Interstellar: Birinci Bölüm

Bu bölümde, Christopher Nolan’ın başyapıtı Interstellar’ı derinlemesine ele alıyoruz! Filmin başlangıcındaki kıyametvari dünya manzaralarından, Cooper'ın ailesiyle çiftlik hayatına kadar olan ilk sahneler üzerinden başlıyoruz. Dünya’daki tarıma dayalı yaşamın çöküşü, küresel iklim değişikliği ve insanlığın hayatta kalma mücadelesiyle iç içe geçen bu sahneler, filme ne kadar güçlü bir temel sağlıyor.
Cooper’ın eski NASA astronotu kimliği, kızı Murphy ile olan duygusal bağı ve “hayalet” mesajı üzerinden gelişen olaylar, bizi gizli NASA üssüne ve nihayetinde prodüksiyon sürecinin doruk noktalarına götürür. Filmdeki bilim kurgu, aile bağları ve insanlık tarihine dair büyük sorulara değinirken, Nolan’ın görsel ve duygusal anlatımını keşfetmeye başlıyoruz.
Bu bölümde, Interstellar’ın temasına, karakterlerine, ve prodüksiyonunda öne çıkan Reagon’a kadar olan sürece dair ilk izlenimlerimizi paylaşıyoruz. Eğer filmi izlediyseniz ya da henüz izlemediyseniz, bu derinlemesine sohbet, Interstellar’ın büyüleyici dünyasına dair yeni bir perspektif sunacak!

Bölüm İncelemesi

Nedenleri de Murphy'nin pencereyi kapatmaması. Ama pencereyi kapatmadığı için de Murphy anomaliyi gözleriyle görme şansları ortaya çıkıyor. Ve havada asılı duran tozların bir tür örüntüyle yere düştüklerini görmeye başlıyorlar. Daha sonrasında test ettiklerinde bir para attıklarında oraya daha sertçe düştüğünü görüyor paranın. Yani yerçekimsel bir problem, bir anomali var. Bu da Murphy'nin odasında oluyor. Her şey de Murphy'nin odasında oluyor. Bu anomallerin bir şeyi var yani. Bir lokasyonu var. Ve sonrasında oturup Cooper bunun nedenini bir şekilde anmaya çalışıyor. Bütün gece boyunca bunu anlıyor. Murphy bunun bir Morse alfabesi olduğunu vesaire düşünüyor ama Cooper sabah kalktığında hayır bunun bir binary kod olduğunu ve aslına bakarsan bir lokasyon belirttiğini söylüyor. Bu kısım aslında çok güzel. Çünkü Murphy çok fazla meraklı bir çocuk. Tabii ne kadar meraklı olursan bilimsel konulara o kadar yakın oluyorsun. Filmin geri kalanında da aslında onları göreceğiz. Ben sana burada bir şey sorayım. Murphy'nin ismi aslında herhalde film içinde şey değil. Rastlantısal bir isim değil. Sıradan bir isim değil. Murphy's Rule gibi. Her şeyin onun odasında olması da aslında isimle birleştiği zaman güzel bir birleşim olmuyor mu? Güzel bir birleşim oluyor. Zaten özellikle de yapılmış gibi geliyor. Yani Murphy'nin Murphy kanunları neydi? Olacak olan şey olur. Ve burada da olacak olan şey oluyor. Tabii bu filmin diğer yaralarında göreceğimiz şeylerden bir tanesi ama Murphy'nin odasında olması gereken bir şey. O da onun odasında oluyor. Gelecekte tabii bunun nedenini anlıyor olacağız. İşte Cooper sayesinde kendilerine zaten böyle bir mesaj veriyorlar. Ama bu insanlık için de aslında kullanılabilir. İnsanlık için olacak şey oluyor. Tam olarak öyle. Daha sonra ne yapıyorlar? O lokasyona gitmeye karar veriyorlar. Cooper arabaya biniyor. Arabayla o lokasyona gidiyor. Murphy'ye diyor sen gelemezsin diyor. Ne olduğunu bilmiyoruz. Zaten her taraf toz toprak. Cooper giderken arabanın içinde battaniyeyi bir kaldırıyor. Murphy orada. Baba kız ilişkisini de burada çok tatlı bir şekilde görüyoruz. Cooper aslında çocuklarını çok seviyor. Ama hep bir mesafeli. Karısı yaşarken Cooper'a şey diyor. Biz artık çocuklarımızın hayatında sadece bir hatıra yaratmak için varız diyor. O da aslında çocuklarıyla sadece bir hatıra olmak için çabalayan bir karaktermiş gibi geliyor bana. Onların hayatına çok fazla girip bir şeyler yapmıyor. İşte merhaba diyor, sarılıyor ediyor falan ama kesiyor her şeyi. Tam olması gereken iyi bir baba portresi var orada. Daha sonra o lokasyona gidiyorlar. Lokasyona giderken Murphy uyuyor. Çok uzun bir yolculuk. Tam Cooper ne var orada diye bir bakacakken birden üzerine kocaman ışıklar geliyor. Işıklar geldikten sonra bir ses duyuyoruz. O ses Cooper'a elektroşok gibi bir şey veriyor. Cooper bayılıyor. Daha sonra arabaya gidiyor. Tabii Murphy çok korkmuş durumda böyle. Merak etme sana bir şey olmayacak diyor. Sahneyi orada kesiyorlar. Orada Murphy'nin çığlık attığı sahnede Murphy çok küçük. Böyle bir cılızlığı da var. Böyle hani şey çok da fazla şey yok. Böyle küçük de bir anım. Ve orada inanılmaz bir şey çığlık atıyor. Orada korkularını böyle tamamen görüyorsun ve böyle şey benim de çığlık atmam gerekiyor galiba. Bir olaylar oluyor. Kötü bir şeyler var. Daha sonra Cooper kalkıyor. Kalktığı zaman bir bakıyor. Orada tanıdık bir yüz. Eskiden beraber çalıştığı NASA'dan bir tane profesör var. Yok. Orada ilk ilk karşılaştığı meğerse o ilk kapıyı açan vesaire bir tane robotmuş. Robot da AI aslında yani. Tarstı ismi. Ve işte gelip onunla konuşuyor. İlk konuşmasını onunla yapıyor. Cooper biliyor ne olduğunu onun. O yüzden onunla konuşuyor ama diğer tarafta da böyle bir şey var. Askeri bir robot var. O da onunla konuşuyor. Böyle bir küçük bir karşılıklı bir sorguya çekimi var. Sen buraya nereden geldin? Sorgusu var. Çok ilginçtir. Mesela onu biz filmde izlerken ben şey demiştim. Yani aletin ne yaptığı belli. İşte nasıl yürüdüğü belli. İşte kolları ya da bacakları diyebileceğimiz iki tane şeyi var falan. Bir tür hareketi yapıyor ama hareketleri hep bana böyle şey gelmişti. Tam böyle nasıl diyeyim böyle yumuşak ve kolay gelmemişti bana. Böyle sanki bir hareketlerinde bir zorlama falan var gibiydi. Ve bana hep şey hissettirmişti bu. Niye bunu daha ne bileyim üç boyutlu falan değil mi? Bu nasıl yani motor şeyi mi yapmışlar? Gerçekten robotu mu yapmışlar