orada biraz böyle şey oldum ben. Burayı biraz hızlı geçmişlerdi. Ben orada şey gibi düşündüm. Yani şimdi adamlar o kadar despırtlar ve o lanet olası aküye o kadar ihtiyaçları var ki. Yani başka aslında kızım ne gibi bir şey. Ne gibi bir rolünün olduğu da hiç ilgilenmiyorlar yani. Yani orada amaç çok böyle şey oriented. Akü oriented olduğu için konu. Aslında çok da önemsemiyorlar gibi hissettim yani. Mesela ben orada çok boşluk hissetmedim. Güzel bu iyi bilgi. Belki ben işte oyundan geldiğim için öyle bir hisse kapıldım. Aynen. Şimdi tabii oyunda kıyaslama şansın da var senin aslında sen. O yüzden belki öyle hissetmiş olabilirim ama seninki iyi bir şey yani. Demek ki o his aslında mesela dizi olarak bunu ilk izleyen birine geçmiyor. Okey güzel bu güzel bir bilgi. Ama buraya şöyle bir ekleme yapayım abi. Altun dediğine katılıyorum. Yani Joel'in hiçbir şey umurunda değil. Sadece o aküyü alıp gitmek istiyor. Community ile beraber kardeşini bulmak istiyor. Ama abi Tess bence orada annelik içgüdüsü ile davranıyor. O kızı da bir şekilde kurtarmaya fokus oluyor. Ve ona göre hareket etmeye başlıyor. Benim o sahnelerde hissettiğim şey oydu. Çünkü Tess bir şekilde ikna etmeye çalışıyor. Abi bir de şey var. Çok ters ayak başlıyorlar aslında. Kız baya Joel'e saldırıyor yani. Öldürmeye geliyor orada aslında. Elinde bıçakla falan saldırıya geliyor yani. Joel orada çok güzel bir hamle yapıyor. Bıçağı ayağın altına alıyor. Kız orada şoka uğruyor. Ne olduğunu şaşırıyor yani. Bu arada kızı niye taşımaları gerektiğini galiba ikinci bölüm değil ilk bölümün sonunda öğreniyoruz. Evet. İlk bölümün sonunda mı? İlkinde söylüyorlar ya. Oğlum bir ne zaman bitiyor iki ne zaman başlıyor. Biri bana açıklasın mı? İlk üç bölümde iki buçuk saat olduğu için orada zaten. İlk üç bölümde yüzde yetmiş beşlik konusu orada döndü yani. Evet. Aslında ilk bölümün sonunda anlatıyorlar yani. Bu kız işte enfekte olmuş, ısırılmış olmasına rağmen enfekte olmadığı vesaire bilgisini veriyorlar orada. Tess burada birazcık şey yani Joel'i kalibre eden partner konumunda. Yani hep böyle sürekli bir düzeltiyor onu farkındaysan. Ya işte bunu böyle düşünme yani. Tamam bunu aklından çıkar. İşte ya ne bileyim bu kadar duygusal olma bir şey olma vesaire diye söylüyor. Sürekli onu bir kalibre ediyor. En sonda da bölümün sonunda da zaten hani Ellie'yi niçin taşıdıkları bilgisini bir şekilde ortaya çıkarıyorlar. Ama orada bir flashback var. Yani tam o bölümün son anında Joel bir şekilde bir şey oluyor ve Ellie ile kızı arasında bir yani o anı yaşıyor. Bir dejavu yaşıyor. Değil mi? Yine bir insan yine onları silah doğrultuyor. Onlara silah doğrultuyor. Kızına silah doğrultuyor. Evet. Ve yine aynı şey yaşanıyor. Bu sefer Joel orada o anı tekrar yaşayıp bir tepki koyuyor. Mükemmel hatırladın burayı. Mükemmel hatırladın. Hatta işte konuştuk ya başında hani orada hiçbir şey yapmaması rahatsız ediyor beni demiştin sen Soner. Bu sefer adam oradaki rahatsızlığı hatırlayarak bu sefer aynı şeyi yapmamak için uğraşıyor. Orayı hakikaten çok iyi hatırladım. Evet. Tam PTSD abi yani hani travma sonrası böyle patlama noktası yaşıyor ve bu sefer onu yaşamamak için kendi canı pahasına düşüyor. Canı pahasına saldırıyor. İşte şimdi onu orada yaparken acaba aklındaki şey akü mü yoksa bir can kurtarmak mı orada biraz soru işaretleri var ama ben karar veremedim. Çünkü o ana kadar çizilen şey 20 yıllık süreçte adamın umursadığı tek şey o akü. Tamam yani tek şey sanki o akü ve yani kızı o an hiç umursamıyor. Sadece bir görevi var. Kızı bir görev olarak görüyor. Ama bir anda bir flashback yaşıyor. Geçmişe dönüyor. Geçmişe dönüyor. Yani o atlama anında hakikaten eski kendi kızıyla bu kız arasında bir bağ kurup mu yapıyor yoksa tamamen o anı kurtarmak için mi yapıyor onu ben açıkçası çözemedim. Yani ona hiçbir zaman emin olamadım. O anki düşünce tarzı o anki düşüncesi o muydu o muydu bilmiyorum. Abi bence tamamen kendi pişmanlığıyla savaşıyor o noktada. Olabilir olabilir. Ve çok güzel bir sahneydi abi. Ve ben bu sahneyi izledim. Ben bu sahneyi izledikten sonra oha oyun senaryoları bu kadar güzel olamaz dedim. Abi oyun senaryoları çok. Abi daha iyi oyun senaryoları da var. Onu bir başka bölüm konuşuruz da yani. Evet ona ayrı bölüm ayırırız yani evet. Yani acayip çalışılıyor onlar yani hani birisi böyle oturup da tuvalette yazmıyor yani gerçekten. Acayip skiller var yani. Böyle en saçma oyunlarda bir de uğraşıyorlar yani çok ciddi bir şey. Bir de oyun fanları çok. O aslında hikaye önemli yani anladın mı? Sadece oyun gibi bakmıyor o insanlara yani. Yani onunla işte bütünleşip yaşayıp tamamen o hikayeyi alıp o hikayenin bir parçası olarak oyunu oynamak istiyorlar falan filan. Tabi şimdi uzatmayayım mevzuyu da orada değişik bir. Oyun önemli abi. Önemli abi oyun oynayın oyundan uzak kalmayın. İkinci bölüme geçebiliriz o zaman sanki. Burada geçiyoruz şu anda. Altun ikinci bölüme sen geç. Üçüncü bölüme Cenk'in geç. Üçüncü bölüme geçmesini istiyorum. Tamam. Çünkü sen üçüncü bölümü sevmedin. Ben mi? Evet üçüncü bölümü sevmedim. O yüzden ikinci bölümü anlatıyorum. Hazır mısın? Hazır mıyız? Hazırız. Abi ikinci bölümde ilk diziyle ilgili hoşlanmadığım şey oluyor. Şimdi herkes üçüncü bölümde bekliyordu bunu ama ben de. İkinci bölümde 2003 yılına dönüyoruz. Neredeydi Endonezya mı ne işte Jakarta'da falan işte bir tane bilim insanımız var. İşte böyle bu ablamız mantar bir insan. Ablamız mantar birimci. İşte böyle askerler geliyorlar bunu alıyorlar. İşte hemen gitmemiz lazım falan. Aman ben ne ettim ki yıvrım beni niye alıyorsunuz falan falan diyor o teyzemiz. Ya sen bir gel abla falan deyip götürüyorlar falan. Böyle endişeli bir şekilde arabada gidiyoruz vesaire vesaire. Sonra diyorlar ki işte bunu bir laboratuvara getiriyorlar bu kadını ve diyorlar ki böyle bir şey var. Ve böyle oldu işte orada böyle bir ceset gibi bir şey yatıyor. Onun içinden işte böyle mantarlar, muntarlar bir şeyler çıkıyor falan filan. Ve bunu bakması için getiriyorlar. Buraya kadar her şey iyi gidiyor. Benim nezdimde. Buraya kadar hiç problem yok. Hiç problemim yok. Nasıl yok abi? Hayır abi. Kadını öğle yemeğinden kaldırıyorlar ben orada çok sinirleniyorum. Çok da güzel yemek