demiştim. Robotun arkasında aslında bir adam bunu yönlendiriyormuş. Bu robot değilmiş aslında. Bir tür aletmiş. Yani kollarını bacaklarını oynatan bir başka aktör var arkasında. Onunla beraber hareket ediyormuş. Onu öğrendim ve o yüzden de aslında hareketleri de Nolan'ın genel filmlerinde böyle eğer orada computer graphics kullanmam istemiyorsa kullanmadığı bir şeyi var. Burada da o var yani o robotta. Hiçbir şekilde başka bir şeye sokmamış. Hiçbir şekilde üç boyutlu bir şeyler yaratıp da oraya koyma gereği duymamış. O çok hoşuma gitmişti. Animasyon değil yani. O gerçekten animasyon değil. Aa çok iyi. Hatta yani konuşurken sesi de galiba o arkasındaki kişi aktörün sesi. Yanlış hatırlamadım. Aktör oynamış onları. Tabii aktör olamayacak. Başka türlü olmaz yani. Daha sonra tarsı alıp Cooper'ı işte çocuğunun yanına götürüyor. Çocuğunun yanına götürmüyor aslında. İşte çocuğum gelmeden asla hiçbir şey konuşmayacağım diyor. Sonra neyse çocuğu geliyor. Murphy'i gördükten sonra Murphy kucağına oturuyor. İşte biraz rahatlıyorlar. Sonra işte burada ne olduğunu anlatın diyor. İşte profesör diyor biz nasılız diyor. Cooper diyor hala nasıl var mı diyor. Gizli bir proje olarak dünya haricinde yaşanacak bir yer arıyoruz diyor. Bu da çok gizli bir proje diyor. Kimse bilmiyor burayı diyor. Sen nasıl buldun diyor. O da anlatmıyor galiba nasıl buldun değil mi? Yo anlatıyor. Aslında bir anomali oldu diyor. Bir başta anlatmak istemiyor. Çünkü hala emin değil yani oranın nasıl olduğundan. O zamanlar daha söylememiş oluyorlar. Ve hala kızını koruma içgüdüsü var ve biz burada öldürülmeden bir şekilde çıkabilmenin hesaplarını yapıyor. Öldürmeden çıkalım. O yüzden de söylememek istiyor. Ama sonrasında Murphy hemen söylüyor ya biz bunu gravity yüzünden yer çekimi yüzünden bulduk falan dediğinde zaten bir olay kopuyor. Onlardan NASA'da olduklarını falan söylüyorlar. Ve ortam yumuşuyor. Orada belki şeye değinebiliriz. Bu bir misyonun NASA bir misyon yürütüyor. Onun da adı Lazarus. Burada da 12 tane pilotu astronotu göndermişler. O detaya henüz girmedik ama bir türlü yerlere göndermişler ve Lazarus'un bütün mantığı da şey. Bunlar ölüme gidiyor. Aslında böyle bir misyon yürütüyorlar. Ve yürüttükleri misyon da şey. İnsanlık burada kalacaksa bir jenerasyon sonra ölecek zaten. Bir şekilde bir yol bulmaları gerekiyor. Ve yol bulmak o kadar kolay bir şey değil. Çünkü biz başka galaksilere yaşamıyoruz. Yani o kadar hızlı gemilerimiz yok. Işık hızını geçemiyoruz gibi durumlarımız söz konusu. Ya da insanların tümünü taşıyamayız. O da bir bölüm değil. Herkese uzay mekiği de yapamayız. Ama yakın bir zamanda bir tür bir delik keşfediyorlar. İstersen ondan bahsedelim biraz. Böyle durduk yere bir solucan deliği çıkıyor değil mi? Warhol nasıl diyelim? Bir solucan deliği gözlemliyorlar ve o solucan deliğiyle dediğin kısıtlamaları aşıp daha uzak galaksilere gitmediğin bir yol buluyorlar. Daha doğrusu bir yolunu bulmuyorlar. O yol birden kendi kendine çıkıyor. Şu anki görevde o solucan deliğine gidip insanoğlunu yaşayabileceği başka bir gezegen bulma çabası. Bunun için bir tane gemi yapıyorlar ve o gemiyi sürecek. Tabii ki ne eksik? Bir tane kaptan eksik. Şoför. Bir şoför eksik. Murphy'nin odasında olan şey, hani o Murphy's Rule gerçekten gerçekleşmiş. Yani bir tane pilot lazım. O pilotu bulamıyorlar. Belki arıyorlar. Kaptanlık edecek birine henüz ulaşamamışlar. Ama o kaptan kendi kendine bu yer çekimindeki koordinatları okuyarak direkt projenin kucağına düşüyor. Profesör diyor, bunu sen kullanacaksın diyor. Gidip başka bir gezegen bulup geleceksin diyor. Daha sonra Cooper da bunu kabul ediyor. Burada şey var, yani 12 kişiyi göndermişler. Tam orada söylüyorlar mıydı hatırlamasam da bunların birçoğundan haber falan anlamamış. Sadece birkaç tanesinden haber alınabiliyor. Yani kendisi için de zor bir misyon. Yani bir yere gidebilirsin ve hiçbir işe yaramayabilir. Ama şöyle bir durum. Bu aslında misyonun son adımı. Diğerleri gitmişler gezegenlere. Yeni gidecek olan ekip bu adeden gelecek ve adeten gezegenlerden bir tanesine gitmek. Ya da gezegenlere gidip karar vermek zorunda. Şu gezegen iyi evet biz buraya gidebiliriz demek zorunda. Aynı zamanda Brandt de şeyi çözecek. Yer çekimini çözecek de buradaki insanları oraya akın akın taşıyabilecek. Çünkü yani öyle bir şey de söz konusu değil yani. 3 kişiyi 4 kişiyi gönderiyorsun uzay mekiğiyle. Böyle zor iki tane görev var. İkisinin de bir şekilde gerçekleşmesi gerekiyor. Ama bir şekilde de bir yerde solucan deliği ortaya çıkmış. İlk o konuyu anlatırlarken solucan deliğinin ortaya çıkmasında birisi bizim için oraya koydu yorum yapılıyor. Tabii sonradan öğreniyoruz ki onu da aslında biz koyduk. Yani insanlık olarak koydu. Sonradan hemen orada aklımıza o zaman aslında birbirine bağlayan, birbirine bağlanmış bir vaziyette falan gibi böyle düşüncelere falan kapılmaya başlıyoruz. Orada hani birisi bizim için bunu buraya koydu dendiğinde şeyi düşünmüştüm ilk. Normalde tiyatro oyunlarında eskiden işte tiyatrolar sergilenirken vesaire. Bütün olayı çözen son noktada Deus Ex Machine gelir. Bu aslında Tanrı tarafından gönderilmiş bir tür çözümdür. Yani herhangi bir şey olabilir. İnsan olabilir, araç olabilir. Bir anda ortaya çıkmış gerçekten çözüm olabilir. Bir şekilde ortaya iner. Bütün problemleri çözer ve herkes mutlu yaşar falan. İntersitelerde bu kısım aslında sona değil. Filmin başına yerleştirilmiş gibi bir söz konusu. Belki de filmin ortası. Biz öyle görüyoruz ve oradan itibaren bir şeylerin çözülmesi demiyoruz ama o çözüm bile vakit alıyor bizim için. O çok ilginç gelmişti bana. Doğru. Profesör hatta Cooper'a şey diyordu. Sen gideceksin o gezegeni bulacaksın. Ben de yer çekimi problemini çözeceğim. Böylelikle çocukların yaşayabilecek artık diyordu. Yani dünyanın gidişi filmde de anladığımız kadarıyla bir 20-30 yıllık ya da 40-50 yıllık ömrü kalmış gibi bir şey anlıyoruz. Cooper'da tabii böyle bir görevi olduğu için zaten pilot, eski bir pilot. Böyle şeyleri seviyor ve kabul ediyor. Fakat Murphy tabii ki bundan hiç hoşlanmıyor. Eve gidiyorlar. Ertesi gün Cooper'ın geri dönmesi gerekiyor buraya. Çünkü artık gemiyi uçuracak ve göreve başlayacaklar. Murphy çok üzgün, kızgın. Odasına gidip kapanıyor. Babasıyla hiç konuşmuyor. Ertesi gün oluyor. Bu sefer Cooper gidip Murphy ile arayı düzeltmek istiyor. İşte ben gideceğim. Benim şu anki yaşımda sen olduğun zaman geri geleceğim diyor. Bir daha geri döneceğim. Umarım aynı yaşta olacağız. Sen ve ben? Ne? Hayatını hayal et. Ah Murphy. Geri dönmekte bir şey görüyorsun. Bir şey görmüyorum. Evet. Aa işte orası evet evet ve orası aslında ya Murphy sakinleşmeye başlamış oluyor bir yerde ve şey diyor yani hani gideceğim geleceğim. Gideceğim. Hiç merak etmeye çok uzun zaman geçmeyecek falan. Ama bir taraftan da Cooper'ın içi kaynıyor. Yani bu bilimle işte bir yerlere gitmek başka gezegenler keşfetmek içinde var. Yani bir explorer tarafı var. Ve o onu anlatırken heyecandan o söylediğini söylüyor. Belki diyor ben gideceğim geleceğim. Hiç yaşlanmamış olacağım. Ama sen burada çok yaşlanmış olacaksın. Aynı yaşta olacağız dediğinde Murphy olayı kavrıyor. Yani böyle bir yaracelik olduğunu, bunun büyük bir problem olduğunu o an anlıyor. Ve daha da bu olaya kızmasını neden oldu. Orada biz şeyi de görüyoruz. Kitapların düşmesi ve sonrasında Murphy'nin bunun Morse koduyla beraber gitme diye bir mesaj aldığını göstermeye çabalaması. Ama Cooper'ın bunu kabul etmemesini görmeye başlıyoruz. Çünkü onun bir ghost'u var Murphy'nin. Ona bir şeyler söylüyor. Yer çekimi de oradan kaynaklı. İşte sonrasındaki o Morse kodu da ondan kaynaklı. Bir şeyler söylemeye çalışan birisi var diyor ama tabii buna inanır mı ya Cooper? Hayallikleriyle yapıyor tabii. Murphy orada isyan ediyor. Cooper da o isyana karşılık vermiyor. Orada ben aslında biraz sinirlenmiştim. Çünkü anomaliden kaynaklı location'ı binary kodla çözmesine inanıyor. Ama kızı geliyor. Bak Morse alfabesiyle K'lı yazıyor burada. Sen hala gitmek istiyorsun diyor. Ve Cooper ona inanmıyor ve hala gidiyor. O biraz benim canımı sıkmıştı. Ya orada hayali var. Yani burada durmak istemiyor. Zaten böyle bir hayali hiç olmamış. Tamam çocuklarını çok seviyor ama bir anaç bir sevgi değil bu. Yani baba olarak. Üst perdeden seviyor. Ve bir şekilde de gitmese de zaten dünyanın kötüye gideceğini görüyor. O yüzden aslında ikisinin arasında böyle rasyonel bir karar vermesi gerektiğinde gerçekten bir hayaleti umursamaması gerektiğini düşünüyor bence. Bu kadar rasyonel olabilir mi bir insan? Ondan çok emin değilim öyle bir durumun içerisinde. Ya ne gerek var yaşayıp gidiyoruz da diyebilir ama bir iki sahne vardı. Donald'la konuştu. Murphy'nin büyük babasıyla konuştu. Ve orada büyük babası konuşurken hep zaten hani biz burada durmamalıydık. Yani insanlık olarak biz burada olmamalıydık. Bizim bir şeyler keşfetmemiz gerekiyor. Ama durduk ve şimdi sadece toz fırtınalarına mı bakıyoruz gibi bir durumu var. Onu muhtemelen her gün düşünen birisi. Yani her gün buna uyanıyor. Tarım yapmak istemiyor. Bir şeyler keşfetmek istiyor. Belki o işte keşif ruhu bir şekilde Murphy'e karşı gelebilmesini sağlıyor. Belki de içinde bir umut var. Yani iki senede evet gelirim. İki senede geldiğimde her şeyden düzeltmiş olacağım diye de bir umut var. Dediğini şöyle destekleyeyim. Cooper bir saniyede karısının neden olduğunu söylüyor. Beyninde bir ur çıkıyor. Ya da bir kitle çıkıyor. O kitle MR aleti olmadığı için keşfedilmiyor. MR aleti neden yok dünyada artık? Çünkü bütün para bütün gelişim şeyleri tarıma aktarıldığı için artık teknolojiyle ilgili, mühendislikle ilgili hiçbir şeyin yapılmasına izin vermiyorlar. Teşvik edilmiyor. Cooper aslında giderek bu teknolojiyi de kullanıp gerçekten dünyanın daha iyi bir yer olacağına ya da insanların daha iyi bir yerde yaşayabileceğine inanmak istiyor. O yüzden de basıp gidiyor. Çok garip bir şey. Biz her zaman teknolojinin birbirinin üstüne binerek devam edeceğine ve bütün teknolojik gelişimlerin kayıt altında olabileceğine inanıyoruz. Filmde aslında o dediğin kısımda yani MR makinesinin artık olmaması şey yüzünden değil yani bilgi unutulmuş. Onu yapacak artık belki birileri yok. Nasıl yapılacağını bilmiyorsun. Yani belki blueprintini versen yapamayacaklar. Çünkü niye? Belki çıkacak materyaller yok. Metalleri bulamıyorlar belki. Erişim azaldı. Çünkü normalde şu anın dünyasında her türlü metalle erişimin var. Ya şöyle bir bakır elde etsem desen tıklayıp bulup getirir bilirsin. Ya da şöyle bir çipe ihtiyacın var dersen hemen neydi? Samsung'la anlaşıp ya da şu TMSC miydi? O firmayla anlaşıp hemen bir çip alabiliyorsun. Hemen gelebiliyor. Hemen onunla bir bilgisayar üretebiliyorsun vesaire. Çünkü bu artık böyle akan bir sistemin içerisinde. Ama öyle bir durum içerisinde bu akmıyor artık bu sistem. Yani demire erişsen çipe erişemiyorsun. Çipe erişsen başka bir şeye erişiyorsun. Zaten insanlar diyor ki ben aç karnımı doyuramıyorum falan diyor. Buna bir tane çarpıcı örnek de vakıf serisinde vardı. İnsan artık o kadar çok gelişmiş böyle galaksilere falan yayılmışlar. Ve galaksileri çok hızlı bir şekilde kat ediyorlar. Örnek veriyorum. 