yiyorduk. Aynen. Kadın tam şişi çek çek kadını kaldırıyorlar ben sinirlendim orada. Yani tamam o da bir neden olabilir. O da bir motivasyondur bir şey demiyorum. Neyse bakıyor işte şeye bakıyor bu imkansız nasıl böyle bir şey olabilir. Neyse bakıyor işte şeye bakıyor bu imkansız nasıl böyle bir şey olabilir. Neyse bakıyor işte şeye bakıyor bu imkansız nasıl böyle bir şey olabilir. İşte bu insan da yetişemez vesaire vesaire tamam o kısımları da anlatıyor işte öyle bir intro yapıyoruz. Ve sonra oradaki asker kadın ablamıza diyor ki o zaman ne yapacağız? Bilim insanımız da diyor ki bombalayacağız. Bu mu abi? Yani sorunla çözümün bu mu ya senin? Ülkeyi bombalayacağız. Ama yok başka çözüm yok oğlum. Başka çözüm yok. Ya buna sen mi karar vereceksin abi? Mantar bilimcisin sen yani. mantar bilimci halinle ülkeyi bombalama kararını sen mi karar veriyorsun ya? Hani tamam hani ülke nasıl bu hale geldi her taraf yıkık dökük birleştireceğiz hikayeyi kısmını anlıyorum da yani bir bilim insanı buna karar mesela böyle ne bileyim işte ruh hastası bir general falan bunu dese daha alır beni yani anladın mı? Mantar bilimci kadın yani yemeğinde az önce ramen yiyordu ya bu kadın. 30 saniye önce. İşte ben orada şunu sevdim bu sahnede. Kadın o kadar durumun vahametinin farkında ki bir bilim insanı olmasına rağmen yapılabilecek tek şeyin dışarıya yayılmadan bütün ülkeyi yok etmek olduğunu biliyor. Yani öyle düşündüm. Evet normal şartlarda bir bilim insanının böyle drastik bir çözüm yoluna gitmiyor olması lazım. Ama bana bana okey geldi. Ben rahatsız olmadım. Abi süper. Okey. Peki şuna ne diyeceksin? Kadın adama dedi ki kaç tane vaka var? 14 dedi abi adam. 14. Ya 14 vaka için bombaladılar yani ortamı. İşte ama o yüzden zaten yani kadın şeyi biliyor. İki vaka varsa diyor bitti diyor. Yani iki vaka varsa her şey bitti diyor. Yani kadın öyle yaklaşıyor. Şeydeki ilk bölümün başındaki adamın söylediği gibi yani we will lose diyor adam yani. Bu olursa we will lose diyor. Biz kaybedeceğiz. Bu yüzden bu yüzden bu yüzden Beni rahatsız etmedi. Sen ne düşündün Soner? Abi ben şok oldum. Şiş yiyen kadının bombalayacağız demesi beni dumur etti. Ama daha sonra birinci bölüme flashback yaşadım. Joel'in kızı bahçeye çıktığı zaman, bu olaylar çıkmaya başladığı zaman F-16'lar Houston üzerinde dolaşıyordu. O an anladım. Yani gerçekten bunlar bombalamaya başlamış bunu durdurmak için. Ama COVID zamanında Wuhan'ı bombalasalar mıydı diye de düşündüm. Mesele. Ama neyse ki sen bir mantar belim adamı değilsin. Kesinlikle. O iyi olmuş. O iyi olmuş. Kimse sana danışmamış. Yoksa Wuhan giderdi. Wuhan net giderdi. Yani o kadından öyle bir cevap beklemiyordum. Ve arkasından direkt şey diyor. Beni bırakın ailemin yanına gideyim. Ailemle vakit geçireyim. Kadın artık yok olacağına. Kabul etmiş bir durumdaydı. Tabii tabii. Bu da oyunun dünyası gibi kabul etti. Yine bu arada başta yok. Yani başta mesela oyunda böyle bir sahne yok yine. Bu da şeyden ekleme. HBO'dan ekleme bana kalırsa. Olayın vahametini daha net açıklayabilmek açısından yapılmış. Yine benim hoşuma gitti. Bana yani böyle o dünyayı daha iyi anlamamı sağlayacak bir ortam yarattı. O yüzden ben mesela birçok 20 yıl sonrasında geçen sahne. Neredense o sahne. Ben şeyi çok seviyorum abi dizilerde. Böyle bir şeylerin altyapısının anlatılmasını. Anladın mı? Böyle o benim niyeyse çok hoşuma gidiyor. Çünkü böylece hikayeye daha iyi adapte olabiliyorum. Daha iyi inanabiliyorum. O yüzden o geçmişi anlatan hikaye belki evet kendi içinde boşlukları ve yanlışlıkları var. Ama hiç olmamasındansa daha iyi. Şimdi soru. Çok önemli soru. Şimdi Joel ve Tess kızın ısırıldığını veya işte enfekte olduğunu. Ama bir şey olmadığını. Öğrendiler. Tamam mı? Şimdi kendinizi yerine koyun. Joel'in. Öğrendiniz. Ne yaparsınız? Yani kızın enfekte olduğunu öğrendiniz. Tamam mı? Yani diyor işte 3 haftadır bir şey olmadı bilmem ne falan filan. Ne yaparsın ama? 20 yıl boyunca neler görüyorum. Aslında Joel de onu diyor. Biz bunu çok duyduk. Çok bu hikayeyi hissettik ve bu hiçbir zaman doğru olmadı. Bizim artık bunlara karnımız tok muhabbeti yapıyor. Ben o adamın yerinde olsam kızı direkt geri gönderirim. Pili bulup kardeşime gitmeye çalışıyorum. Benim yapacağım şey bu. Geri gönderirim değil mi öldürürüm mü diyorsun? Kızı orada öldürürüm mü diyorsun? Direkt bırakırım. Yani o kızı asla umurumda olmam. Ama o adamın yaşadığı o travmayı düşündüğüm zaman da o kızı korumak için her şeyi yaparım. Yani buna doğru bir cevabım yok. Arthur sen ne diyorsun? Yani bu zor bir şey ya. Ben de çok kararsız kaldım yani. Direkt yani çok net bir cevabım yok. O birazcık herhalde o anki ruhani. Adrenalin. Adrenalin ve durumla ilgili bir şey olur diye düşünüyorum. Zor bir karar. Evet yani ne yapsa okeydim ben de. Aynen ne yapsa okeyisin abi. Çünkü hani belki de o bir gün sonra değil de ne bileyim 20 gün sonra olacak bilemiyorsun ki yani. O bilinmezlik olduğu sürece. Evet evet aynen tam aynı şeyi düşündüm. Tam aynı şeyi düşündüm abi. Belki 20 gündür olmadı ama belki yarın olacak abi. Bilmiyorsun. Belki de slow progress yani yavaş yavaş ilerliyor. Aa şey Kuluçka süresinden bahsediyorsunuz değil mi? Evet. Daha sonra ne oluyor abi? Artık. Yola çıkıyorlar. Daha sonrası uzunca bir bölüm yolda geçiyor zaten aslında hani. O ikinci bölümün sonuna kadar çok bir aksiyon yok. Yani işte bu yolda. Ama şöyle. Ama şey var yani çok fazla gergin sahne var. Yani işte bu zombi apokalipsi gibi düşünebileceğimiz sahneler var. Ve hani ben şeyi söyleyebilirim. O sahnelerdeki hissiyat oyundaki ile çok benzer. Acayip benzer. O gerginliği müthiş var. Gerginliği müthiş vermişler abi. Şeyler. Clicker clickerları ilk orada görüyoruz galiba değil mi? Clickerların. Tık tık tık tık tık tık tık tık. Evet evet. Onların özellikleri. Oyunla birebir neredeyse diyebilirim. Çok iyi yani. Mesela çok gergin ve ve güzel yapılmış abi. Ben şeyi çok net hatırlıyorum. Yani çok güzel. Yani. Çok güzel. Çok güzel. Ben şeyi çok net hatırlıyorum. Ya oyunda mesela o şeyin içinde bir müze gibi bir yerin içinde geziyorlardı hatırlıyor musun? Şeyde de. Hı hı. Hı hı. Mesela orası birebir var. Oyunda da var. Aynı şey aynı şekilde var. Şu popkek. Popkek kafalılardan mı