20 saat içerisinde bir galaksiden çıkıyor. Diğer galakside gezegene geliyor. Ama gezegene inmesi 5 gün sürüyor. Biraz egzecere ediyorum belki ama yani 20 saatte gezegenden şey galaksiden galaksiye geliyor. Ama oradan gezegene inmesi çok daha uzun sürüyor. Neden? Çünkü orada başka bir teknoloji kullanıyor ve o teknoloji çok eski bir teknoloji. Çünkü şeye erişememişler. Yani diğer tarafta asimetrik bir gelişme var. Bu tarafta daha farklı bir gelişmeler var. Ve o yüzden mesela arasındaki şey kaybolmuş. Kimse de mesela bunun üstüne koyamıyor. Çünkü onu geliştiremiyorlar. Diğerini geliştiriyor. Bir şeyi geliştirmeye başlayınca diğeri aşağıda kalmaya başlıyor gibi bir durum söz konusu oluyor. Bu filmde de aslında o asimetriyi görebiliyoruz. Yani MR makinesi yok ama hala evet arabalar çalışıyor. Ya da ne bileyim evet hala uzaya gidebiliyorlar. Hatta şey diyordu değil mi öğretmen Cooper'a? Kitaplardan ayı inişi kaldırdık. Aslında öyle bir şeyin asla olmadığını, Rusya'yı batırmak için öyle bir propaganda yaptıklarını iddia eden cümleleri kitaplara eklediklerini söylüyorlar. Evet. Çünkü şey yani onu gizlemeye çalışıyor. Aslında propagandanın kendisi bu. Şeyi kaldırabilmek. Yani bunu düşünmeyin artık. Gelişimi düşünmeyin diyebilmek. Daha sonraki sahnede Cooper arabasına atlıyor gidiyor. O sırada Murphy çıkıyor. Bu arada Tom'dan hiç bahsetmedik. Tom'u da Timothy oynuyor. Ya aslında 2014'te Timothy o kadar büyük bir karakterdeyken bu filmde oynaması da güzel. İyi de oynuyor zaten. Tom kalıyor. Dede neydi? Donald ve Tom kalıyor. Murphy evin içinden çıkıyor. Artık dede tutuyor Murphy'yi. O artık gitti gelecek diyor. Sonra Cooper gidiyor. Cooper giderken tabii gözler yaşlı. Kızının evden çıktığını görmüyor. Bu arada yine o koltukta battaniye var. Aslında duygusal bir şekilde battaniyeyi kaldırıyor. Bu iki sahne ilk izlediğimde beni çok etkilememişti ama ikinci, üçüncü izlediğimde sonunun nasıl olduğunu bildiğim için o sahneler biraz kalbimi kırdı. Çok duygusal sahneler. Sonra Cooper gidiyor. Arabaya biniyor. Eğer orada şey kaldırsaydı battaniyeyi kaldırsaydı ve altından Murphy çıksaydı mesela bu film olmayabilirdi. Ay canım Murphy ya. Ben Murphy karakterini çok seviyorum. Filmdeki en sevdiğim karakter Murphy. Neden bilmiyorum. Daha sonra Cooper gidiyor. Gemiye biniyorlar. Hepsi artık uçuş oluyor. Birinci parça ayrılıyor. İkinci parça ayrılıyor. Yörüngelerine gidiyorlar. Daha sonra ana gemiyle birleşiyorlar. Burada da uyumaları gerekecek. Çünkü oradan Satürn'ün halkalarının yakınlarına galiba Satürn'le karşı kadar uzun bir yolculukları var. Tabii o kadar yemek içecek bir şey yok orada. Uyumaları lazım. Ve uykuya giriyorlar. Orada aslında sahnelerden bir tanesinde uyku podlarının olduğu bir yer var. Onu gösteriyorlar. Böyle uyku podu yukarıdan işte aşağıya iniyor falan. İlk gördüğümde şey demiştim. Bunlar niye bu kadar eski falan demiştim. Sonradan kafam aydı. Yani çok eski çünkü bunlar var ya. Başka kalmamış. Geçip gitmiş yani. Bunu kim bilir kaçıncı kez kullanıyorlar. Hani yokluk yani uzayda bile var ya. Hani şey değil yani. Hala pırıl pırıl bir şeyler gönderilmiyor. Bitiyor yani. İnsanlık bitmiş artık. Dediğin gibi o maddeler yok. Aslında filmde ufak tefek tutarsızlıklar var mesela. Pod kötü ama o ana gemiyle birleştikleri zamanki gemi inanılmaz teknolojik bir gemi. Hani o teknolojik gemiyi yapıp uyku podunu yapamamaları garip gibi. Ama hani bunları fazla sorgulamaya gerek yok sonuçta bu. Bana işte şey gibi geliyor yani yani o diğeri de teknolojik mi belki daha teknolojik şöyle düşünebilirsin. O gemi daha önceden var. Yani 20 sene önce bir sene önce gönderdiler. Bilmiyorum kaç sene öncesinde. O dönemde teknoloji gerçekten ileriydi ve gönderdiler olabilir. Bu yeni gelen geminin içerisindeki podlar şey olmuş olabilir. Daha eski olabilir. Aa pardon yani şöyle değil mi ya aslında. Bu gidip gelen bir gemi. Ama Lazarus misyonunda sadece bir kere gitmesi gerekmiyor muydu ya? Mesela yukarı çıktı. Sonra buna bağlandı. Buna bağlandı. Bu gemiyle bunlar ilk kez bağlanmış olmuyor mu? Ama şey oluyor ya bir saniyede profesör şey diyor hani oraya gidiş garip olacak. O yüzden bu gemiyi inşa ettim diyor yuvarlak. Ya ben o kısmı pek anlayamadım. O orada vardı. Teoremin doğru. Geçerli. Olabilir. Ama profesörün o gösterdiği gemi hangisiydi o zaman? Hani Cooper böyle yan bakıyor yuvarlak olduğunu görüyor. O bu gemi. Yine bu gemi. Ama şey gibi düşün. Bu gemi hep bunların gemisiydi o zaman. Çünkü Lazarus'tan kimse gelmemiş ki. Kimse dönmemiş. Daha önceden kullanılıyor muymuş bu gemi? Ha şöyle bir şey olabilir. İlk keşfettiler abi bunu. Solucan deliği var. Sonradan dediler ki yukarıya biz bunu gönderelim. Gönderiyorlar. Sonra diyorlar ki biz buraya birilerini gönderelim. Gidip solucan deliğine bir baksınlar. Sonuçta deliğine zıplak diye girmiyorsun. Onun yerine bir kontrol ediyorlar. Sonra o gemiyi kontrol ettikten sonra geri dönüyorlar. Bu kullanılmış birkaç kere. Sonra yörüngede bırakılmış. Bunlar tekrardan kullandığı için o podları aslında bilmem kaçıncı kez kullanıyorlar. O mantıklı. Sanki şey gibi otobüs gibi o solucan deliğine götürüp ne yapıyorsa öyle bir şey herhalde. Ama son yolculuğunda artık içine giriyor solucan deliği. Diğerlerinde girmemiş. Diğerlerinde belki sadece şey. Şimdi gittiler. Uyku podlarını gördüler. 