bahsediyoruz? Popkek kafalılar. Değil mi? Onlardan bahsediyoruz değil mi? Ama o meyveli topkek. Meyveli anam. Ciddi bir soruydu aslında bu. Gördüğünüz zaman. Gözleri görmeyip duyanlar. Tamam çok iyi anladım. Peki. Buradaki ay aslında şöyle ilerliyor. Joel ve Tess Ellie'yi alıp Ellie'nin gitmesi gereken yere götürmeye çalışırlarken Boston'a çıkıyorlar ve Boston'da gidecekleri yol aslında ya kesilmiş ya da harabe haline gelmiş. Oradan gidebilecekleri tek yol müze üzerinden bir geçiş. Ve o muzeye girmeye karar veriyorlar. Çok güzel. Çok güzel. Şimdi burada bir soru var abi. Sizce bu bir klişe mi bir klasik mi? Hep bu tip şeylerde şey vardır ya. İşte iki yolumuz var. Bir tanesi çok uzun ama daha güvenli. Diğer yolumuz daha kısa ama çok tehlikeli olabilir. Burada da biraz öyle bir şey var ya. Öyle bir karar veriyorlar. O zaman buradan gideceğiz. Orası tehlikeli olabilir falan. Bu bana mesela biraz klişe geliyor abi. Tamam artık o kadar fazla yapıldı ki bu. Oyunda da oynarken aynı hissi almıştım. Bana mesela dizide yine çok sevmediğim şeylerden bir tanesi diyebilirim bu. Abi zaten ortam karışık. Tamam. Mantarlar, mantarlar, zombiler yani ortada cirit atıyor. Ya şimdi yapmayacağın çok bariz şeyler var. Yani nedir? İşte çukur, karanlık, işte dibi gözükmeyen yere girmeyeceksin abi. Girmiyorum. Bunu artık. Bunu yapmazsın yani. Biliyorsun yani. Hiç kimse yapmaz mı abi? Tabii. Ben bir eksteks olarak yapmazsın yani. Ulan burada bir şey gelir mi başıma şeyi yaşarsın yani. Abi şeyde bile çok gelir miydiniz mi? Suların içinde böyle yürüyorlar ya. Böyle piyano falan ses çıkıyor bir şeyler falan. Evet evet. Abi yürüme ya o suyun içinde. Ne var dibinde ben bilmiyorum. Yürüme abi ne gerek var abi. Etrafından dolaşıver yani binanın. Evet abi. O suyun içine girmek zorunda mısın? Girme abi girme yani. Abi bak şeyi geçtim. Böyle mantarını, canavarını geçtim yani. Orada bir boşluk olup içine düşerim endişem olur benim yani. Suyun gibi gözükmüyor ya. Yüzde yüz abi. Yani hiç hiç saçmalık abi. Ben bu dizilerde filmlerde en sinir olduğum şey bu abi genelde. Yani sanki hiçbir zaman orada realist davranamıyorlar. Yani hep böyle bir gereksiz riskler alınıyor gibi hissediyorum. Hayır anlamı yok abi bu dizi. Bu sadece dizi olsaydı dediğinize yüzde yüz katılıyordum. Ama oyun olduğu için zaten bu var gibi hissettiğim için. Rahatladım ve senaryoyu basit bulmadım. Normalde bir senaryoda işte yok ki içebileceğin tek yer müze. İşte başka bir yerden geçemezsin deseler. Bakasin *** geldim. Ama oyun olduğu için ve oradan geçerken birkaç kişiyi öldürmek zorunda oldukları için. Ben bu senaryoyu kabul ettim. Ama ben etmiyorum. Yoksa asla etmezdim. Ben de oyuncu olmama rağmen etmiyorum. Çünkü abi sen oyun ya da oyun böyleydi. Ama sen değiştirme şansın var bazı şeyleri. Daha iyiye dönüştürme şansın var. Daha iyiye dönüştürebileceksem. Ki yıllarca bunun bin türlü örneğinin yapıldığını gördük. Genelde de yanlış yapıyorlar. Tam tersi olumsuz etkiliyorlar. Ama mesela burada daha olumlu etkileyebilirlerdi. Hissediyorum sanki. Mesela dediğin şeyi ben şu sahnede hissettim abi. Clickerları ilk gördüğüm zaman ben kahkahayı bastım abi. Altun topkek demesi gibi. Bu ne lan dedim. Böyle canavar mı olur? Ama yine oyun deyip hani sineye bassın diyebilirim. Peki şey hoşunuza gitti mi? Aslında bu bir mantar olduğu için birbirine bağlılar ya. Onu beğendim ben. Ben de çok beğendim onu. O harika bir şeydi. O zaten o bölümün sonundaki şeye de bağlıyor. Yani zaten orada güzel bir bağlama olmuş yani. Zaten söylüyorlar dizinin başında. Belirli yerlerinde de. Hani orada ilk kez yaşıyoruz. O bölümün sonunda o hikayeyi. Ama tabi direkt sonunda da gelmiyor. Polektif zeka. Aynen. O hikaye benim hoşuma gitti yani. Benim de. Çok iyi. Ama daha gelmedik bölümün de. Oraya doğru geliyoruz. Bu arada aslında ikinci bölüm bir tık boş bir bölüm. Bravo. Ben de aynı şeyi söyleyecektim. Evet evet. İkinci bölüm sadece başında yani şey var. İşte o kızı evet götürmeleri gerek götürmeye karar verdikleri an var. Bir de sonu var. Ortası yani. Yolda geçiyor. Yolda geçiyor ve şey açısından güzel işte yani clickerlar nedir bilmem ne mantarlar birbirine bağlı işte. Zaten bu tip bilgiler var arada. Biraz da şey de var. Karakterler arası bağ oluşturma ile ilgili bir şey de var. Amacı da var. Ama onun dışında boş bir bölüm. Yani çok bir şey olmuyor bölüm boyunca aslına bakarsan. Bence ikinci bölüm tamamen o aradaki bağ oluşturma üzerine. En büyük onu gördüğüm sahnede şeydi. Hani ilk başta clickerlardan kurtuluyorlar. Hepsini öldürüyorlar. Çatıdan yan çatıya geçmeye çalışırlarken ilk başta Ellie geçiyor. Daha sonra Tess'in ayağı sakatken Joe kurtuluyor. Sonra Joe ona gidip sargı sarıyor. Ama orada Tess hadi sen arkasından git diyor. Ve Tess'in Joe'nun karşıya geçerken ki bakışı bana şey dedi. Tess birazdan ölecek. Bir iki bölüm maksimum. Ve o ikisi yalnız kalacak. Zaten isminin bildiğim üzere o beklenti var. Onun hızlı bir şekilde olacağını hissettirdi bana. Ama bu noktaya kadar yine şey yoktu bende. Joe ve Ellie'nin hani yine o kızıyla içselleştireceği bir duygu oldu. Olduğunu hissetmemişim. Bence de daha duygu yoğunluğu orada yok. Bence de yok. İkisinin de karşılıklı birbirine karşı yok yani. Hatta birbirlerinden nefret ediyorlar. Bu noktaya kadar değil mi? Yani nefret etmiyorlar da. Yani işte Joe şey olarak bakıyor. Yani bu benim için bir iş olarak bakıyor hala. Kız zaten ergen. O yüzden çok mantıklı manalı şeyler yapmıyor genel olarak. Hareket ediyor. Aynen. O yüzden aslında yani evet bağları oluşturmak açısından önemli. Bir bölüm ama sonu asıl. Yani tabii en önemli şeyin olduğu yer sonu. Sondan olduğunu anlatmak ister misin? Evet hadi o zaman sonuna sen bahset sonuna. Ne yapıyorlar? Getiriyorlar. Ya sonunda artık götürmek istedikleri yere gidiyorlar. Bir bakıyorlar ki oradaki herkes ölmüş. Ve anlıyorlar ki artık bir şekilde mantarlar gelip bunları işgal edecek. Ben artık mantar diyorum ben abi. Sonra bir bakıyorlar ki Tess'in bir çiziği var. Ya bu dizide çiziğin varsa aga ölmüşsün. Ama bir dakika Tess kendi mi gösteriyor yoksa onlar mı fark ediyor yani? Abi kız fark ediyor orada. Elif fark ediyor. Ama ben orada nasıl fark ettiğini anlayamadım ya. Hatta