7 yıllık bir yolculuk olacak galiba solucan deliğine. O 7 yıl ya da 2 yıl. 2 yıl Mars'a 7 yıl Satürn'e 2 yıl. 14 ay. 14 ay. Süper. Gittiler. Son mesajlarını verdiler. Dünyaya geri gönderdiler mesajlarını. Herkes işte ailesine bir mesaj gönderiyor. Cooper da gönderiyor. Daha sonra orada ufak konuşmalar oluyor falan. Artık yatıp uyuma ve solucan deliğine kadar uyuma vakti. Hepsi giriyor podlarına. Uyuyorlar ve gidiyorlar. Solucan deliğine yaklaşıyorlar. Yaklaştıkları zaman hepsi uyanıyor. Podlarından çıkıyorlar. Podlarından çıkmış bir halde görüyoruz. Daha sonra artık yavaş yavaş solucan deliğine girmeleri gerekiyor. Herkes solucan deliğine girme pozisyonunu alıyor. Emniyet kemerleri takılıyor. Ve yavaştan solucan deliğine giriliyor. Buradaki teknik detayları hatırlıyor musun? Yani solucan deliğine girme kavramı nedir? Benim gözümde hiç canlanmıyor. Ama filmde direkt böyle deliğin içine doğru hareket ediyorlar. Aslında içine doğru hareket etmiyorlar. Çünkü içi diye bir şey yok. Normalde mesela solucan deliğini 3 boyutlu görüyorlar. Aslına bakarsan 3 boyutlu gibi görülüyor ama kabuğuna giriyorlar. Kabuğu normalde bir şeyin 2 boyutlu olması gerekirken 3 boyutlu. Burada aslında içine katlanmış ekstra boyut var. Örnek veriyorum 3 boyutlu bir şeyi. 3 boyutlu bir şeyin içine katlarsan ne olur? Cevabı teserakt gibi bir şey oluyor galiba. Ve işte onu algılayamıyorsun. Biz bu 3 boyutun içerisinde yaşadığımız için algılayamıyoruz. O yüzden hatta profesörün verdiği bir örnek vardı. Ne diyor? Diyor ki 3 boyutu eğer 2 boyuta düşürürsek ne olur? Eğer bütün her şeye 2 boyut olarak bakarsak o bir kağıt olarak gösteriyordu. Sonra kağıdın bir uçlarını bağlıyordu. Sonra deliyordu. Ve diyor ki bak burada bir yuvarlak var. Yuvarlak ne? 2 boyut. Yuvarlak o zaman 3 boyuttaki temsili ne? O da bir nokta. Bir tür küre diyor. Biz burada aslında onu görüyoruz. O kürenin içine hareket ediyor. Ama yani hiç daha böyle öncesinde böyle bir şey görmediğimiz için burada aslında düşünmeye başlıyorsun. Ve ilk girdiği yer kabuğu. Yani dik girmiyorsun aslında. Dik giremezsin. Dik diye bir şey yok yani. Çünkü fark yok. 3 boyut. 2 tane 3 boyutun üst üste geldiği bir yer var. Ve kabuğuna girdiğinde yani 2 boyutlu olması gereken bir yere girdiğinde 3 boyutlu gördüğün kısımlar var. Ve orada mesela ben sahneyi gördüğümde mesela çok böyle haa fı. Öyle mi değil mi? Öyle mi olur? Hiçbir fikrim yok. Ama işte galaksiler süzülüyor. Döne döne. Ve bir yerlerden geçiyor. Hiçbir alet çalışmıyor. Aletlerin çalışmama nedeni aletler 3 boyuta ayarlı. Yani onlar orada işlevlerini yapabiliyor. Orada ne olduğu bile belli değil. Ona uygun aletlerimiz bile yok. Ne olduğunu anlamıyorsun. Yani nereye girdiğini anlamıyorsun. Sadece bir koordinat vermişsin ve sadece oraya çıkıyorsun. Yani o galaksiye çıkacaksın. Onun tüm görevi o. Ama insan tam o anda şeyi hissediyor. Böyle olsaydı ve orada olsaydı bu mu durdu? Bu olurdu. Sadece onu böyle izliyorum. Genelde o sahne çıktığında. Ben o sahnede şey paniği yaşamışım. Hani hiçbir alet çalışmıyor ya. Aman Allah'ım şimdi serbest düşecekler diye düşündüm. Zaten uzayda oldukları için aslında düşecekleri bir yer yok. Onu anlayıp rahatlamıştım. Zaten sonunda da artık gemi çalışır hale gidiyor. Başka bir galaksiye geçmiş oluyorlar. Galaksiye geçerken de hatta diğer pilotun adı neydi? Bizim Brand. Brand'in olduğu yerde gemide garip bir ışık balonu gibi bir şey oluyor ve Brand yavaşça elini ona doğru uzatıyor. Orada elinde bir şey olacak bir korkusu yaşıyorum ya da yaşıyoruz. Ama hiçbir şey olmuyor. Daha sonra gemi gideceği galakside stable bir hale geldiği zaman da ne oldu orada diyor Brand'e. Diğer pilotlar. O da diyor işte ilk el sıkışmayı yaptık şu an onlarla diyor. Bu arada onlar dedikleri 5 boyutlu varlıklar olarak filmde hep aktarılıyor değil mi? Yanlış anladıysam. 4 boyutlu varlıklar olarak aldıkları çünkü 4. boyutu bilmiyoruz. İşte biraz önce söylediğim tesarak 4 boyutlu bir şey yapı. 4 boyut demelerin nedeni de belki de 5 boyutlu diyordur bilmiyorum. 4 boyutta normalde 4. boyutta biz şey diyoruz işte zaman falan diyoruz. Zamanda işte yürüyebilirsin o zaman eğer 4 boyutluysan aslında daha çıkıyorsan o zaman zamanda da geriye gelebilirsin gibi bir şey oluyor. Ama varsayım şu ki o boyuttaki onlar dedikleri şeyler bu boyuta gelemiyorlar ama bu boyutta bazı şeyleri değiştirebiliyorlar. Orada galiba 5 diyorlardı. 5. boyutta yer. Yani 4. boyutta istediğin zamanla gidebiliyorsun. Bu arada geçmişe gidemiyorsun. Zaman çünkü hep ileri akıyor. 5. boyutta yer. Mesela ben şu an istediğim yere hareket edebilme yeteneğine 5. boyut diyorlar. Bunlar gelecekte hala var olan birileri. Bunlar alıyor geçmişe gidiyorlar. Senin için geçmiş. Onlar için geçmiş oluyor. Senin geleceğin olsa da. Gidiyor oraya bir tane solucan deliği koyuyor. Zamanda hareket edebilme yeteneklerine sahipler bunlar. Ama zamanda geriye gidemedikleriyle ilgili de sahne vardı ya daha Murph diyordu ya 23 yıl ileri gittiği zaman. Ya işte peki belli bir galaksiye gidip zamanı geri alamaz mıyım gibi bir şey diyordu. Brandt de orada şey diyordu. Onu söylüyor. Tam tersi. Brandt soruyordu böyle bir şey yapamaz mıyız diye. Pardon. Cooper söylüyor. Brandt de diyor ki yani olabilir ama diyor. Onu diyor biz yapamayız. Ama diğer varlıklar yapabilir belki diyor. Çünkü onlar diyor zaten bu şeyi koydular. Geçmişe. Yani o ilk baştaki durumda şeydi o. Bunlar bizi kurtarmak için birilerini koyduğunu düşünüyordu. Ama o konu oraya geldiğinde artık şey gibi oldu. Yani onlar için bu hareket edebilir oldu. Biz bütün filmi izlediğimizde de şeyi görüyoruz. Onlar dedikleri şeyler zaten biziz. Biz gelecekte çok ilerlemişiz. Dördüncü beşinci boyutta artık var olan entiteleriz. Ama on boyutta var olabilmenin yöntemi de o dünyadan çıkabilmek. O yüzden de gitmişiz. Geriye şey koymuşuz. Solucan deliği koymuşuz. Ama onlar için geri diye bir şey yok. Kavram yok yani. Onlar için Ankara İstanbul. Anladın mı? O yüzden zaten kendi kendini böyle birleştiren bir mekanizma oluşmuş. Biz her şeyi böyle şey diye görüyoruz. Gelecekte var olmanın nedeni aslında gelecektekilerin geçmişe koymuş oldukları solucan deliği. Onu koymamış olsalardı gelecekte var olamayacaklardı. İlkeye sıkışmayı yapıyorlar. Stabil bir duruma geliyorlar bir gezegende. Ve şu an ellerinde. Galiba gidebilecekleri iki tane hedef gezegen var. Gidip data toplayabilecekleri ya da oradaki insanların ya da daha önce gönderilen insanların hala var olup olmadığını bakacakları. Galiba öyleydi değil mi? İkisi arasında bir seçim yapmak zorunda kalıyorlardı. Aynen. Yani yakın olanlar üzerinden konuşuyorlardı. Çünkü zaten o güneş sistemine gittiklerinde de tercih etmeleri gerekiyor. Bir tanesi çok uzak. Yakın olanları tercih edecekler. Yakın olanlardan bir tanesi de şey. Çok büyük bir gargançula mı diyorlar? Orada bir kara delik falan var ve o yüzden de mesela büyük bir problem yaşayabileceklerini ve oraya yaklaşırlarsa da çok zaman kaybedeceklerini düşünüyorlar. Ama aynı zamanda da en yakını o. Kara delik çok büyük olduğu için onun çok fazla bir çekim kuvveti var ve oraya giderlerse zamanla orada çok yavaş olacağından bahsediyorlar. Ve oraya gidip bir saatlik bir gezi yaparlarsa dünyada 7 yıl geçeceğiyle ilgili bir sıkıntı var. Yani oraya gidip 1-2 saat kaldıkları zaman aslında dünyada 2 saat kaldıklarını düşünelim. Böyle 20-30 yıl atacak gibi bir durum var. O yüzden biraz riskli. Oraya gitmek istemiyorlar. Ama sonuçta bir çözüm buluyorlar. Tam olarak işte eğer şeyin arkasına gizlenirsek nasıl yapabiliriz bunu? Yani diğer gezegenin arkasına gizlenecekler. Planda böyle bir şeyleri var. Hızlı bir şekilde inip çıkabilirler. Böylece çok yaklaşmamış oluyorlar. Yani kara deliğe yaklaşırlarsa zaten olay komple kopuyor. Ama aynı zamanda gelecek yani gezegenin içerisinde de çok zaman kaybetmemeleri gerekiyor. O da yine onlar için problem. Ama yani her ne kadar kara delikten uzak dursalar da gezegene indiklerinde yapmış oldukları büyük hatalar neticesinde galiba 20 seneye yakın bir zaman harcamış oluyorlardı. Her şey artık demiş değişmiş oluyorlardı. O gezegenle ilgili yani indikleri gezegen sadece sulardan oluşuyor. Su var yani. Gezegende başka hiçbir şey yok. Oradaki tasvir de çok güzeldi. Yani iniyorsun. İşte diz boyunda bir su var. Aa ne güzel diz boyunda falan. İnebildiler falan. Sonra da ileriden böyle dağımsı bir şeyler görüyorsun. Ama dağ değil. Yani zaten bunu da ilk anlayan Cooper galiba. Hayır onlar dağ değil. Bunlar dalga diyor. Ve onlar gel neden gitmeleri gerektiğini bir şekilde söylüyor ekibe. Ama ekipte bir şey var. İnanmamazlık ya da hala olayın farkına varmamışlık var. Yani fark ediyorlar ama şey yapamıyorlar. Bir taraftan işte hala veri toplama peşindeler ama Cooper olayı biliyor. Ben diyor kızım var diyor. Yukarı çıkmamız gerekiyor vesaire falan. Bir şekilde yetişemiyorlar. Ve o dalgalar da çok daha hızlı bir şekilde büyüyerek geliyor. Ve bütün aracı üstüne geliyor ve çıkamıyorlar. Yani çünkü motorlar çalışmaz halde gibi bir durum oluşuyor. Orada ikisini konuştuk. Konuşması vardı. Kız şey diyordu. Olayı biliyordum ama şu an algılayabiliyorum gibi bir şey vardı. Bilmekle yaşamak arasında inanılmaz bir farklılık var. Sonrasında yukarı çıkıyorlar. Tabii gezegenden hiçbir şey alamadılar. Çünkü gezegene iniş yapan kişi de zaten gezegene bir süre önce. Belki bir saat önce falan inmiş kadar oluyor. Çünkü orada geçirilen zaman çok uzun zamanlar kaybettiler. Ve parçalanmış. İnememiş bile gezegene. Biz burada şeyi görüyoruz. Cooper'ın ne kadar yetenekli bir pilot olduğunu da görüyoruz. Ki inerken farklı inmişti. Başka bir şeyleri kullanarak indi vesaire söylüyordu. Eğer bir başka pilot olsaydı da buraya iniş yapamayabilirdi. Ama sonrasında yukarı çıkıyorlar. Bu Ezeyan'la beraber. Ve gelen mesajları dinliyorlar ki herhalde filmin en can alıcı noktalarından bir tanesi. Zamanın nasıl hızlı onlar için hızlı aktığını gösteriyordu. Hatırlıyor musun orayı? Önceki sahneyle ilgili bir şey söyleyeyim ben. İndikleri zaman diğer geminin paramparça olduklarını görüyorlar. Gidip Brandt ona rağmen data topladığı birimi bulup onu geri getirmeye çalışıyor. Tabii dalgalar dediğin gibi büyüyor. Büyüyerek geldiği zaman Brandt de geri koşmaya başlıyor. Ama sıkışıyor orada bir yere. Tars gidip onu kurtarıyor. Alıp geliyor. İçeri sokuyor. Diğer bir astronot var. O Brandt'in gelmesini bekliyor. O bir şekilde dalgaların büyüklüğüne şok oluyor ve gemiye binemiyor. O orada kalıyor ne yazık ki. Gemi orada çok büyük zarara uğruyor. Aslında zarar dediğimde egzozunun içine su giriyor. Ve tekrar çalışabilmesi için o suyun çıkması gerekiyor. O suyu da bir saatte çıkarabilecekler. Bir saat orada bekliyorlar. Tabii orada bir saat bekledikleri zaman dünyada inanılmaz zaman geçiyor. Bu arada o sahnede şöyle bir detay var Erkan. Birincisi gerçekten dünyanın yedi yılının orada bir saat olacağı bir gezegen olsa yerçekimi olarak çok çok çok büyük bir yerçekimi oluyormuş. Ve aslında hiçbir gemi oraya inemezmiş. Onun yörüngesinin girdiğin an seni böyle mıknatıs gibi çeker. Paramparça olurmuşsun. Yani gerçekçi bir sahne değil. Kimin umurunda? Mantığı alıyoruz. O mantık güzel. Daha sonra oradaki bir saat dünyada yedi yıl eşleşmesini hesapladığın zaman o gezegenindeki 1.25 saniye dünyadaki bir güne denk geliyormuş. Ve o sahnede tık tık tık diye bir sürekli saat