böyle azıcık başa sarıp tekrar izledim. Ha sen enfekte olmuşsun falan diyor ya. Onu nasıl anladığını siz yakaladınız mı bilmiyorum yani. Hani öyle bir şey diyor Tess'e kız. Ah lanet olsun enfekte olmuşsun falan diyor. Ama onu nasıl anladığını ben algılayamadım. Ben de şunu hatırlamıyorum. Ben normalde dizileri bu kadar yakın takip etmem ama ben de aynı şeyi yaptım abi. O olunca şok oldum. Geriye döndüm baktım bir şey bulamadım ben de. Ben de bulamadın. Ve o an şey dedim. Muhtemelen bu kız enfekte olmadığı için bir şekilde onlar gibi hissediyor gibi algıladım o sahnede. Muhtemelen boş ve yanlış bir algılama. Ama ben de aynı şeyi yaşadım yani onunla ilgili. Ama bu dediğin mantıklı geldi yani. Belki de o içindeki mantar. Embriyoları sayesinde belki de o hissetmiştir yani olayı. Diyince mantıklı geldi çünkü ben bulamadım yani orada nasıl anladığını. Lanet olsun enfekte olmuşsun falan diyor. Sonra Joel diyor ki siktir lan öyle mi diyor. Evet ya falan diyor. Jort diye boynunu gösteriyor falan aslında mevzu. Ama hani kızın nasıl realize ettiğini anlamadım. Ama kız zaten biliyordu bence başından beri enfekte olduğunu. Tess'in. Evet yani kız orada o şey yaşandığında buradan yaralandığını ve yaralandığı anda aslında ısırıldığını. Ve enfekte olduğunu biliyordu zaten. Aslına bakarsan ve gizliyordu o ana kadar. Ben öyle anladım yani. Hayır Tess gizliyordu. Ondan bahsediyorsun değil mi? Tess gizliyordu evet. Tamam orada okeyiz. Ama ben öteki elinin nasıl anladığını algılayamadım. Haa. Güzel soru. İçgüdü gibi hissettim ben. Aynen öyle şey. Ben de içgüdüye kaldım çünkü geri gittim baktım bir şey yok. Bu arada Tess nerede şey oluyor abi façası yok mu? Clickerlar mı? Popcake'lerle dövüşürken. Popcake'ler ona atlıyor abi. Popcake'ler biraz sıkıntı yaratıyorlar orada. Ben o sondaki diyaloğu şu an tekrar izlemek için. Çünkü sanki şeyi hatırlıyorum ben. Yani böyle kendini feda etme işte konusu açılıyor orada. Onun üzerine sanki anlıyorlar onun şey olduğunu. Enfekte olduğunu. Yani zaten o yanlış hatırlıyor olabilirim bu arada. Düzeltin beni eğer yanlışsa. Sanki hadi siz gidin ben burada kalıp şeye bakacağım. Savaşacağım. Yavaşlatacağım onları gibi bir şey söylüyor. Onun üzerine onun sanki enfekte olduğunu anlıyorlar. Ve izin veriyorlar gibi. Hani öyle hatırlıyorum ama çok da yüzde yüz emin değilim yani. Vallahi buna da ben şu an inandım. Şu an çok mantıklı geldi bu. Ben olsam öyle yapardım. En iyisi bitince izleyelim burayı tekrar. Burayı tekrar izlemekte fayda var. Dinleyicilerimizden izleyenler olursa şey yapabilirler. Bize söyleyebilir. Ona göre seçsinler yorumları. Ama evet dediğin doğru olabilir ya. Aynen. O zaman sonunda bir anlatalım. Yani gün sonunda ne oluyor? Oradan kaçmak için zamana ihtiyacı var. Eri ve Cığal'ın. Tez onlara zaman kazandırmak için diyor ki. Tamam diyor ben üstüme çekeceğim ve onları yakacağım. Siz kaçın diyor. Onlar kaçmak önce istemiyorlar. Ben de bilmiyorum niye böyle bir şey yapıyorsunuz falan. Ama o anda anlaşılıyor ki. Tez zaten enfekte olmuş ve çok uzun bir zamanı yok. O anda herkes tamam o zaman. Sen zaten gidicisin. Madem son bir hasar ver öyle git. Okey hale geliyor. Sonra şeyler çıkıyorlar dışarı. Cığal ve Eli dışarı çıkıyorlar. Orada bayağı rahatsız edici bir sahne var. Ben çok rahatsız oldum abi o sahneden. İşte şeyler geliyor. Mantarlar geliyor. Ama tabii ki humanoid formundaki mantarlar geliyor. Böyle bir fazla bir yakınlaşma oluyor. Tesla aralarında. Öyle bir şey oluyor abi. Lütfen. Bence ama orada şöyle bir şey oluyor. O geliyor ve onun aslında mantara dönüştüğünü zaten fark ediyor. Ve o yüzden aslında onu ısırmıyor. Ben öyle bir hisse kapıldım orada. Bir de şey beni çok gerdi. O çakmağın bir türlü yanmak bilmemesi beni çok gerdi abi orada. Yani ona gerek var mıydı bilmiyorum. Doğruyu söylemek gerekiyor. Abi ona şu anlamda gerek yoktu. Öncelikle benzin dediğimiz olay sıvısı değil buharı yanar. Dolayısıyla o lanet olası çakmağın yanmasına gerek yok. O kıvılcımla zaten uçuyor olması lazım oranın. Ama hani yine de güzel sahne olmuş. Diyeyim. Böylece biraz bilim. Biraz da bilim. Biraz da bilim öğrenmiş olduk. Olacak o kadar. Yani siz her ki çakmağın yanması gerektiğini düşünün. Düşünüyorsanız bir evi yakmak için. Yeterli kıvılcımı çıkarttığınız müddetçe o buhar tutuşacaktır. Her şeyi yakabilirsiniz. O benzin sıvısı yanmıyor. Buharı yanıyor. Üzgünüm. Bu bence çok önemli bir bilgi. Öncelikle. Güzel bir bilgi. Bir de bu arada Tess'i öpme fırsatını kaçırmamışlar abi. Herkes birbirini ısırırken, cırmalarken falan durup dururken. Bir tek Tess öpürdü. Bu da biraz düşündürücü. Yani biraz diziyi izlenmesini arttırmak için bir şeyler yapmaları gerekiyordu sanırım. Evet öyle değil. Ama işte benim oradaki yorumum şeydi. Zaten hali hazırda mantar olduğu için. Ben de öyle anladım. Öpelim yani hani. Çizmemize gerek yok. Evet. Öyle öyle düşündüm ben. Bu noktada. Bu noktada bu bölüm. Şeyi de söylüyorum. Bu noktada bu bölüm bitti sanırım. Bitmedi çünkü yine de şeyi söyleyelim. Evet en sonunda yakıp patlatmayı başardı Tess. Yani orada. Çakmak'ı yakamama sahnesinde sizce gerginlikten mi yoksa Çakmak yanmadığı için mi? Hani ben orada kadının gerginliğinden dolayı ya da korkusundan dolayı yakamadığını hissettim. Valla ben tamamen diziyi daha heyecanlı hale getirmek için yakamadığını hissettim. Altun sen? Ben ne hissettim bilmiyorum. Karmaşık duygular içindeyim. Çakmak da çünkü benzinli ya. Günün sonunda. Zippo. Zippo yakmaya çalışıyor ya. Artık 85.de yanmıyorsa yanmaz abi o. Olayı bitmiştir yani. Gaz çakma. Aynen değil mi? 86.de yanmaz yani. Yanmaz yani o. 87. kezinde yanmaz yani. Neyse yani olur böyle şeyler diyoruz. Oyunda da böyle biriydi değil mi? Değil mi? Her şey orada böyle. Abi. Her şey orada bağlı. Abi oyunda. Oyunda. Zippo değildi. Zombiler gelip öncelikle çok güzel öpüyorlar. Cephesi orada. Yok yani ben buraya kadar gelmemiş olabilirim oyunda. Kimsenin kimseyi öptüğünü hatırlamıyorum öyle söyleyeyim. Neyse yazarın yorumu diyelim. Burada da çıkacak yazarın. Ama öpüşmek demişken üçüncü bölüme geçmekte fayda var çünkü. Abi bir dakika. Çok pardon Cenk. Çok affedersin. Çok affedersin. Abi. Çok iyi bak bağlamam. Aşırı sinir oldum abi. Hani Joel ile Eli dışarı çıkıyor ya. Eli şey diyor. Tess'i neden dışarıda bıraktık diyor. ****** ****** ****** ****** ****** ****** ****** ****** ****** Orada çok sinir oldum abi ben. Eğrfekt olduğu için olabilir mi? Gerideki al. Evet abi ben. Abi. ****** ****** ****** ****** ****** ********** ****** ****** Wizard dopo brackets ****** ****** ****** Al dieser SR lik dari ******* ****** ****** ******* ****** Ruhsal ilişki kışları. Geri sevkiyatlı mısınız deyip. Adamın flashback yaşaması gereken tek an oydu yani. Hani adam orada girmiş. Neyse abi çok özür dilerim. Üçüncü bölüme geçelim. Çok doğru noktaları parmak bastığın için. Ayrıca teşekkür ediyorum. Seni tebrik ediyorum. Hakikaten öyle yani. Tüm 14 yaşındaki kişilerden özür dilerim. Üçüncü bölüm arkadaşlar. Dizedeki en çok öpüşmenin sevginin. Mantarların kıskandığı bölüm olarak adlandırmak istiyorum. Gerçekten mantarların kıskandığı bölüm. Ama benim size sorularım var. Bu bölümle ilgili kendinizi birilerinin yerine koymanızı gerektirecek cinsten sorularım var size. Tamam mı? Bu bölümle ilgili. Öncelikle şimdi hikayenin arkında, hikayenin akışında bölümü çok detaylı incelemeye gerek var mı bilmiyorum. Çok yok. Sadece aslında Ellie ile Joel'in serüvenlerinde uğrayacakları bir noktanın geçmişini anlattıkları bir bölüm. Uzunca da bir bölüm. Ama bu bölümde ne oluyor aslında? Bu bölüm tamamen bir anda hikaye akışından kopuyoruz. Yeni bir akışa geçiyoruz. Ve daha önce... Hiç görmediğimiz Amerikalı bir böyle redneck tarzı bir abinin... Böyle silahlarla haşır neşir çok zeki savant diyebileceğimiz düzeyde zekaya sahip bir abinin... Şeyini izlemeye başlıyoruz. Hikayesini izlemeye başlıyoruz. Ve bu şey olduğunda işte kriz başladığında bu abinin nasıl hareket ettiği ve nasıl survive ettiğini görüyoruz. Burada şeye döneceğim. Birinci bölümde hani evden çıkardım çıkmazdım. Kaçardım kaçmazdım konusu var ya. Eğer o adam yanımda olsaydı evden kaçmazdım. Net söyleyeyim. Süper cevap. Çünkü adam net bir şekilde müthiş bir sistem kuruyor kendine. Evi koru koruma altına alıyor. Güvenlik kameraları, otomatik silahlar bilmem ne. Kendine yetecek yemek üretimi falan. Aynı zamanda adam muhteşem yemek yapmayı da biliyor. Ve bu... Büyük ihtimalle 20 sene boyunca o dünyadaki en güzel hayatı o adam yaşıyor. Yani dünyada en mutlu adam o büyük ihtimalle. Zaten insanları da sevmiyordu. Zaten insanları da sevmiyordu ve şey gibi oldu. Bilmiyorum covid olduğunda size şey oldu mu? Ya aslında fena da olmadı ya. Böyle evdeyiz falan. Hani böyle bir süre bir şey oldu ya böyle bir. Ya güzel ya bu falan. İyi de oldu aslında falan gibi böyle bir psikolojiye de girmiştik ya. O adam bence 20 sene o psikolojide yaşadı. Öyle bir hisse kapıldım ben. Abi orada şöyle bir şey var. Şimdi Amerika'da gerçekten zombi etek olacak diyerekten böyle sığınaklar hazırlayıp, silahlar stoklayıp, işte yiyecekler, konserveler stoklayan ruh hastaları var abi. Var. Var. Böyle bir gürum var. Bu ruh hastası güruhu burada şey yapmışlar. Hani aslında hani ruh hastası diyorsunuz ama bakın böyle şeyler olursa da. Bak. İnsan ne güzel yaşadığı ya bağlamışlar ki. Bu bir kere zaten bende bir negatif etki yarat. Daha filmin başında yani. Dünyanın en asosyal insanı. Ya insanlarla sıfır ilişki falan. Yani şeyi anlayabiliyorum bak. Dizi boyunca yani bölüm boyunca özür dilerim. Hani birazcık hani insani şeylere dokunalım. Hani işte uzaklaşalım. Joel'den, Ellie'den falan. Hani o ana konudan. İşte bak insani duygular işte falan. Hani işte böyle psikopatlar var ama aslında. Bak. Onlar da insan falan. Şey vurgusu yapılmaya çalıştığını anlıyorum. Ama bunu anlatış şekli beni birazcık yordu yani. Bu bölüm. Ben sevdim. Yani ben. Bence bu bölümle ilgili konuşulabilecek en yegane şey bölümü sevdin mi sevmedin mi zaten. Tamam mı? Çünkü bölümünün hikaye akışıyla çok bir bağlantısı yok. Bana sadece yine şey gibi geldi bu bölüm. Dünyada yaşanan bir olayı daha anlatalım. Hani başka neler oluyor. Ve nasıl yaşamlar yaşanabiliriz. Diyor. İnsanları hani dünyayı anlamaları için biraz daha hayal kurduralım. Şeyi. Biraz daha background hikayesi gibi bir bölüm. Ben öyle bölümleri sevdiğim için bunu da sevdim. Şey kısmı biraz saçmaydı sadece benim açımda. Bu adam bu yaşantıyı burada kuruyor. Çok güzel falan. Sonra yer altından bir adam çıkıyor. Benim bildiğim, bana anlatılan bu adam o adamı daha çıkmadan öldürür. Evet. Niyeyse beslemeye başlıyor adam. Aynen. Ya ben. Ben. Bence bu izlediğim üç bölüm içerisinde en duygusal bölüm buydu. Evet. Ve ben aşkı ya da sevgiyi anlatan böyle dizi bölümü bunun kadar güzel bir bölüm görmedim. Sonuçta podcast olduğu için biraz bol konuşabilirim. Mesela dediğin nokta çok tatlı bir nokta abi. Ne oluyor? Bizim o bahsettiğimiz redneck Amerikalı bir şekilde tuzağına birinin düştüğünü anlıyor ve onun yanına gidiyor. Ve o tuzağa bakmadan ateş etmesinden korktuğu için konuşmaya başlıyor. Ve konuştuktan sonra onun silahı olmadığını anlıyor ve yaklaşıyor. Ve oradaki ilk bakışta abi aslında o adamlığına etkilendiğini hissediyoruz. Yakışıklı bir adam oldu. Görüyoruz. Ben bunu tekrar tekrar izledim. Çünkü podcast dinledikten sonra prodüksörler o sahneyi işaret etti. Bak işte burada böyle bir şey yarattık. Gerçekten öyle. Bizim redneck Amerikalı biraz ondan etkileniyor. Boston o şekilde. Gözden geçen gece yapabilirsin. Çok yoruldum. İki gün önce yemeye gelmedim. Çok uzun sürdü. Düzgün bir şey. Çok uzun sürdü. Seni bırakıyorum. O yüzden git. Tamam. Bak ilk adım Frank. Evet mi? Evet. Şunu düşün Frank. Eğer ben seni yiyeceğimse, her adamın seninle konuştuğun her adam burada uçak için bir ucuz buluşmasına çıkacak. Ve bu bir Arby's değil. Arby's uçak için uçak yoktu. O bir restoran. Hiçbir adamın, adamlar, öfkeler veya öfkeler hakkında konuşmayacağım. Buna yalan söyleyemem. Daha sonra eve gidiyor. Ona yemek yapıyor. Bu bizim redneck Amerikalı. Tek başına çok iyi survive edebilen. Şarapları iyi toplayan. Ya da işte kırmızı eti olan bir adam sonuçta. Takılırken ne oluyor? Gidiyor bizim o gelen stranger, yabancı adam güzel bir şekilde piyano çalmaya başlıyor. Piyanoyu çok kötü çalıyor. Daha sonra bizim redneck Amerikalı gelip güzel bir şekilde şarkı çalmaya başlıyor. Daha sonra bir öpüşme tanesi oluyor. Aslında