sesi duyuyoruz. O tıklar arasında da 1.25 saniye varmış abi. Bu da çok güzel bir detay. Hani gerçekten bunu hesaplamışlar. Daha sonra neyse o bir saat kurumayı bekliyorlar. Kurumadan sonra gidiyorlar. Ve karşılayan astronot bayağı yaşlanmış. Çok iyi detay bu arada. Yani orada bir günün geçmesi. Her tık arasında inanılmaz gerçekten detaymış. Mesela orada birisi şeyde kalıyor. Hani dalgalar gelmeden önce işte kurtarmaya falan çalışıyorlar falan. Kurtarılmasa ve şey dese ben burada kalayım. Dalgalarda gelsin. Ben birazcık da yüzmeyi de biliyorum. Bilmiyorum orada yüzmeyi bilmesi gerekecek değil mi? Çünkü şey diyebilir yani. Ben burada 5 saat dursam zaten. Siz çözmüş olursunuz. Beni buradan gelin alın. Öyle bir şey diyebilir miyiz? Oradaki tek büyük sıkıntı dalgaların 200 metre falan olması. Yüzmeyi yerine o kadar su geldiği zaman alacaksın. Ama tabii çok güzel olur. Asıl kalsan gelip alsalar seni. Mükemmel olurmuş. Filmde düşündün mü bunu? Filmde düşünmüştüm. Şey bir de şey var. Burada evet dediğin gibi böyle bir teknolojik bir problem var. Yani nasıl inebildi oraya falan gibi bir olay var. Gerçekten de nasıl inebildi hakikaten. Kalkarken de dalgayı kullanarak çıkıyordu galiba. Surf yapar gibi falan. Bu arada şey benim aklıma hep takılıyordu. Neydi? Hala takılır. Uzay mekiği fırlatırlar mesela. Hayvan gibi böyle yana yana gider falan. Ve derler ki çünkü işte yeri itebilmek için bunların hepsine ihtiyaç duyuyoruz falan. Ben şeyi anlamak istiyorum. Yani gerçekten o roket bilimini algılayabilmek için bunu soruyorum. Biz gerçekten buradan kopmak için mi o kadar zaman harcıyoruz? Yoksa büyük bir itme gücüne sahip olabilmek için mi bu kadar güç harcıyoruz? Çünkü yani atmosferiyeyeye geçtikten sonra itecek herhangi bir şey olmadığı için mi bu kadar çok itme ihtiyacımız var? Örnek veriyorum işte bir şey başlıyor falan sonra gidiyor işte 10.000 kilometre diyor mesela 10.000 kilometreyi geçiyor hız olarak. Atmosferin dışına çıkınca o 10.000 kilometre ancak iğmeyle artabilir diye düşünüyorum. Yani artık itecek bir şey yok. Hava yok. Yani normalde burada hava itiyor da bir şekilde gidiyor. Ama orada yok. Mesela bu gezegende öyle bir şeye ihtiyaç var mı? Ondan da çok emin değilim. Gerçekten hani surf yapar gibi de çıkabilir. Çünkü uçak da olsa uçak da düz çıkıyor. Belki atmosfer kadar çıkacak yani. Ama ondan sonra mesela bir itme gücüne sahip olması gerekmiyor. Bu filmde de zaten hani belli bir şey çıktıktan sonra yani bu ne bileyim dünyada Mars'a kadar uzun bir yolculuk yapacak hali yok. Zaten yörüngedeki aletle birleşecek. O kadar da hızlı gitmesine ihtiyaç olmayabilir. Ama inişe ben de bir şey diyemiyorum. %130'u diyorlardı galiba buradaki yer çekimi. Yine bir bence orada bir matematik geliştirdiler ama tamam bilemiyorum. Benim okuduğum 7.000 falandı. 7.000 kat daha güçlü olması gerekiyormuş gibisinden bir şeyler okumuştum. Hatta şey demişlerdi. Güneş'teki yer çekimin dünyanın 15 katı onda bile hani dünyanın bir günü orada işte 8 gün falan ediyor gibi bir şeyler okumuştum. Kafamda net değil o sayılar da onlara bakar şeylerim. Ama roketle ilgili belki bir tane konu kalırız. O bize anlatır. Roketin nasıl çalıştığını nasıl iyi ittiğini. O konuları cevap verebiliriz. Hatta fizikten anlayan birisi olsa bunları biraz daha anlatsa bize daha da güzel olur. Hakikaten çok iyi olur. Gelip artık mesajlarını izlemeye başlıyorlar. Tabii dünyada 23 yıl geçtiği için her şey değişiyor. Cooper mesajları açıyor. Oğlu Tom'dan mesaj geliyor. Lise mezuniyetini anlatıyor. Bir kızla tanıştığını bahsediyor. Bir sonraki sahnede çocuğu olduğunu gösteriyor. Bir tane bebek getiriyor. Bak işte büyük baba oldun diyor. Cooper tabii ağlıyor orada. Hem seviniyor hem de üzülüyor o yılları kaybettiği için. Bir sonraki sahnede Tom yine geliyor. Ya artık diyor hani eşim senle iltibat kopartmam gerektiğini düşünüyor. Hani sen artık yoksun herhalde diyor. Artık ben de sana hoşça kalıyorum diyor. Orada bu arada şey diyor. Büyük babam öldü diyor. Büyük babasının ölmesiyle beraber çocuğumdaki sıkıntılardan dolayı uzun süredir sana mesaj atamadım diyor. Orada da aslında çocuğunun öldüğünü anlıyoruz. Tabii Cooper orada daha da üzülüyor. En sonunda artık tam kapatacak mesajı yok gibi düşünüyor. Tam elini makinenin tuşuna götürürken başka bir mesaj bildiriyor. Murphy büyümüş. Kocaman olmuş. Ondan sonra... Orada konuşmaya başlıyor. Artık o Cooper'ın yıkıldığı belki de sahne. Çünkü tam da ilk giderlerken konuştukları konu gerçekleşti. Yani Murphy kanunları yine olacak olan oldu gibi bir durum söz konusu oldu ve ikisi de aynı yaştalar artık. İkisi de birbirine bakıyor ve söylediği, kızın söylediği şu an aynı yaştayız. Bence artık dönmenin tam zamanı diye nokta. Orada artık... Hey dad. You son a bitch. OK. Sen bana rêvet yapsaydın, ben düş posso. bats. İzlediğiniz için teşekkür ederim. Kupra da kendini tutamıyor. Ve yani şeyi görüyoruz. Bir saat harcadı. Yani hiçbir şey değil. Belki bir saat kurtulmaya çalıştı, uğraştı. Aşağıda işte bir kızgınlığı oluştu. Hala kızıyor ediyor falan ama yukarı çıkıyor. Hala anlayabilmiş değil. Hala o kadar üzgün değil. Aslında olması gerekiyor değil mi? Çünkü dünyada zaman geçmiş gitmiş falan. Hala algılayamadı. Ne zaman algıladı? Konuşmaya başladıklarında. Mesajları okumaya, konuşmaya başladıkları demeyeyim de mesajları okumaya başladıklarında. O an algılayabiliyor. Evet. Herkes böyle geçip gidiyor. Günler, aylar, yıllar, yüzler değişiyor falan. Murphy kocaman olmuş artık. Küçük kız değil. Yani küçük kız olmasın beklerse. Beklerken küçük kız değil