bizim o redneck Amerikalı'nın bir gay olduğunu anlıyoruz. Bu arada bölümü ben sevdim. Bence hikaye anlatımı da güzeldi. Çok tesadüflere dayalı bir bölüm. Tamam. Yani yıllar sonra adamın kurduğu düzeneye biri girecek. Giren adam yakışıklı bir gay olacak. Bizim adam da gay olacak. Sonra buraya joeller gelecek. İşte bunlarla yolu kesişecek. Yani çok olasılıksız bir senaryo gibi geldi bana. Anlatabildim mi? Biraz o beni sadece rahatsız etti burada. Veya ikinci ihtimal aslında bu adamlar gay değildi. Ama bir şekilde o kadar birbirlerine yaklaştılar ki. Gay oldular. Bilmiyorum yani. Anlatabildim mi? Belki o olasılıkları bir tık azaltabilir. Yani nasıl bir şey oradaki şeyi bilmiyorum. Ama ben açıkçası biraz bu çok çok küçük olasılıkların, tesadüflerin bir araya geldiği bir senaryo olarak gördüm bunu. Ama mucizeler oluyor mu hayatta? Oluyor tabii ki yani. Abi ben şöyle düşündüm. Bu bölüm anne seseri yani. Konuyla hiçbir alakası yok. Sadece ve sadece. Hani oradaki insanların. Hani oradaki insani duygular. Tamam işte ortalık yıkılıyor falan. Ama işte insanız, severiz. İşte ihtiyacımız var. Birbirimize falan şeyi vurgulanmış. Eyvallah okey. Ama bunun için bütün bir bölümü harcamaya değer miydi? I don't think so yani. Bir de abi her sezon, her dizide bir gay muhabbetinin sıkıştırılmasına gerek yok abi. Vogue pompalama mı yine acaba? Hiçbir problemim yok gaylerle. Yani hepimiz okeyiz. Hiçbir sıkıntımız yok. Ama yani her dizinin, her sezonuna da bir tane yerleştirmeyin abi böyle bir muhabbet yani. Bana biraz o, o da biraz zorlama gibi geliyor yani. Abi bence işte zamandan ötürü bu. Şey oldu bu arada biraz. Yani bilmiyorum hakikaten sırf o yüzden mi yaptılar. Bu arada oyunda da var mı yok mu bilmiyorum. Bunun karşılığı. Belki de araştırmakta fayda var. Ama ben şunu söyleyebilirim. İlk kez şey hissettim. Yani zorlama bile bunu sokmuş olsalar. Bölüm sonunda duygulandığımı hissettim. Onu söyleyeyim yani. O yüzden her ne kadar tesadüfler üzerine kurulmuş olduğunu düşünsem veya işte tesadüf değil aslında zorlama yani. İşte vogue pompalama diyorum. Ve olduğunu düşünsem bile sonunda ben üzüldüm. Yani hakikaten şey hissettim. Çünkü daha önceden hiç tanımadığım iki karakteri bir bölümde tanıyıp sonunda yaşantılarının sonuna geldiklerinde beni duygulandırmayı başardı bölüm. Mesela bu benim için bir başarıdır. Büyük ihtimal sinematografi başarısı bu arada. Ve senin de dediğin gibi altı konuyla neredeyse hiçbir bağlantısı yok. Olmasa da olur. Olmasına rağmen olduğu için mutlu oldum. Bence bu bölüm asıl olayı en sonunda okuduğun mektup. O mektuptan sonrası Cühal eliye daha yakınlığa başlıyor. Ama ona gelen noktada o hissettirdikleri hisleri hissetmeseydik o mektubu okuduğu zaman öyle hissetmemezdik. Yani demeye çalıştığım şey şu. Çok güçlü bir aşk yaşanıyor. Aşk sırasında aşkla ya da dünyayla hiçbir alakası olmayan ya da kimseyi sevmeyen bir adam dünyayı sevmeye başlıyor. Ve bunu sevmeye başladıktan sonra Cühal'e diyor ki Cühal bak ben sevdiğim için her şeyi yaptım. Sen de test için her şeyi yapmalısın ve yapman için sana her şeyi bırakıyorum hissini o mektubu okuduğumuz zaman da bu sahneleri olmasa da hiçbir şey hissetmezdik gibi geliyor. Bu bölüm aslında gerekliydi. Yani tamam peki burada soru şu. O adam Cühal ile sadece birkaç kere görüştü. Nasıl böyle bir bağ kurdu? Yani o bağ nasıl kuruldu? Bu muhteşem bir nokta abi. Bunu asla bilemeyeceğiz. Çünkü onların görüştüğü tek sahnede ikisi aslında birbirine çok mesafeliydi. Aynen öyle. Hatta Cühal neydi? Billy çok fazla eziyordu. Bak işte sen buraya bir yer kurmuşsun ama bir yıl sonra burası mahvolacak. Ve gelip seni işgal edecekler dikkatli ol gibi şeyler diyor. Ve Billy onuru kırılmış bir şekilde hissediyordu onu. Altı bir şey diyordun. Yok bir şey demiyordum. Sadece şey diye bir ekleme yapacaktım. Yani orada o işte burası böyle çürüyecek böyle şöyle olacak kız yapmasının nedeni aslında Cühal'in orada trade kovalaması yani. Ya ben sana alüminyum vereyim işte sen bana silah ver falan muhabbeti yani. Oradaki esas o bağı sağlayan Tess ve o diğer abimiz şu an ismini hatırlıyorum. Frank. Frank mıydı? Frank'la anlaşıyorlar falan. Orada işte böyle gerçek anlamda bir işte dostluk işte hani gel bak evde sana şunları göstereyim bunları göstereyim falan falan gibi bir şeyler böyle orada bir kaynaşma oluyor. Ama bizim Billy ve Cühal birbirlerini kolluyorlar sürekli orada. Onlar hani işin diğer kısmındalar. Hani duygu kısmını diğer ikisi yapıyor gibi bir. Dolayısıyla da aslında Tess ve öteki adam Frank'in olan o yakın ilişkisi sayesinde aslında Billy ve Cühal de birbirlerinin aralarındaki buzları kırıyor gibi hissettim. Evet yani biraz bence de oraya oynamaya çalışmışlar ama bence orada mesela hafif bir boşluk vardı yine. Yani o Billy ve Cühal arasında o ilişkiyi direkt kuramadık. Yani bir de burada şöyle bir soru var şimdi. Bu arada bölümü anlatıyor muyuz bilmiyorum ama gün sonunda ne oluyor işte kriz yaşanıyor ve şey ısırılıyor muydu bir şekilde infekt oluyor galiba değil mi şeylerden bir tanesi adamlardan bir tanesi ölecek yani. Yok orada Frank. Yok yok. Frank bir hastalığa yakalanıyor. Aynen. Muhtemelen MS. Frank bir hastalığa yakalanıyor. Hastalığa yakalanıyor doğru. Aslında bir ara şey oluyor bu adamlar zaten 20 yıl falan birlikte geçiriyorlar falan ama ondan önce bir ara şey bir muhabbet oluyor işte bir ara Joel diyor ki işte buraya sen yani sooner or later isyancılar gelecek ve seni basacaklar falan diyor. O yüzden zaten işte yok alüminyum şey yapalım döşeyelim öyle yapalım böyle yapalım falan ama Bill diyor ki ben hazırlıklıyım buna zaten her tarafa işte bu bir tuzakları kurmuş falan her tarafı böyle bir çalışma yapalım falan. Neyse bir gün hakikaten de geliyor yani isyancılar daha doğrusu yağmacılar daha doğru olacak bu insanlar geliyor işte orada bir çatışma oluyor falan filan hatta orada Bill vuruluyor vuruluyor ve yani her şey bitmiş gibi falan davranıyor eyvah her şey bitti gittik yok olduk falan filan diyorlar ama işte o bir şekilde o yağmacıları savuşturduktan sonra işte bu bir tuzaklarıyla vesaire Frank bunu iyileştiriyor işte orada yarasına pansuman yapıyor vesaire vesaire. Evet. Sonra zaten bir işte zamanda atlama yaşıyoruz ve görüyoruz ki aslında Bill'e bir şey olmamış hani orada Bill ölecek mi falan moduna giriyoruz izlerken ama sonra Bill'in ölmediği ama bu sırada da Frank'in bir şekilde hastalandığı ve işte böyle ilaçlarla falan ayakta durduğunu algılıyoruz. Altun çok güzel anlattın. Valla ne güzel anlattım lan. Müthiş. Müthiş anlattın. Burayı süper anlattım valla. Enfes. Ve Bill Frank'e şey diyor ben öldüğüm zaman diyor al bak bütün kodlar var diyor ve Joel'i ara diyor. Aslında Bill ve Joel arasındaki o connection oluşmuş durumda. Ya Bill anlıyor ki yani Frank kurtarabilecek tek kişi Joel. Ya orada iki anlamda şey var. Birincisi Joel'e güveniyor çünkü hani o güven bir şekilde işte zamanla sağlıyorlar. İkincisi de o adamla bir tanesi. Onu bilmiyoruz ama herhalde sağlıyor. Sağlıyor bir şekilde olduğunu düşünüyoruz. İkincisinde de Joel'in de bir gerçek anlamda survivor olduğu anlatabildim mi? Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Evet. Çok romantik güzel bir gün planlıyorlar. Tabii ki Bill önce bunu kabul etmek istemiyor. İzin vermiyor. Ama sonra anlattı. Anlaşıyorlar. Tamam diyorlar. Sonra çok güzel bir yemek hazırlıyor Bill. Tabii ki işte günün sonunda bu yemek yeniyor. Çok güzel şaraplar. En güzel şaraplarından bir tanesini içiyorlar beraber falan. Tabii ki işte şey galiba şaraba şey koyuyordu. Frank'in şarabına ilaç öldürecek, acısız öldürecek bir ilaç koyuyor. Ve sonra yatırıyor onu. O da yanına yatıyor. Ama aslında kendi şarabına da yani bütün şaraba koyuyor. Bu ilacı ve beraber görmeye karar veriyor Frank'le beraber. Sonuna da bir mektup bırakıyor Joel'e. O gün öleceklerini bildikleri için. Baya duygusal sahne. Aslında şeyi de anlatıyor. Bill hayat amacı kalmayacağını. Yani Frank öldükten sonra başka bir hayat amacı kalmayacağını anlatıyor o sahnede. Ve beraber ölüyorlar Joel ve Ellie geldiğinde. Ne kadar süredir ölü olduklarını bilmiyoruz bu arada. Gidiyor. Gidiyor. Büyük ihtimal ciddi bir süredir ölüler. Ve ölüvş oluyorlar. Şimdi burada. Biraz benim aklıma şöyle bir şey geldi. Joel ve Ellie oraya geldiğinde tamam öldüler. Orada dünyanın en iyi setup'ı var. Bayağı uzun süre yaşanabilecek bir setup var. Acaba ne düşünebilirler miydi? Ya bir süre burada yaşasak mı acaba? Düşünebilirler miydi? Mesela ben olsam kesin bencil bir şekilde orada biraz yaşamayı düşünürdüm. Abi sen bunu sorduğun zaman ben de yaşardım dedim. Ama sizi izlerken bunu hissetmedim. Ben hissettim. Direkt diziyi izlerken abi dedim. Ya biraz kalın şurada ya. Birkaç gün sıcak suyla yıkanın. Güzel bir şeyler yiyin. İyi bir şarap için şey yapın falan dedim. Herifler orada 20 sene yaşadı. Artık nasıl bir et stoğu varsa. Bir kere zaten gut oldular. Her gün stek yemekten gut oldular. Herif guttan ölmüş de olabilir bu arada Frenk. Benceli bu arada. O kısmı bilmiyoruz. Çok et yemekten de ölmüş olabilir yani. Bitmedi aga. O eti yiyenler. Bir diş arabıydı bitmedi yani. 20 yıl zamanda atlama yaşıyoruz. Hala yiyorlar içiyorlar. Afiyet olsun. Yok abi bitmiyor. Bitmedi yani. Ve baya da güzel gözüküyordu. Ben birkaç kere böyle ağzımın suyunun aktığını hatırlıyorum. Bazı filmlerde dizilerde belli bölümler vardır ya. Böyle canını çektirir. Acıktırır seni. Bunda onu hissettiğimi hatırlıyorum yani. Abi ilk defa stek yaptığı zaman et pişirdiği zaman 10 santimetre et pişirdi. Ben bunu nasıl müziğe... ...dühürlerini nasıl medyuma getirdi diye düşünüyorum. Ve ikincisi 20 yıl geçince o en son şarabı içtikleri zaman bu şaraplar artık eskimedi mi diye düşünüyorum. Şarap saklama konusunda bir gücü olmadığı için. Ama Bill bu konularda çok iyi bir insandı anladığım kadarıyla. Çok bilgili bir insandı. Bizi bana onu hissettirdi yani. Ya Bill karakteri bence kendi içinde çok çelişkili bir karakter. Böyle redneck gibi gözüken ama aynı zamanda çok modern falan. Böyle değişik yani. Beni şaşırtan bir karakter yani. Bill karakteri. Bir de şeyden de o Parks and Recreations mıydı ya? Bu adamın oynadığı bir diziler var. Genelde maço erkek rolünü oynar ya. O yüzden de bir şey. Ama bence çok iyi oynamış bu arada adam. Yani oyunculuk iyiydi. Ama normalde ondan beklediğim şey bir rol değil yani. Benim bu bölüme puanım 10 üzerinden 9. Ben bu bölümü çok sevdim. Ben de. Bölüm sonunda o hani şarabı içtiği zaman adamın bilin de öleceğini hissettiğim zaman... ...ben bayağı bir... ...durdum kaldım yani böyle. O an ağlayacak seviyeye geldim. Çok güzel. Evet. Şeyi ben de anlıyorum. Altun'un gerekli miydi bu bölüm? Gereksiz miydi? Belki gereksizdi. Hani olmasa da olur muydu? Olurdu. Ama iyi ki var. Hani işte diyeceğim bir bölümdü benim. Ben de 8.5-9 arası veririm yani. Mesela ikinci bölümden daha çok keyif aldım ben bu bölümden. Sert. Ben abi bu üç bölüm arasında en dibe koyuyorum. Affınıza sığınarak. Yani ben... Ben... Beni yakalayamadı yani o anlamda. Belki de bu arada geri kalan bütün bölümleri aslında da sona koyabilirsin. Çünkü şu an IMTB'de sonuncu zaten. Abi ben bu bölümün bu kadar düşük puanı aldığını anladıktan sonra... ...dizi ve filmi... Pardon. Dizi ve oyunu oynayan arkadaşlarıma sordum. Bu bölüm niye böyle diye. İnsanlar bana şey dedi. Ya biz bu diziyi izlerken... ...o... ...Cuhal ve Elin'in hikayesini izlemek. İstedik. Başka bir şey hissetmek. İzlemek istemedik. O yüzden çok sinirlendim. Sen de öyle mi hissediyorsun? Yoksa hani bu konuşmuş şeylerden sonra boş mu geliyor? Ben hiç hissetmiyorum öyle. Yok. Yani tabii ki Cuhal ve Elin'in hikayesi evet en önemlisi. Ama onların hikayesini oraya getiren dünyayı da anlamak açısından bence önemli yani. Pozitif bir bölüm olarak bakıyorum. Hatta beni bir yerden sonra aynı sadece iki karakterin hikayesi sıkıyor. Yani... ...ne kadar daha fazla karakter, ne kadar fazla derinlik hoşuma gidiyor. O yüzden ben öyle düşünmüyorum yani. Ben tam ters noktadayım. Ben mesela... Mesela? Ben şeyde daha çok etkilendim. Bu Cuhal, Elin'le birlikte işte yolda yürürlerken... ...işte mesela bir hani şu bu taraftan geçmeyelim diyor Cuhal. Ama işte geçelim falan falan. Ne yap... ...ne olacak ki falan diyor Elin. Geçiyorlar ve orada mesela insan kalıntılarının arasından geçiyorlar. Ve o insanların da aslında enfekte olmadan öldüğü muhabbeti oluyor. Orada mesela bir noktada işte bir tane böyle