artık. İnanılmaz bir vurucu sahneydi. O arada işte aslında o pilotluğun işte gerçekten başka dünyalar keşfetmenin ne demek olduğunu, ne kadar aslında ondan bir şeyler götürdüğünü gördük. Aşırı duygusu aldı bir taraftan. Bir taraftan sahne de böyle çok koyuydu. Karaydı yani. Hiçbir şey yapmadılar. Yani sadece bir gezegene gittiler ve geldiler. Yukarı çıktılar. Yani bir şeyler patladı, çatladı. Hiçbir şey elde edemediler. Ve yıllar geçmiş. Bu sahnede çalacak şarkı aslında şimdi sana kaybolan yıllarımı verseler olması gerekiyor. Hans Zimmer eğer duymuş olsaydı bunun içerisinde de yedirirdi belki diye. Ama genel itibariyle yani biz bu ana kadar şeyi tekrar tekrar yaşadık yani. Bilimle ilgili çok ara notalar var. Bir yerlerde bir şeyler söylüyorlar falan. Ha evet diyorsun. Evet. Aralarındaki yaş farkı fazla olacak falan diyorsun. Aa çok normal. Aa ne güzel aralarındaki yaş farkı işte sıfırlandı. Neredeyse aynı yaştalar falan. Ama kaybolan yıllar, hiçbir şey yapılamamış olması, hiçbir başarı yok. Neye değdi yani? Sıfır başarı ve elde almıştı hiçbir şey yok. Bu sahnenin geçişi de çok güzeldi. Cooper'ın ağlayışını uzattı. Daha sonra mesajı okudu. Daha doğrusu Murphy'yi görüyor. Murphy bunları söylüyor. Daha sonra Murphy'yi kapatırken görüyoruz. O gezegene. Dünyaya dönüyoruz artık. Murphy arkasını dönüyor. Profesör Brandt var. Brandt diyor bak işte babanla tekrar iletişime geç. Ben çok güzel. Benim çok işime yarıyor. Kızımla hep konuşuyorum falan diyor. Daha sonra hafif hafif Brandt'i ve Brandt'in çözmeye söz verdiği o gerçekimi problemi üzerine birkaç sahne oluyor. Brandt orada artık şey diyor. Ben fail ettim diyor. Ben başarısız oldum diyor. Bu problemi çözemiyorum diyor. Murphy diyor hayır sen çözersin çok yakınlaştık falan diyor. Bir sonraki sahnede de. Babasıyla büyüdüğü çiftliğe geri dönüyor. Orada kardeşiyle konuşuyor. Kardeşinin başka bir çocuğu olmuş. Adına Cooper koymuşlar. Cooper ama öksürüyor. Bayağı hasta durumda galiba. Murphy diyor işte bak doktor arkadaşlarım var diyor. İstersen tedavi ettirebilirim diyor. Şeyi anladıkları yer orası değildi değil mi? Problemin çözümsüz olduğunu anladıkları yer. Orası değil miydi? İşte aynen Brandt diyor bu problemi çözemeyeceğim diyor. Ama şey problemin de yanlış olduğunu da şeyden önce anlamış olmuyor muydu? Aslında çözmeye çalıştığı problemi zaten çözemeyeceğini biliyormuş. Onu ne zaman anlamış oluyordu? Orada bir doktor house anı oluyor aslında. Bir konu konuşulurken zaman gibi bir kelime geçiyor. O arada Murphy böyle aaa diyor. Acaba diyor zamanla ilgili olabilir mi? Bir bakış atıyor. Daha sonra Brandt'in yanına gidiyor. İşte diyor sen aslında şuradaki parametre zamanı olabilir mi? Gibisinden bir şey diyor. Sonra bir şeyler tartışıyorlar. Onu diğer gezegende öğreniyorduk bunun yalanını. Söylediğin adama. Tamam o kitap o. Tamam şundan. Daha sonraki sahnede Murphy direkt hastaneye gidiyor. Brandt aslında baya kötü durumda. Yaşlı zaten adam. Ölmek üzere. Ve orada Murphy ile konuşuyor. Murphy'ye diyor işte kusura bakma diyor. Daha önce gönderdiklerimizin hiçbiri geri dönmedi. Bize zaten babanı ve bu gemiyi geri dönmeyecek gibi gönderdik. Sana yalan söyledim diyor. Murphy çok sinirleniyor. Çok üzülüyor. Buralar bende net değil. Bundan sonra ne olur? Bu işte bu olayı. Bu olayı daha sonrasında diğer gezegende öğrenecekler. Şeyde diyecek ki Brandt diyecek ki ben de bilmiyordum diyecek. O mesajı orada alacaklar ama o mesajı burada henüz almadılar. Ama o tabi diğer tarafta onlar biliyor. Bildikten sonra zaten eve gitmiş oluyor kız. O sinirle falan. Zaten hani bildiği aynı bildiği anda öyle oluşmuş oluyor. Yani biz onu daha henüz bilmiyoruz o mesajı. Görmüyoruz. Halbuki öyle bir mesaj var. O mesajı daha sonradan okuyacak. Dinleyecek kız şeyde. Şu şeyin gezegeni neydi ya? Men'in gezegeni miydi? Men. Aynen. Men'in gezegeninde okuyacak ve orada onlar ayırdığına varacaklar. Bunun aslında çözümsüz olduğunu. Sonradan o çözülecek. Cooper tarafından. Ama mesaj zaten geçmişe gittiğinde. Yani bu kız öğrendikten sonra mesajı almış olacak. Belki ertesi gün almış olacak. Şey çözümü. Çözümsüz olduğunu öğrenecek. Bunlar çözümsüz olduğunu öğrenecekler. Ama onlar için zaman akıyor olacak. Bunlar çözümü bulacak. Gönderecekler ama kız için bir gün. Aynen. Derken Profesör ölüyor. Rand ölüyor. O zaman Erkan ilk bölümü bitirelim. Interstellar'la ilgili. Haftaya geri kalanını konuşuruz. Ama birinci bölümde konuştuğumuz şeyleri bir özetle istersen. Hikaye açısından. Mısır tarlasında başladı. Artık dünyada olamayacağımızı biliyoruz. Belki bir jenerasyon sonra olmayacağız. Kendi kendimizi biz de besleyemiyoruz. Son bir umut. Artık Cooper başka bir galaksiye gitti ve orada tek umudu olarak insanlığın yaşanabilir bir gezegen bulacak. Ve bunu bulur. Bulurken de aynı zamanda Bradley'den istediği bir şey vardı. Formülü bulup insanları da o gezegene taşıyabilmesiydi. Böylece herkes kurtulabilecekti. Vardı gezegene, gezegenlere. Vardı galaksiye. Gezegenlerden de bir tanesine indi. Ama misyonu çok büyük bir şekilde tamamlayamadı ve inanılmaz zaman geçti dünyada da. Artık çok da zamanı da yok. İkinci kısımda da Bradley'nin aslında yazdığı formüller yalan dolanmış. Böyle bir şeyin çözümü de yokmuş zaten dünya üzerinde. Bundan sonra bulunabilecek her türlü cevap o galakside ve bulabilirlerse. Hiçbir şeyin cevabı dünyada yok. Bu podcast'i dinlerken umarım zaman hızlı geçmiştir sizin için. O zaman ikinci bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalın. İzlediğiniz için teşekkürler. İzlediğiniz için teşekkürler. Hoşça kalın.