bir elbise parçası gösteriyorlar. Daha sonra böyle bir flashback yapıyoruz ve zamanda geriye gidiyoruz. İşte orada bir kadın kucağında bir bebek tutuyor falan. Beni mesela o daha çok etkiledi yani. Abi bir dakika. Dur bu ikinci bölümde miydi bu? Ya bölümü tam hatırlamıyorum ama hani o... Çünkü iki olabilir ya da üçün başı olabilir. Çünkü o yol zamanında oluyor bu mevzu. Hani o yolda yürüdükleri zaman oluyor. Belki ikide olabilir. Abi muhteşemdi o. O beni daha çok aldı yani. Orada hani işte aslında enfekte olmamış insanların aslında işte... ...oradan kaçmaya çalışan insanların öldüğü... ...işte o kadının elbisesinin bir parçasının orada... ...bilmem kaç yıl sonra işte bir parçasının havada rüzgarla sallandığı kısım... ...beni daha çok etkiledi yani. Abi bence de bu arada çok iyiydi o. Oradaki üç dakika üçüncü bölümün tamamından daha etkiledi beni. Bende öyle oldu yani. O yüzden de bu bölüm bana işte tamam hani işte... ...insani değerler, sevgi, mevgi, aşk falan evet. Ama diğeri kadar etkilenmedim yani. Ya ben senin anlattığın sahneyi hatırlıyorum... ...ama bana şey gibi geliyor sanki o... ...böyle dizin daha ilerilerinde bir yermiş gibi... ...böyle bir mesela o kadar aklımda kalmamış... ...ama izlerken çok etkilendiğimi hatırlıyorum. Hatta böyle zenci bir asker vardı onunla beraber olan bir sahne. Evet evet. Kadın da siyahi falan böyle. İşte şeye biniyor falan. Askeri arabanın arkasına biniyor falan. Aynen bravo asker arabanın arkasına biniyor falan. Kucağında bir bebek var cart curt. Mesela o beni daha böyle bir almıştı yani. Ama işte bu zaten hani herkes farklı noktalardan farklı şeyler hissediyor ya... ...zaten o yüzden güzel miydi yani. Doğru. Ama işte ben ne bileyim o mesela daha çok etkilediği için... ...bu sefer şey gibi gördüm üçüncü bölümü yani. Araya sıkıştırılmış çerez bölüm gibi hissettirdi bana. Çünkü ben oraya gelene kadar oraya gelene kadar almıştım onu yani. Anladın mı? O duyguyu aldığımı hissettiğim için. O bölüm bana ekstra bir gibi geldi. Soner'in bence söylediği şey de doğru. Yani şeyi söylüyor ya Ellie ile Joel'in arasındaki bağı kuvvetlendirmek açısından da bir önemi vardı mesela bu bölümün. Hani daha sonrasında Joel'in Ellie'ye bakış açısını kuvvetlendirmek açısından değiştirmek açısından sanki böyle bir önemi vardı. Bu kadar derin anlatılmaya bu kadar bir bölümü buna harcamaya ne kadar... ...gerek var mıydı evet bilmiyorum. Olmayabilir. Ama şöyle değil miydi peki? Aslında o Bill ve Frank'in mevzusu Joel de Tess'in şey yapan yani... Normalde evet. Normalde o mu point ediyor? Ama Tess öldüğü için aaa s*** oldu adam. Yani aslında orada bir love story yok yani sonuçta Joel işte aslında Ellie'nin işte orada bir baba figürü gibi bir şey yani işte daha önce kaybettiği kızı muhabbeti yani gibi düşündü. Evet. Ya öyle bu arada. Doğru. Doğru. Tess'e orada aslında point ediyor ama o anda Tess yok ve ama sevebileceği başka bir şey var. Hani onun bakımına muhtaç olan başka bir şey var. Evet. Oraya evriliyor. Evet. Yani bilmiyorum ben izlediğimdeki hislerimi düşünüyorum. Herkesin sevmeyebilir bölümü çünkü dediğin gibi gerekli mi? Gerekli değil. Ama iyi ki var mı? İyi ki var. Ben öyle bakıyorum. Ya şey o piyano sahneleri bile bence başlı başına çok güzel sahneleri abi. İyi ki izlemişim diyorum. Aynen. Long Long Time şarkısı bayağı iyiydi. İyi geldi. Yani bölümü zaten farklı açılardan değerlendirdiğimiz zaman güzel. Dizinin gidişine birden ilk iki bölümden sonra bir düşüş oluyor. Çünkü dizi çok hızlı başlıyor. Çok hızlı gidiyor. Hızlı gidiyor ve birden bu duygusallığa iniyoruz orada bir düşüş oluyor. Bundan sonra ne olacak bilmiyorum. Ama burada iki nokta var abi. Ellie çok fazla silah hissiyordu. Bir türlü silah alamıyordu. Bölüm sonunda bir türlü bir şekilde silah aldı. Evet. Frank'in silahını aldı ve bölüm başında ya da sonunda net hatırlamıyorum başındaydı galiba gidip işte enfekte olmuş henüz ölmemiş bir tane insanın da suratını çizip onu daha sonra deşiyordu sadist bir şekilde. Bu kız beni bu bölüm sonunda korkuttu abi o silahı aldıktan sonra. 4-5-6'da ne olacak bilmiyorum ama gerçekten korktum. Ve karakterin yüz ifadesi falan beni gerçekten korkutucu oldu. Altı bir de şey eklemek istiyorum. Bu bölümle ilgili oyunda bu bölümün tamamı yok sadece mektup kısmı var abi. Dizi bu storytellingi oyuna ekstra olarak eklemiş. Ama Ellie gerçekten beni korkutuyor abi. Onu artık önümüzdeki bölümlerde göreceğiz heyecanla. Korkmuyor musunuz abi? Kıza baktığım zaman ben zaten Default korkuyorum bir de böyle alıp bıçakla adamı öldürdü ya böyle. Lan dedim ne oluyor? Jewel beni daha çok korkutuyor ne yalan söyleyeyim. Ellie biraz daha böyle sadist gibi geldi bana. Abi Ellie yani bu dünyada doğmuş. Gördüğü tek dünya bu. O yüzden sadistlik bile boş bir şey onun için aslında. Belki sadistlik bile bir duygu iyi bir şey olabilir yani bilmiyorum. Ama Jewel'in başka bir background'u yani başka bir dünya gördüğü. Daha insani bir background'u var. Ve bence insancıl düşünceler bazen daha sadist de olabilir. Daha bencil de olabilir. O yüzden ben Ellie'yi böyle olduğu için eleştiremem çünkü bu dünyada yaşadı. Yani başka bir dünyada yaşamadı. Ama Jewel'in başka bir geçmişi var yani. Bencil olmamayı gördüğü, önemini bildiği başka bir dünyada yaşadı. Bunu artık 4-5-6'da sentezleyeceğiz herhalde. Hahaha. Hahaha. Abi bence bu arada bak bu dizinin güzel yanlarından biri şey. Böyle şey gibi değil işte Lost veya işte ne bileyim ya sürekli böyle bir bilinmezlik yaratıp onun sorularıyla seni merak et. Öyle bir şey yok yani bunun. Evet evet anlatıyor arada yani o iyi bir şey bence de. Evet yani bence ilerliyor yani sürekli ilerliyor. Sürekli bir şeyler veriyor sana. Hani o güzel yani böyle ben şeyin sömürülmesinden çünkü bazen hoşlanmıyorum. Senin dikkatini sömürüyorlar anladın mı? Sürekli böyle. Aa şimdi ne olacak? Yeni sorular. Hani evet şu soruyu cevapladık ama 4 tane daha yeni soru geldi falan. Böyle yoruyor beni artık abi o. Evet evet doğru söylüyorsun. O açıdan bu dizi hoşuma gitti yani. O zaman 4-5 ve 6. bölümde görüşmek üzere diyelim mi? Diyelim diyelim hadi. 4-5 ve 6. bölümde görüşmek üzere. Hahaha. Hadi görüşmek üzere. Hahaha. Hahaha. Sonraki bölümlerde görüşmek üzere.